UYSA DA ….. UYMASA DA

Abdullah AYDIN

 

Abdaydin42@Hotmail.com

              Son yıllarımız, Çete, Gizli Örgüt, Silâhlı Terör Örgütü, Sol Terör Örgütü, Dinci Terör Örgütü gibi, toplumca pek tanınmayan ve gaile alınmayan kimi oluşumları tanımak, tanımlamak, mücadele etmek ve yargılamakla geçiyor.

                Adı geçen oluşumlar, Hukukumuzda yeterince net tanımlanamadığı için, ‘Torba Yasalar’ yaptığımız gibi, hukuksal zedelenmelere neden olan‘torba yargılamalar’ da yapıyoruz.

                Her şeyden önce: yasalarımızın dili ve tarifi oldukça karmaşık ve günlük dilin hayli dışında… Demokratik bir toplumda yasaların ne anlama geldiği ve neyi hedeflediği, sokaktaki yurttaş tarafından anlaşılır olmalıdır. Anlaşılır olmayan yasaların caydırıcılığı ve vardığı sonuç her zaman risk olarak toplumun ve yönetimin karşısına çıkabilir, çıkıyor da…

                Son bir ay içinde iki yasa toplumu oldukça meşgul etti. Meşgul ettiği gibi, toplumun bir kısmını sevindirirken, büyük bir bölümünü de üzdü ve bu üzüntü uzun süreceğe benziyor…

                Her şeye rağmen, ‘Bedelli Askerlik Yasası’ bu zamana kadar çıkarılan yasalar içinde en anlaşılır olanı… Yıllar önce bir ozanımızın şiirsel eleştirisinde dediği gibi, ‘bu ülkede her şey satılık’; dolayısıyla ‘Askerlik Hizmeti de’ satılık ve satıldı da! Bedelli Askerlik Yasasının anlamı bu… Yasa, parası olanı yurdu koruma görevinden azade tutarken, Otuz bin kaime edinememiş yoksullara, ‘zaten para kazanamıyorsunuz, bari gidin, para kazananları koruyun’ diyor. Dünya’ya örnek olabilecek, bize has ‘Anayasal eşit yurttaşlık ve adil Hukuk anlayışına(!)’ buyurabilirsiniz!

                Örnek yasa ve yargılamalarımızdan biri de, Cumhurbaşkanının bile vicdanını rahatsız eden meşhur Şike yasamız ve davamız. Bu davada söz dönüp dolaşıp bir kulübümüzün başında örgülenmeye çalışılıyor. İleri sürülen delillerin, iddiaların birçoğu mizansene benziyor ve kanaatlerin birçoğu izafi gibi görünüyor. Şike yapısının mutlak olması gereken elemanlarından bir kısmı ortada yok. Çoğu telefon geyiği konuşmalar, ilgili ilgisiz kişiler aynı torba içinde, kimisi de çete kurmak suçundan aynı torbanın içinde. Yasalar böyle yapılır, böyle anlaşılır ve böyle uygulanırsa, bu ülkede çete mensubu olmayan kimse kalmayacak…

                Alelacele çıkarılan bir yasa, yürürlük aşamasında içerdiği bir olayla karşılaşınca işin vahameti anlaşıldı. Yasa, içerdiği cezalarla Hukuk mantığını altüst etmesi bir yana, çoklu cezalandırma sonucuna ulaşıyor. Aynı kişilere, hem idari hem maddi hem de hukuki ceza verilmesi Çağdaş Hukuk düzeni ve İnsan Hakları ile pek bağdaşmıyor…

                Yaşadığımız olumsuzlukların içine Cumhurbaşkanı da karışıyor. Sadece İktidar partisinin oylarıyla kabul edilen Bedelli Askerlik Yasasını şıp diye imzalarken, eski şike yasanın içerdiği Yüz yıllık cezaları içine sindiren Cumhurbaşkanı, dört Partinin ortak kararıyla kabul edilen yeni Şike yasasıyla ceza indirimlerini içine sindiremiyor ve Meclise geri yolluyor. Meclis kararında direnerek yasayı aynen Cumhurbaşkanının onayına geri yolluyor ve Cumhurbaşkanı da pek vakit geçirmeden imzalıyor…  O zamanda akıllara, ‘acaba Cumhurbaşkanı mı yoksa Parlamento mu haklı’ diye bir soru takılıyor…

                Yaptığımız işlerin bir kısmında (Özellikle kişi haklarının verilmesinde) oldukça ağır davranmamıza ve geçiştirmeye çalışmamıza karşın, kimi işlerimizde de oldukça acul davranıyoruz ve bazı açmazlara düşüyoruz. Yasa yapma yetkisi her ne kadar Yasama Organına verilmişe de, toplumun kendi içinde tartışmadığı yasalar bir takım çelişkileri içeriyor. Aceleyle veya birilerinin dayatması ile çıkarılan yasalarda ön ve arka uçlara doğru savrulmalar yaşıyoruz. Savrulmakla kalmıyor, kendimizi toplumsal boş bir didişmenin içinde buluyoruz.

                Birilerinin vicdani hazımsızlık yaşamaması için, yasa taslakları bir müddet toplumun tartışmasına sunulmalı, toplumun konu hakkında hem bilgi edinmesi, hem de genel taleplerinin alınması sağlanmalıdır. Yasa tasarıları Parlamento tartışmalarına açıldığında, toplumun istemleri doğrultusunda sivriliklerinin törpülenmiş olması, Parlamentonun işini kolaylaştıracak, boş ve asılsız polemikleri engelleyecektir.

                Demokrasiler ve hak dağıtan hukuk, dayatmaları kabul etmez. Yoksul oduncu köylü ile kasabanın mukallit terzisi arasında geçen odun-metre fıkrası Anadolu’da çok anlatılır. Yasalar bu diyalogda olduğu gibi ‘Uyduysa da-uymadıysa da mantığının ve dayatmaların dışında yapılmalı ve her yurttaşın hakkını titizlikle korumalıdır.

                Ben yaptım oldu mantığı ile yapılan uyduysa da-uymadıysa da türü yasalarla Hukuk Devletinin ve Demokrasinin olmayacağı artık anlaşılmalıdır. Yoksa daha çok birbirimizi tırmalar dururuz!

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.