TEKERRÜR OLMASIN

Abdullah AYDIN

 

  Abdaydin42@hotmail.com

     İşte böyle dostum! Şayet uçkurun başkalarının elinde ise, kıçının ne zaman çıplak kalacağını, şamarın yüzünde ne zaman şaklayacağını, gözünün üstüne yumruğu nereden ve ne zaman yiyeceğini bilemezsin…  Bin yıllık Devlet geleneğimiz olduğunu söyler, bununla övünürüz de, bin yılda hiçbir konuda kalıcı, toplumu rahatlatıcı ve ülkenin bekasını sağlayacak dış politikamızı bir türlü oluşturamayız. En küçük iç ve dış dokunmalarda bile, vücudumuzda yaralar açıldığını bir türlü kabul edip, çözümü doğrultusunda çabalar göstermeyiz… Dertleri halının altına süpürmeyi gelenekselleştirerek, çözümü bir başkasına ve zamana bırakmaya alışıklığımız var…

     Yaşadığımız süreçte Türkiye Tarihi, Tarih de Türkiye’yi yargılıyor. Ancak yargılamaların akıl ve bilim doğrultusunda olduğu söylenemez. Türkiye’nin yargılanması, daha çok dış etkenlerin baskısı ve yönlendirmeleri olurken, Türkiye’nin tarihi yargılaması da yeterince bilimsel ve objektif değil; çünkü tarih hep egemenlerin isteği doğrultusunda yazılıp şekillendirildiği, çoğu kez de doğrulardan uzak yönlendirmelere yer verildiği için. Daha sonra gerçekler ortaya çıksa da, kemikleşmiş yanlış düşünme ve inanmaları doğruya yönlendirmek pek mümkün olmamıştır ve olmamaktadır…

     Uludere’de akıl almaz bir trajedi yaşadık. Olayın duyulmasından sonra insanın aklına gelen ilk şey, Van’ın Özalp ilçesinde 1943 yılında vukuu bulan Mustafa Muğlalı olayıdır. Yazılı tarihe ve eldeki belgelere inanacak olursak, içimiz ürperiyor, beynimizi bazı endişe ve korkular, hatta utançlar dolduruyor. Duyum ve var olan belgelere göre, General Mustafa Muğlalı olayı; yakalanıp cezalandırılması gereken kaçakçıların yerine (kaçakçılar İran’a kaçıyor), onların yakınlarından 33 kişi kaçakçılık bölgesine götürülerek, orada kaçıyorlar süsü verilip arkalarından ateş açılarak öldürülmeleri olayıdır. Olayın baş sorumlusu General Mustafa Muğlalı yargılanıyor, ama yargılama aşamasında hapishanede vefat ediyor…

     Uludere olayında 35 yurttaşımızı yitirdik. Olay bir müddet sonra belki unutulmaya yüz tutar, ama arkasında bir sürü bilinmeyen bırakarak. İlk iş o bilinmeyenlere ulaşmak olmalı…

     Olayda yaşamını yitirenlerin kaçakçı olduğu, kaçakçılığın bölgenin yaşam gerçeği olduğu ve ilgililerce de bilindiği söylenmektedir. İşin bilinmeyen yönü, kaçakçılık olayını kimin organize ettiği ve kaçakçılıktan elde edilen gelirin kimlerle ve nasıl bölüşüldüğüdür. Petrol kaçakçılığı olduğu söylenmesine rağmen, o kadar insanın öldüğü yerde petrol ateşine rastlanmaması işin ilginç bir başka yönüdür. İlgililerin bölgede kaçakçılığı mazur gösterme çabaları da, Devletin bir başka aczini ortaya koymakta, yasa dışılık adeta teşvik edilmektedir…

     Uludere olayı her türlü istismara açık bir olaydır. Ülkemizde kandan, karmaşadan, yasa dışılıktan beslenen kişiler olduğu gibi siyasi ve sivil örgütlenmeler de vardır. Bu olaydan onlara daha fazla propaganda fırsatı vermemek için, olayın en kısa zamanda ve mutlak doğru olarak açıklığa kavuşturmak, Devletin ve ilgililerin birinci görevi olmalıdır…

     Kaymakama yapılan saldırı, içinde toplumsal ve siyasal tehlikeler taşımakta, diğer kamu görevlilerine de gelecekte bu tür saldırılar olabileceği ihtimalini arttırmaktadır. Şayet bu tür saldırıların önü  alınmaz veya alınamazsa, kamu çalışanlarını ve bazı  iş görenleri bölgede istihdam etmek oldukça zorlaşacaktır… 

     Ana Muhalefet Partisi Genel Başkanına, bölgede inceleme yapmak ve yurttaşların içinde bulunduğu şartları görmek için talep ettiği Helikopterin tahsisinin Hükümetçe engellenmesi, siyasetimizin ne kadar sığlaştığının ve birlikte yaşama ve sorunların birlikte çözümü konusunda ne kadar isteksiz olduğumuzun açık göstergesidir. Üretilen bahanelerin hiçbir geçerliliği yoktur ve samimi değildir…

     Uludere olayı tarihimize kötü bir anı olarak geçecek ve uzun yıllar unutulmayacaktır. Yeterli bilgiye sahip olmadığımız için, daha fazla kritik yapamıyoruz ve söylenenlere inanmakla yetiniyoruz. Dileğimiz, olayın bir yanlışlık sonucu vukuu bulmuş olmasıdır. Mağdur olan yurttaşlara her türlü maddi, sosyal ve moral yardımı yapılmalı ve yaralarının çabuk iyileşmesi sağlanmalıdır.

     Çünkü bu ülkenin, ikinci bir Mustafa Muğlalı olayını kaldıracak ne gücü var ne de sabrı!

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.