“…Trabzon vilayetinin önemli ürünü olan fındık fidanlarının Rusya’ya ihracına yönelik bir tedbir alınmadığı için Rusya’da az zamanda çok sayıda fındık bahçesi yetiştirilmiştir. Bu durum Rusya’ya yapılacak fındık ihracatını sekteye uğratacağından ve dolayısıyla memleketi de zor durumda bırakacağından gerek Rusya’ya ve gerek diğer ülkelere fındık fidanı ihracının kesinlikle yasaklanması…”
Bu belgeden anlaşılacağı üzere Osmanlı devleti fındığı milli bir değeri olarak görüyor ve kimseyle paylaşmak istemiyordu. Üstelik bu yıllarda fındığın asıl gelirini devlet veya üreticiden ziyade yabancılar ve onların aracısı tüccarlar, özellikle gayrimüslim tüccarlar paylaştığı halde. Ki söz konusu tüccarlar sadece fındığın gelirini götürmüyor tefecilikle de üreticinin ocağını söndürüyordu. Devlet bazı dönemlerde üreticiyi korumak için kredi temin ederek destek oluyordu lakin zamanında tüm bünyeyi bir ur gibi sarmış alın teri gaspıyla iyice semirmiş, kökü dışarıda olan bu tefeci bezirganlarları bir türlü alt edemiyordu. Aslında devletin verdiği bu mücadeleye yerli milli tüccarlar ve üreticiler de destek oluyordu. Mesela 1903 yılında Giresun’da Fiskobirlik’in temeli sayılabilecek “İktisadi ve Milli Fındık Anonim Şirketi” ni kurmuşlardı. Şirketin amacı; fındık alım satımı yapmanın yanında üreticinin zahire gibi temel ihtiyaçlarını da karşılayıp hem fındığın değerini
yükseltmek hem de üreticiyi tefeci eline düşürmemekti. Sonuçta mücadele böylece Osmanlının yıkılışına kadar devam etmiş ve Cumhuriyet kurulur kurulmaz ise yeniden başlamıştı.
Cumhuriyet döneminde fındıkla ilgili ilk gelişme 1924 yılı Eylül ayında Mustafa Kemal Atatürk’ün Karadeniz seyahati esnasında olmuştu. Bu konudaki bir belgeye göre Atatürk fındık üreticisine ucuz kredi temini için Ziraat Bankasına bir telgrafla talimat vermiş bunun üzerine banka üreticiye vereceği krediyi artırmıştır. 19 Şubat 1928 tarihinde ise Osmanlı devletinde olduğu gibi yabancı ülkelere fındık fidanı ihracı yasaklanmış, 1934 tarihinde fındık ihracatına yönelik düzenlemeler yapılmıştır.
Cumhuriyet döneminde fındık konusunda asıl gelişme ise 1935 yılında yaşanmıştır. Şöyle ki; bu yıl Karadeniz’de mısır ihtiyacını temin edebilmek için üretici elindeki fındığı aceleyle
pazara indiriyor dolayısıyla fiyatı iyice ucuzluyordu. Bunun üzerine bir müfettiş görevlendirilerek durum araştırılmış ve bir rapor hazırlanmıştı. Bu rapor üzerine 24 Eylül 1935 tarihinde Başbakan İsmet İnönü bir talimat vererek; “Ziraat Bankası’nın acil olarak üreticinin mısır ihtiyacını temin ederek üreticiye maliyetine vermesini ve böylece fındığın pazara bolca indirilmesi önlenip fiyatının yükselmesinin sağlanmasını ve böylece hem üreticinin hem de devletin kazancının artırılmasını…” belirtmiştir. Hemen sonrasında ekim ayında ise “Birinci Ulusal Fındık Kongresi” toplanarak kooperatifleşmenin yolu açılmış ve sonuçta 1938 yılında Fiskobirlik kurulmuştur.
Ve bu şekilde yıllarca mücadele verilerek günümüze kadar gelinmiştir. Ancak antik tefeci bezirgan uzantılarının beli hala kırılamamıştır. Yüz yıl öncesinin bilindik senaryolarıyla bu yıl da üreticinin dolayısıyla devletin gelirlerinin üzerlerine bitmez tükenmez iştahlarıyla abanıyorlar. Umuyoruz ki devletimiz milli ürünü olan fındığın yanında yine yer alacak ve bu mücadele devam
edecek. Ta ki milli olanların bu topraklardaki kesin zaferine kadar…
edecek. Ta ki milli olanların bu topraklardaki kesin zaferine kadar…