YOKSULLUK, YOLSUZLUK VE CAHİLLİK DEMOKRASİSİ

Abdullah AYDIN

 ABDULLAH AYDIN                                                                                                                  abdaydin42@hotmail.com
           
            Şarkılarımız hayalleri, Türkülerimiz yaşam gerçeklerimizi yansıtır. Ankara Türküsü diyor ki:
            “Aman bizde adet böyledir,
            Güzeli ağladırlar,
            Aman çirkini söyledirler.”
            Şarkılarımız, Türkülerimiz sosyal yaşamımızın notalara dökülmüş romanlarıdır. Dizelerinde, nağmelerinde yaşantımızın genleri kodlanmış, haritaları çizilmiştir adeta… Türkülerde halkımızın acıları, sevinçleri sevdaları dillendirilirken, kötüleri hicvetmekten de geri kalınmaz…
            Şarkılarımızda ise,  dar bir kesimin sevda, aşk ve ayrılıkları dillendirilirken, sosyolojik bir farklılığı da ortaya serer…
            Siyasetimizden aldığımız yanıtlar ve elde ettiğimiz ürünler sosyal yapımızın aynası gibidir. Aynen Türkülerde, şarkılarda olduğu gibi. Her ne kadar, şarkının dizelerinde “Yalancıdır hep aynalar” dese de, siyaset aynamızın yansıttıkları pek yalan söylemiyor.
            Siyasetimizin kitabı doğru yazılmış olmasına rağmen, kadrolaşma ve uygulama düzeni "yoksulluk, yolsuzluk ve cahillik" üzerine inşa edilmiş ve sömürüye açık tutulmuştur. Bu işin egemenlerine göre, sınıfsal statüsü yeterli olmayanların siyaset ve Devlet yönetiminde Aktör olmaları mümkün değildir; hatta korkunç bir ayıptır. Anlayışlarına göre sistemin diyalektiğine terstir.
            Türkiye"de egemen sınıfın aktörleri ile onları oynatan ve destekleyen ortakların sayısı, öyle sanıldığı kadar çok değildir; olsa olsa nüfusun yüzde beşi kadardır. Türkiye hakkında karar veren, ülke halkının nasıl ve hangi rejimde yaşayacağını şekillendiren, yöneten, zenginliklerini yutan, cahilliğini de, yoksulluğunu da yaratan işte bu yüzde beşlik kesimdir.
            Ülkenin tüm artı değerlerini yuttukları gibi, siyasetin de bütününü yönlendirmekteler. İstiyorlar ki: Demokrasi gibi, gelişiyor muş gibi görünsün, ama yoksulluk, cahillik ve sömürü baki kalsın. Başka türlü "efendi" yaşamlarını sürdürebilirler mi? Senden, benden iyi biliyorlar ki; yoksulluğun kol gezdiği bir ülkede, zenginlikler sömürünün doğurduğu piçlerdir!
            Ortaklıkları her alandadır. Her çeşit siyasette, her çeşit ticarette, her çeşit yöneten bürokraside, feodal yapıda, tarikat yapısında, dinsel sömürüde ortaktır onlar… Zaman zaman kavga ediyor görünseler de, tatlı çıkarları, rahat koltukları, sonsuz servetleri ve kurdukları hegemonyaları onları bir arada tutmaya yetiyor… Hır gürleri Askeri terminolojide tanımlanan "Dogfight" (it dalaşı) türünden. Öyle birbirlerine zarar verecek türden değil…
            Ülkemizin son bir yılına bakalım:  Siyasette, ekonomide, asayişte, terörist hareketlerde ortalık toz duman… Fakirlik, yoksulluk diz boyu; giderek de artıyor… Dış ticaretimiz, üretimimiz dibe vurmuş, işsizlik salgın hastalık gibi sarmış toplumu… Okullarımız, Hastanelerimiz birer dert küpü…
            Kutsal ortaklar ne yapıyor? Onlar "Yüksek Siyaset!" yapmaya devam ediyorlar… Keyifleri biraz kaçmış gibi görünse de, "ülkeyi yönetiyoruz orta oyunu" nu oynamaya devam ediyorlar...  Darbe korkuları, sahte evraklar, çeteleşmeler, yolsuzluklar, komplolar, korkular, endişeler birbirini izliyor… Yok siyaset sivilleşecekmiş, yok demokrasinin prangaları çözülecekmiş, yok askerler sivil mahkemelerde yargılanacakmış(!) Yok Ergenekonmuş, yok Mezapotamya imiş(!) Simit çalan çocuğun yedi yıl hapis cezası aldığı bir ülkede, banka kanalıyla ulusun trilyonlarını lüpleyenlere onur plâketi veriliyorsa; kimi nerede yargılarsan yargıla, çağdaş adalete erişemezsin!...                                              Şayet sen siyasetçiyi şak şaklarsan, şayet sen Bürokratın karşısında yakanı iliklersen, şayet sen Aşiret ağasının, Tarikat Şeyhinin, işverenin, emeksiz Sendika ağalarının karşısında eğilirsen, şayet sen gördüğünü görmez, duyduğunu duymazlıktan gelirsen, "Gelen ağam, giden paşam" dersen: bilesin ki; Tahtakurusu gibi, Bit gibi, böcek gibi ezileceksin!...
            İnsan olmanın, özgür yurttaş olmanın, gerçek demokraside yaşamanın taban şartı, hukuk çerçevesinde "Yurttaşlık hakları" nı aramak ve kullanmak; yoksullukla, yolsuzlukla ve cahillikle demokrasisinin olamayacağını anlamak ve anlatmaktır!...
            Ankara türkümüz bakın nasıl bir istekle ile sona eriyor:
            “Aman eğer gönlün var ise
            Gey galucu yola çık!”

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.