Kapınız çalınır veya çalınmaz, elektrik şirketinde görevli olduğunu söyleyen biri doğruca Elektrik sayacınızın başı başına dikilmiştir bile... Ne olduğunu, ne yapmak istediğini sormanıza bile fırsat bırakmadan, tabladaki sayacınız söküp, göz açıp kapayana ve siz ne olup olmadığını anlayana kadar yerine yenisini çoktan takmış, dönüşe geçmiş ve merdivenleri inmeye başlamıştır. Siz arkasından ne olduğunu anlamak için bağırırken, o geri bile bakmadan, bedelin aylık elektrik faturasına yansıyacağını söyler…
Kapınızın aralığına sıkıştırılan fatura sinirlerinizin gerilmesine neden olur. Neredeyse yarım metre uzunluğa ulaşan faturadaki rakam bolluğu başınızı döndürür. Simgeleştirilen işlemlerin ne anlama geldiğini, bol bol yerleştirilen sıfırların neyi amaçladığını, kaç kilovat elektrik harcadığınızı, buna karşılık, gerçek elektrik bedelinin ne olduğunu, nerelere ne türlü haraçlar verdiğinizi anlamak istersiniz, ama anlayamazsınız. Çaresiz kalıp, liste sonunda gösterilen ve yaktığınız elektrik bedelinin en az iki katı ücreti ödemek zorunda kalırsınız…
İhtiyacınız vardır ve herhangi bir Bankadan kredi kullanmak istersiniz; önünüze neredeyse kitap oluşturacak kadar madde içeren bir sözleşme uzatırlar. İmzalayacağınız belgeyi incelemek için zaman ve izin iterseniz, alacağınız yanıt: “boş belgeyi size veremeyiz” olur. Çaresizsinizdir, şartları öğrenemeden imzayı atarsınız. Size yuvarlak bir ödeme takvimi sunarlar. Okumadan, okuyamadan imzaladığınız şartnamenin içindeki gizli maddeleri bilemediğiniz için, hesapta olmayan daha birçok ödeme maddesi karşınıza çıkar. Kızsanız da, bağırıp çağırsanız da faydası yoktur; paçanız bir kez ele geçmiştir. Denileni yapacak ve sizden istenilen aslını bilmediğiniz artı ödemeleri tıkır tıkır ödeyeceksiniz…
Yönetenler, mahkemeler istedikleri kadar karar alsınlar; son sözü yine ‘Kredi kartını’ kullandığınız Banka verecek. Kart aidatı aylık faturanıza eklenecek, şayet geciktirirseniz aylık faizi de üzerine haraç Bonusu olarak eklenecek...
Cep telefonunuz gece gündüz demeden mesaj geçer size… Vaatlerin bini bir paradır; “şu numarayı çevirirseniz şunu, bu numarayı çevirirseniz bunu kazanacaksınız”. Bir an için yalanların esiri olursunuz ve tuşlara basarsınız… Ya fatura ödeme dönemi gelince! Dişlerinizi sıkarsınız, ama iş işten geçmiştir; kabaran fatura cebinizi de, elinizi de yakar. Çare yok; bu fatura ödenecek!
Herhangi bir Televizyon kanalının paralı ve şifreli bir programına abone olmuşsunuzdur. Bir süre sonra ya yayınlar hoşunuza gitmez veya bütçeniz ek ödemeyi kaldırmaz, dolayısıyla abonelikten ayrılmak istersiniz. Mümkün mü efendim! Size yedi dereden su getirtirler, istekte bulunduğunuz gün yayını kesmelerine rağmen aylık abonelik bedelini isterler; şayet ödemezseniz sizi tehdit bile ederler. Tırnağınızı kapmışlardır, ama elinizi verirsiniz razı olmazlar, kolunuzu isterler…
Bir sabah uyandığınızda, tarlalarınızın yanından akan küçük derenin kuruduğunu görürsünüz; damla su kalmamıştır dere yatağında. Küçük bahçenizdeki sebzelerin, meyvelerin susuzluktan kuruduğuna tanıklık edersiniz. Çocuklarınızın süt ihtiyacı için beslediğiniz tek ineğinize bile verecek bir kova suyunuz yoktur artık. İlgililerden talep ettiğiniz yardımlara cevap dahi verilmez. Sizin ve komşularınız için can suyu olan o küçük dere, yandaş bir şirkete HES yapılmak üzere verilmiştir: hem de Elli yıllığına. Artık çocuğunuz o derede serinleyemeyecek, belki de ineğinizin, sebzelerinizin, saksıdaki çiçeğinizin suyunu HES sahibinden parayla alacaksınız… Varsın ineğin susuz kalsın, varsın sebzelerin, meyvelerin kurusun, sakın üzülme dostum! O küçük derenin bilek kalınlığındaki suyunu birilerine peşkeş çeken Devletimiz ‘Sosyal Hukuk’ devleti olduğu için, sana gereken toz kömür, makarna, mercimek paketini ulaştırıp, dertlerine derman olacaktır!
Şehrin Doğalgaz döşeme ihalesi yapım ve kullanım süresi belirtilerek yapılıyor. Süre neredeyse dolmak üzere, ama yer altı döşeme işleminin henüz yarısı bile yapılmış değil. Öncelikli yapılan yerler en az hava kirliliği olan çevre mahalleler ve nispeten varsılların oturduğu bölgeler. Şehrin merkezi ve en fazla kirlenen bölgelerinden kimi yerler ise hepten es geçiliyor ve geriye itiliyor. Örneğin Subaşı Mahallesi; kalabalık nüfuslu ve şehrin merkezinde olmasına ve yoğun hava kirliliğine maruz kalmasına, etraf mahaller döşenmesine rağmen atlanılmış ve başka mahallelere geçilmiştir. Acaba Subaşı mahallesinde nispeten dar gelirli kesimlerin yaşıyor olması bu gecikmede etkin olabilir mi?
Şehrimiz ikliminde Yüz metrekarelik bir konutun ısınma, Mutfak ve Banyo yakıtı doğalgazla 1500-1700TL.arasında değişirken kömürle ısınan, mutfağında ve banyosunda tüp kullanan konutlardaki yıllık yakıt bedeli 2200-2500TL. arasındadır. Bu uygulama yoksullar üzerine bindirilmiş ek bir vergi olmuyor mu? Subaşı Mahallesinde oturanların çekmesi gereken cezaları mı var acaba?
Yaşadığımız gibi, bedeli karşılığı hizmet üretmekle yetkili şirketlerin hayatımızı yönlendirmedeki etkileri, Ulusal kimliğimizin ve kişiliğimizin önüne geçer duruma gelmiş. Ticari şirketler bu kadar başıboş bırakılırsa, yakın gelecekte, ülkelerin yönetimi “şirketler oligarşisinin” eline geçer ve tabiiyetimiz bu kimliklerle tanımlanırsa hiç şaşırmayalım!