Abdaydin52@Outlook.com
Bilinen Evren’de çok şey değişiyor. Evrenin bir üyesi olan Dünya’da değişiyor. Değişmekle kalmıyor, kimi canlı varlıklarda yoğun biçimde evrimleşme de yaşanıyor.
Değişim daha çok cansız varlılarda yaşanırken, evrim daha ziyade canlı varlıklarda oluyor. Canlılar içinde de en fazla evrimleşme İnsan varlığında yaşanıyor. İnsanlar evrimleşirken daha hızlı biçimde değişiyor, gelişiyor.
İnsan canlısındaki bu evrimleşme, değişme ve gelişme, ilişkili olduğu tüm alanlarda yaşanıyor. Aldığı besinlerden tutun da, giyinmesine, oturduğu konutlarına, kullandığı eşyalara, aletlere, bedensel ve sosyal gelişiminde ve iskân ettiği toplu yaşam alanlarında da yaşanıyor.
Evrimleşme ve değişim, özellikle İnsan yaşamının her alanına yansırken, daha rahat, daha mutlu ve riski olmayan bir hayat alanında yaşamanın zorunluluğunu dayatıyor. Bu dayatmanın en belirgin etkilere daha yoğun bir yaşamanın olduğu kasaba ve kent alanlarında görülüyor.
Ülkemiz kentsel gelişim ve değişim konusunda pek şanslı sayılmaz. Plânsız veya yanlış plânlama nedeniyle çoğu kentimiz yaşanası olmaktan çıkarılmış, nüfus artışı, kırsaldan kente göçün sınırları ve sanayileşme plânlamaları doğru yapılamamış ve kentlerimiz içinden çıkılmaz bir karmaşanın içine itilmiştir.
Ülkemizdeki bu kent karmaşasından yaşadığımız şehir ‘ORDU’ da nasibini almıştır. Yaşadığımız karmaşa sadece bu günün veya birkaç yılın ürünü değil, kırsal göçün uç verdiği 1950 li yıllardan başlayan bir süreçtir.
Sokaklar, caddeler normal şartları içermediği gibi, yapılaşmada da sayılamayacak kadar hatalıdır. Çoğu bina kamu alanına (Caddeye-Sokağa) tecavüzlüdür. Mahallelerde yeteri kadar açık ve kapalı spor alanımız, oyun parkımız ve oturma bahçelerimiz yoktur. Kentimizi tanımlayacak, insanlarımızın buluşma alanı olacak bir kent meydanımız yoktur.
Kalabalıklaşan kentlerde en büyük sorun ulaşım sorunudur. Zaten yetersiz olan kent sokak ve caddelerimiz, bırakın park yerlerini, açık oto pazarı gibi bir görünüm sergilemektedir. Kaldırımlar işgal altında olup, insanların evlerine girmeleri bile zorlaşmaktadır. Seçilmiş ve seçilecek yerel yöneticilerimize düşen en büyük görev, sokakları bu oto işgalinden kurtarmak olacaktır. Bunun için şartlar sonuna kadar zorlanarak, her mahalleye çok katlı bir-iki kapalı otopark yapmak gerekiyor. Bu başarıldığı takdirde, kentimiz daha hoş bir görüntü ile caddelerinde, sokaklarında gezilebilir, yaşanabilir hayat alanına dönüşecektir.
Kent ulaşımının en zorlandığı konu ve konum, Sağlık ve eğitim hizmetlerine ulaşım sorunudur. Her iki hizmet dalı da, kurumlara en kısa ve tehlikesiz halde ulaşmak zorunluluğu taşır. Gerek Hastalarımızın, gerekse öğrenci çocuklarımızın hizmet alımlarındaki süreyi kısaltmak, en kısa zamanda kurumlara ulaşmak çağdaş yaşamın gereğidir.
Ordu Devlet hastanesine ve ODÜ Boztepe hastanesine ulaşım oldukça zordur. Kavşak noktaları zor geçit vermekte, görevli bile bulunmamaktadır. Binek ve taşıma araçlarının sokak ve caddelere park etmesi, hastaların hizmet alımlarının gecikmesi yaşamlarını tehlikeye atmakta, istenmeyen sonuçların doğmasına neden olmaktadır.
Ulaşım sorunu, yaşanabilir kentler için çözülmesi gereken ana hizmetlerin başında gelir. Kentimizin seçilmiş ve gelecekte seçilecek yerel yöneticileri bunu başarabilirlerse, Ordu halkının övgülerini hak edecekleri gibi, adları gönüllere kazınacak ve yıllarca silinmeyecektir.