Panel için Ordu’ya gittiğimde ilk gördüğüm afişler olmuştu. Helal olsun böyle başkana, Kent Konseyi diye düşündüm. Gerçekten Halit Ziya Bey’e helal olsun. Panelin afiş ve pankartlarının çoğunu dahi kendi asmış-yapıştırmıştı. Gerekli yerlere davetiyeleri de ulaştırmıştı.
Zaten Bahaeddin Yediyıldız hocamızın öncümüz olması başlı başına bir başarıydı.
Başaracaktık.
Çünkü biliyorduk ki, bir ailede dahi çocuk doğmadan önce adı tartışılır, herkes bir ad önerir ve orta yol bulunur. Çocuk doğduğunda da o ad verilir. Ama biz Orduluların öyle olmamıştı. Çoğumuz nüfus cüzdanını gördükten sonra çocuğun adından haberdar olmuştuk.
Bütün mesele aslında buydu.
Tartışacaktık.
Çocuğun geçmişini anlatacaktık.
Atasını-dedesini, ailesini, köklerini v.s
Sonra da orta yolu bulmayı deneyecektik.
Bunu da hep birlikte yapacaktık.
İnanıyorduk.
Vakit geldiğinde ise hepimiz yerimizi almıştık.
Ordulular mı?
Biri bin eden Ordulular da oradaydı.
Şimdi hesaplayalım.
100x1000…
Gerçekten çok güzel tartıştık.
Hele Bahaeddin hocanın yönetiminde olunca.
Erol Karaer, Şinasi Tepe, Kürşad Çakmak, Atilla Şimşek, Tuncer Engin, Nevzat Akata, Kamil Coşkun Çetinalp, Memur Sen, Mimarlar Odası, Atatürkçü Düşünce Derneği, Gaziler Derneği ve Yardım Sevenler Derneği temsilcileri, CHP ve MHP temsilcileri ve adlarını burada sayamadığımız ama birlikte olduklarımız.
Yetti de arttı Ordu’ya.
Çünkü onlar biliyorlar ki,
Ad kimliktir.
Kimlik var olmaktır.
Bu yüzden tıpkı 1860’lı yıllardaki ataları gibi.
Sadece “Ordu dediler.
Hatırlatalım.
1850’li yıllarda Ordu’nun merkezi Eskipazar’dan şimdiki yerine taşınmıştı. Adı da resmi olarak “Bucak” olmuştu. Çünkü o zamanlarda şimdiki Ordu’nun yerinin adı Bucak (Ulu Bucak) köyü idi.
Ama onlar biliyorlardı ki, Bucak’a taşınsalar da hala Ordulu idiler.
Ve adlarını istediler.
Padişaha, Sadarete (Başbakanlık) dilekçeler yazdılar, mücadele ettiler ve 1869 yılında tekrar adları olan Ordu’yu geri aldılar.
Bu durum tarih kitaplarında önemli bir yer tuttu.
Bakınız, Şakir Şevket 1877 yılında yazdığı “Trabzon Tarihi” adlı eserinde ne diyor?
“Bu Ordu Kazası’na bir aralık Bucak Kaymakamlığı dahi denilmekte olduğu halde teşkilat sıralarında ahali tarafından vuku’u bulan istida’ üzerine namı yine Ordu’ya tahvil olunmuştur.”
Yani şöyle diyor, “Bu Ordu kazasına bir dönem Bucak denilse de Ordu halkı bunu kabul etmedi ve tekrar eski adı olan Ordu oldu.”
Yine Şemsettin Sami de, 1889 yılında yazdığı Kamus’u Alam adlı eserinde de aynı şeyleri söylemektedir.
Ordulular o yıllarda bile Ordu adından başka bir adı merkezleri değişse dahi kabul etmemişlerdi.
İşte o Ordulular 4 Mayıs 2013’te de AKM’ deydi.
Ve tarih sadece ataları gibi onları yazacak…
Velhasıl bu topraklarda gürgen, ladin dururken palmiye büyümez.