Çaresizlik, çözümsüzlük, şaşkınlık… Hepsi var bu Anadolu günlük konuşmasının, sorgulamasının ve zımni yardım talebinin içinde. Evet, nolcek şimdi?! Aslında, çok uzun yıllardır halkımızın kendi kendine sorduğu ve bir türlü cevap bulamadığı bu soru, son birkaç yıldır daha da sık sorulur oldu ve yakıcı duruma geldi. İşin kötü tarafı, soruya doğru dürüst bir yanıtın bulunamaması ve yönetenlerin bu konudaki suskunluğudur!..
Evvel zaman içinde bu ülkede Başbakanlık yapan birisi, “AB’nin (Avrupa Birliği) yolu Diyarbakır’dan geçer” demişti.
Kendisinin BOP (Büyük Ortadoğu Projesi, yani Ortadoğu’nun yeniden paylaşılması) projesinin eş başkanı olduğunu söyleyen zat-ı muhteremin biri de, “Diyarbakır gelecekte parlayan bir yıldız olacak” demişti.
Her iki büyük devlet adamının(!) gelecek öngörülerindeki isabeti ve doğruluğu kutlamak gerek; çünkü Diyarbakır, giderek ülke bütünlüğünden koparılmaya çalışılan kayan bir yıldız olmak üzere!
Sormak gerek: Nolcek şimdi?!
Diyarbakır üzerinde falcılık yapanlar yanılmadı. BDP grup toplantılarını her Salı günü Diyarbakır’da yapacaklarını beyan ederek, ülke bütünlüğü üzerine yemin edenlere cevap verdiler. Yani Diyarbakır’ı ikinci bir başkent ilân ettiler!
Sormak gerek: Nolcek şimdi?!
Meclis yemin oturumunda bile birliğini sağlayamadı. CHP oturumlara katılıp, Milletvekili yemini etmezken, BDP Parlamentoyu hepten boykot etti. Biz seçmenler protesto ve boykot haklı mı haksız mı diye tartışırken, ülkenin ve toplumun zamanı su gibi boşa akacak… Bu ortamda Meclisin sağlıklı biçimde çalışması, kurullarını oluşturması, ülke ve millet adına iyilikler üretmesi, yasama görevini hakkıyla yerine getirmesi mümkün olmayacak. Parlamentonun çalışamaması, AKP ve Başbakan Erdoğan’ın benmerkezciliği, Türkiye’yi daha derin çukurlara ve çözümsüzlüklere çekme tehlikesi taşıyor!
Sormak gerek: Nolcek şimdi?!
Hukuken seçilme yetisi olmayan kişiye “seçilebilirsin” dediniz ve o da seçimi kazandı. ‘Seçildin’ belgesini eline verdiniz, sonra dönüp Milletvekilliğini iptal ettiniz!
Sormak gerek: Nolcek şimdi?!
Milletvekili seçilmesi için yeterli oyu alamayan birini, Milletvekilliği iptal edilen birinin yerine atama yaptınız, böylece AKP’ye kıyak geçip, hukukun altından girip üstünden çıktınız!
Sormak gerek: Nolcek şimdi?!
AKP ve Tayyip Erdoğan’ın seçim propagandalarındaki en önemli kozları, Anayasayı değiştirerek demokratikleştirecekleri sözü idi. Seçilen vekillerimiz Milletvekilliği yemini ederken mevcut Anayasaya sadık kalacaklarını beyan ettiler. Üzerine yemin ettikleri Anayasayı değiştirirlerse veya değiştirmezlerse, ya seçmene yalan söylemiş olacaklar, ya da Anayasayı ihlâl etmiş olacaklar!
Sormak gerek: Nolcek şimdi?!
Seçim sonuçları değerlendirmelerinde, seçmenin Stockholm sendromunu yaşadığı ileri sürüldü. Stockholm sendromunu (hastalık tablosu) asıl yaşayanlar, BDP’li (PKK destekli) bağımsızlarla işbirliği içinde olan, Abdullah Öcalan ve BDP’yi sosyalist kabul eden Birleşik Cepheci sosyalistlerdir. Yüz binlerce dönüm toprağı elinde bulunduran, binlerce marabası olan aşiret mensupları, toprak ağaları ne zaman sosyalist olmuş? Cepheci Sosyalist solcular, gerçek sosyalistlerle Nasyonal sosyalistleri, Feodalleri birbirine karıştırmış olmalılar. Yakında siyaset tarihine yeni bir ideolojik tanımlama sunabilirler ve karışık olan kafaları daha da karıştırabilirler!
Sormak gerek. Nolcek şimdi?!
Başbakan AKP’ye oy vermeyen %50 yi anlamaya çalışıyormuş! Ben onları anlatayım: Onlar, dokuz senedir yaptığınız harikaları göremeyen, duyamayan, anlayamayan zavallılar, veya dokuz yıldır yaşadığımız bir dolu rezilliğin farkına varan gözü-kulağı-zihni açık, gerçek yurttaşlık bilincine ulaşmış kitlelerdir. Şayet, Sayın Başbakan bu anlama işini sonlandıramazsa…
Sormak gerek: Nolcek şimdi?!
Demokrasi, sadece seçim paradigmasından, mahkemelerin varlığından ibaret değil. Demokrasi, insanlara ve çevreye zarar vermeyen her türlü farklılığı ve onların haklarını koruyan hukuk zemininin oluştuğu bir sistemdir. Demokrasi, ötekileştirmenin değil, birlikte ve özgürce yaşamanın adıdır.
İçinde bulunduğumuz durum, ‘nolcek şimdi?’ diye sormanın değil, birlikte, art niyet taşımadan, bu ülkede yaşayan hiç kimseyi ötekileştirmeden, bütün güçlerimizi birleştirerek, ‘beraber daha güzel nasıl yapabiliriz?’ diye düşünmenin ve sormanın zamanıdır…
Yaşamımızda, aklı ve bilimi bir kerecik egemen kılmayı becerebilsek olacak da!.