TOPLUMU HASTA ETTİLER, AKLINI ÇALDILAR

Abdullah AYDIN

Abdaydin52@outlook.com

 

            Bir toplumun içinde bulunduğu durum kendi iç söylemlerinde gizlidir. Toplumları en iyi tanımanın, tanımlayabilmenin yolu, o toplumun kitaba dökülmemiş, genelde yönetenlerden gizli tutulmaya çalışılan iç söylemlerinden geçer.

            Bizim toplumumuz her ne kadar ‘Ulü’l - Emr’e’ itaat anlayışına tereddütsüz boyun eğmiş olsa da, yönetenlere ve egemenlere karşı isyanını, tepkisini ironik söylemleri ile dile getirmekten geri kalmamıştır.

            Tarih boyu siyasete ilgi ve sosyal yaşama ilgi duyanlar ve düşünürler tarafından da, toplumların nasıl yönlendirildikleri, ruhsal dengelerinin nasıl bloke edildiği hakkında çeşitli görüşler ve söylemler dile getirilmiştir.

            Alman Filozof Friedrich Nietzche şöyle diyor:

            “Delilik, kişide seyrek görülür, ancak gruplar, Partiler, Uluslar için bir kural halindedir.”

            Nietzche bir başka söyleminde:

            “Cahil toplunda seçim yapmak, okuma yazma bilmeyen bir insana hangi kitabı okuyacağını sormak kadar ahmaklıktır. Böyle bir seçimle iktidara gelenler, oynadıkları siyasi Tiyatrolarla halkın egemenliğini çalan zalimlerdir.”

            Euripides 2500 yıl önce, “Bir kimsenin düşüncesini açıklayamaması köleliktir.”demiş.

            Fransız politik düşünür Montesquieu ise: “Herkes hak ettiği gibi yönetilir.” diyor.

            Bir başka söz: “Adaletin küçüldüğü ülkelerde, büyük olan artık suçlulardır.”

            Bir diğer söz: “Seçimi halk yapar, yöneteni halk yönetir! Sonuçta, halkın kendi layığını kendisinin oluşturmasıdır.”

            Mevlâna, “Ne arıyorsan o’sun sen!” diye insanları uyarmış.

            Kişisel ve toplumsal hayatımızın her alanında yaşadığımız ve son günlerde sıkça söylenen, belirli oranda olumsuzlukların üstünü örtmeye yarayan bir sözü hatırlatmadan geçmeyelim. Bireyleri ve toplumları düşünsel ve tepkisel anlamda prangalamak için “Ölümü gösterip, Sıtmaya razı etmek.” Dilimizden eksik olmuyor.

            Tarihin derinliklerinden gelen ve elan günümüzde de güncelliklerini koruyan ve sıkça kullanılan bu tür sözlerin gerekçeleri ülkemizde var mı? Var. Hem de yüzlerce ve binlercesi var.

            Yurttaşlığı aramak, pekiştirmek yerine, Tarikatları, Cemaatlleri, Aşiretleri, Etnik yapıları arayan ve bunu sürekliliğe dönüştüren bir toplumda düşünsel bir hastalık ve güvensizlik var demektir.

            Bir ülkeyi yönetenler kendi tarihlerini dahi bilmiyorlarsa, dün övdüğünü bugün yeriyor, dün yerdiğini bugün övüyorsa, bu çelişik söylemleri de toplum tarafından takdirlerle, alkışlarla karşılanıyorsa, o toplum hastalanmıştır, aklı bile çalınmıştır.

            ‘Sosyal Hukuk Devleti’ söylemini dillerinden düşürmeyip, Sosyal Hukuk Devletinin hiçbir gereğini yerine getirmeyen iktidarları koşulsuz ve sürekli destek veren toplumun aklı uçup gitmiş, hepten çalınmış olmalı!

            Mahkemeleri Kadılar kadar bile Hukuk dağıtamaz duruma getirilmiş bir ülkeye ‘Sosyal Hukuk Devleti’ oluşturulabilir mi?

            ‘Aldatıldık, kandırıldık’ diyen siyasetçilerin peşinde süpürge olmaya rıza gösteren toplumun beyni sulandırılmamış, aklı çalınmamış olabilir mi?

            Darbecilerin cop darbelerinden kafası, kıçı nasır tutmuş bir topumun ruhsal sağlığının yerinde olduğu söylenebilir mi?

            Çalışma çağındaki nüfustan üç kişiden biri iş bulup çalışamıyorsa;

            Nüfusun %5 i açlık sınırının, %15 i yoksulluk sınırının altındaysa;

            Son On Beş yılda Yüz On Bin kişi banka borcu yüzünden hapse giriyorsa;

            Nüfusun %10 alt gelir gurubu 10 TL kazanırken, %10 üst gelir gurubu 126 TL kazancı cebine koyuyorsa;

            25 Milyon yurttaş Bankalara 400 Milyon TL borç batağındaysa;

            Bir ülke İnsanları Kişi başına 5500 Dolar dış borca batmışsa;

            Bir ülke insanları her yıl 50 Milyar Dolar dış borç faizi ödemek zorunda bırakılıyorsa:

            O ülkede insanlar hastalığa mahkûm edilmişler, zihinleri, akılları, fikirleri, mantıkları birileri tarafından çalınmış demektir!

            ‘Kim çaldı?’ derseniz ben de bilmiyorum; çünkü beni de hasta ettiler, benim de aklımı izanımı, fikrimi çaldılar.

            Ama umutlar bitmedi henüz!

            Işığı sönmeyen bir ses tarihin derinliklerinden bizlerin kulağımı çınlatıyor ve diyor ki: şu 70 yıldır oynadığınız siyaset tiyatrosundaki sahneleri, replikleri bir hatırlayın, gözden geçirin ve bu kandırık oyundaki payınızı hesap edin!

            Hastalanan da, aldanan da, aldatılan da, aldatan da, aklı çalınan da, çalan da biziz. Tanrı bizi hakça yönetsin diye elçi beklersek, daha çok bekleriz!

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.