İKİ EFSANE, İKİ SEVGİ, İKİ NEFRET
ERGENEKON-NEVRUZ
Abdullah AYDIN
abdaydin42@Hotmail.com
Efsaneler, semboller toplulukların tarihle ilişkisini sağlarken, aynı zamanda var oluşlarının moral kaynaklarındandır. Her topluluk efsaneleşmiş sembolleri ve sembolleşen efsaneleri ile övünürler, kıvanırlar.
Topluluklar çoğu kez, asırlarca söylenen ve zaman zaman kitaplara da geçen efsanelerin doğruluğunu, kendisi ve geçmişi ile olan ilişkisini pek fazla araştırmaz, deşelemez. Anlatılanlar, yazılanlar onun için doğrudur ve öyle kalmalıdır. Efsaneler ve semboller kimi kişiler ve gruplar için, aidiyet adresi gibidirler. Moral değerler oldukları için, korunmalarında mutlak gereklilik vardır.
Ülkemiz insanının da inandığı ve hiçbir zaman kirlenmesini istemeyeceği iki değeri var. Değerlerden biri ERGENEKON efsanesi, diğeri ise 21 Marta denk gelen NEVRUZ BAYRAMI dediğimiz gündür. Bu iki efsane ve manevi sembol, ne yazık ki bu ülke insanları tarafından akıl almaz ölçüde hırpalanmakta, tahrip edilmekte ve etnik ölçülere çekilerek küçültülmektedir.
Küçültülerek, tahrip edilerek etnisiteye kadar indirilen bu iki değer, insanlar ve gruplar arasında çekişmeye, hatta çatışmaya kadar varan karşıtlığa neden olabilmektedir. Bütünleştirme, toplumsal bir şemsiye görevi yapması gereken değerler, nerde ise düşmanlığa neden olabilecek sebepler durumuna getirilmişlerdir. Korunması ve saygı duyulması gereken bu efsaneler ve semboller nedir acaba?
ERGENEKON; Orta Asya"da yaşayan Türk kavminin, düşmanları tarafından aldatılarak yok edilmeleri, düşmanlarının elinden kurtulan iki kardeşin, zaman içinde güçlenerek tekrar yeni bir örgütlenme ile eskisinden daha güçlü birliktelik sağlayarak düşmanlarını yenmelerini ve daha sonra çeşitli doğal olaylar, felâketler nedeniyle yaşadıkları toprakları terk etmek için, maden dağlarını eritmelerini ve bir kurdun yol göstericiliğinde, Orta Asya"dan çıkışlarını anlatır.
Türklerdeki örste demir dövme ve ateşten atlama geleneği de yine Ergenekon efsanesini sembolize eden bir gelenektir. Yunan ve Romalıların da buna benzer, bir kurdun iki kardeşi emzirerek büyüttüğünü anlatan efsaneleri vardır. Bizim Ergenekon efsanemiz mi doğru, yoksa Romalıların Romüs-Romülüs kardeşler efsanesi mi doğru? Bu zamana kadar böyle bir tartışma yapılmadı ve bu konuda verilmiş bir tarih ve kültür kararı da yok.
NEVRUZ ise daha geniş bir alanı ve çok sayıda etnisiteyi kapsayan bir efsane. "Yeni gün" anlamına gelen Nevruz, söylentilerden ve yazılı belgelerden günümüze ulaşan bilgilere göre, çok daha geniş bir coğrafyada Türkler, Farslar, Kürtler, Afganlar, Azeriler, Gürcüler, Zazalar, Türkmenler, Arnaavutlar, Tacikler, Kırgızlar, Özbekler, Yezidiler, Bahailer ve Zerdüştler tarafından törenlerle kutlanmaktadır. Kutlama nedeni gece ve gündüzün saat olarak eşitliği (Ekinoks) ve Bahar mevsiminin başlangıcı olarak kabul edilmesidir.
Bu iki manevi kutsal etnik ayrımcılığa kurban gitmek üzeredir. Ergenekon, sağ bir siyasi partinin sembolü gibi kullanılmakta ve günlük siyasi polemikler ve çıkarlar içinde temel felsefesinden uzaklaştırılmaktadır. Siyasi sahiplenme karşıtlarının da doğmasına neden olmaktadır. Nevruz ise, daha da küçültülerek ve haksız ölçüde sahiplenilerek, Kürt etnisitesine mal edilmeye çalışılmaktadır.
Ergenekon, son yılda, bir çete örgütlenmesine yaftalanarak yıpratılmaya çalışılmaktadır. Siyasi bir davaya dönüştürülen Ergenekon, iktidar tarafından her türlü muhalifi adeta yok etmenin aracı olarak kullanılarak yıpratılmaktadır. Nevruz ise, bir terör örgütü ve onun uzantısı bir siyasi parti tarafından ayrımcı , ayrılıkçı, tahrik edici ve toplumsal çatışma nedeni olarak kullanılmaktadır.
Bu iki efsane değer, bu coğrafyada, bu topraklarda yaşayan tüm insanların ortak değeridir ve öyle olmalıdır. Ergenekon Türk ırkçılığının, Nevruz Kürt ırkçılığının içine sığmayacak kadar büyüktür ve değerlidir.
Toplumun en küçük bir parçasının bile kabullendiği, tarihi, sosyal ve kültürel değerler titizlikle korunmalı ve gelecek nesillere birleştirici değerler olarak devredilmelidir
Medeni toplumlar kutsal değerleri çatışma nedeni olarak kullanmazlar, kullanamazlar. Dar kalıplara sığınmak, ancak geri kalmış yığınların anlamsız davranışlarıdır Davranışlarımızla, biz hangi sınıfa giriyoruz acaba