ABDULLAH AYDIN
abdydin42@Hotmail.com
İnsan denen canlının sahip olduğu en büyük değer ve güç akıldır. Söz ise, aklın ürettiği en etkili silâhtır. Söz silâhının kullanım amacı ve biçimi, bireyler ve toplumlar üzerindeki etkilerini ve doğacak sonuçları değiştirebilir. Söz, sevgiliye sunulan bahar çiçeği gibi baş döndürebilir, gönül ılıtabilir; insanlar arasında sevgi bağı, aşk köprüsü oluşturabilir
İnsan hayatına sevgi katan, aşk katan, tat katan söz; kirli ağızlarda zakkum zehiri gibi öldürücü, nükleer silâhlar gibi yok edici de olabilir
Sözün anlamsız ve kötü kullanımı, kullanan için, elinde pimi çekilmiş bombadan farksızdır; her an elinde patlayabilir
Ülkemiz siyaset retoriği her geçen gün kalite kaybediyor. Siyasetimize egemen olan siyasi söylem, yurttaşlara doğru yönde örnek olması gerekirken, belden aşağı kayıyor, çapulcu edebiyatına dönüşüyor. Bu söylem biçimi kimi zaman pirim yapsa da, uzun vadede kullanana karşı kullanılabilecek tehlikeli bir silâha da dönüşebilir. Özellikle, ülkeyi yönetenler veya yönetmeye talip olanlar, siyasi söylemlerinde duru ve temiz bir dil kullanmak zorundalar. Çünkü sözlerin değeri, toplum üzerinde bırakacağı menfi veya müspet etkiyle doğrudan ilişkilidir
Tarih, söz silâhının kullanımında nasıl sonuçlar doğurduğunu gösteren örneklerle doludur. Söz sahiplerinin tarihteki yerleri, kullandıkları edebiyatın, dün ve bu gün kitlelerce nasıl değerlendirildiğinin açık ifadesidir. Siyaset yapanlar ağızlarından çıkan sözleri toplumun nasıl algılayacağı ve hangi sonuçları çıkaracağını doğru hesap etmelidir
Bu günlerde kulaklarımızı tırmalayan siyasi söylemlerle, geçmişte söylenen bazı sözleri karşılaştırarak düştüğümüz durumu değerlendirelim
Atatürk: Yurtta barış, cihanda barış!
Egemenlik verilmez, alınır! İ.İnönü: Bir memlekette namuslular, namussuzlar kadar cesur olmadıkça, o memlekette kurtuluş yoktur!
Namık Kemal"in şiir dizeleriyle çağrısı:
Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini;
Yokmudur kurtaracak baht-ı kara maderini! Çağrının cevabı, Atatürk"ün vardır deyişi ve ulusal kurtuluş başarısıyla verilmiştir.
Mevlâna:
Gel, gel, gel, ne olursan ol yine gel!
İster Kâfir, ister Putperest, ister Mecusi ol, gel!
Bizim dergâhımız ümitsizlik dergâhı değildir.
Yüz bin kere tövbeni bozmuş olsan da
Yine gel!
Ömer Hayyam:
Gerçek olan yaşamdır; dünyanın ötesinde ikinci bir dünya yoktur; insan yaşadığı sürece gerçektir.
Eflatun (Platon):
Akılsız ruh, çirkin ve ölçüsüzdür!
Büyük İskender Diyojen"e (Diogenes) sorar: Bir isteğin var mı?
Diyojen"in cevabı: Gölge etme, başka ihsan istemem!
Nazi Adolf Hitler:
Yalan ne kadar büyükse, inananı da o kadar çok olur!
Zayıfa acımak doğruya ihanettir!
Mersinli çiftçi feryat ediyor; Başbakan, anamızı ağlattınız!
Başbakan R.T.Erdoğan çiftçi yurttaşını cevaplıyor: Ananı da al git!
Başbakan benim Valim diyor; o valiler seninse, devletin ve yurttaşın valisi kim?
Komünist Manifesto:
Bütün ülkelerin proleterleri, birleşin!
Yunus Emre söz için bakın ne diyor:
Söz ola kese savaşı
Söz ola kestire başı
Söz ola ağulu aşı
Bal"ıla yağ ede bir söz.
Yukarıdaki sözleri ve bu gün siyasetimizde, hatta günlük yaşamımızdaki sözleri karşılaştıralım ve bir sonuca varalım. Sözün ve ülkenin kimlerin elinde hangi değerlere düştüğünü anlayalım ve kendimizce bir çağrı ile sözümüzü bitirelim.
Bu ülkenin adam gibi adamları, yurttaş gibi yurttaşları, doğrularda, adalette, güzelliklerde ve ülkenin özgür geleceği için, seçim sandıklarında bari birleşin!