Çambaşı, geçmişteki konumu itibariyle değerlendirildiğinde sadece bir yayla değil aynı zamanda Ordu’nun 1900’lü yılların başına kadar yazlık kaza merkezi olmuş bir yerdir. Öyle yazlık derken iş olsun diye değil resmi olarak yazlık kaza merkezi. (Aslında çok ilginç). Biz eşine henüz rastlayamadık. Sanırım böyle bir durumun eşi de yok. Yani o zamanlarda bir kaza düşünün, yılın yarısında bütün devlet daireleri, okullar, hapishane v.s her şey tamamen yaylaya taşınıyor. Diğer yarısında ise aynı şekilde geri dönüyor. Bilmeyenler için hatırlatmakta fayda var Ordu-Çambaşı arası 60 km.
Böyle bir durumun gerekçesi ise, Ordu’nun kışlık merkezi olan bugünkü yerinin o yıllarda yaz aylarında sivrisinekler kaynaklı sıtma hastalığı, nem v.s dolayısıyla yaşanamaz halde oluşuydu.
Ancak yakın yerler olan Giresun, Trabzon, Rize’nin de o yıllardaki durumu bu bakımından Ordu’dan pek farklı değildi. Ama sadece Ordulular şehir merkezlerini yazlık ve kışlık hale getirmişlerdi. Tıpkı günümüzde sahil yolunun sadece Ordu şehrinin sahiline uğratılmaması gibi. Bu yüzden Ordu’nun şehir
Yukarıdaki Resimde- Ordu Kaymakamı Mehmet Ali Bey tarafından1892 yılında Ordu'da yaptırılan dükkanlar
merkezinin yazları yaylaya taşınmasında sadece sivrisinekler ya da sıcaklardan kaçış gibi nedenlerin yanında bizce Orduluların farklı ve pratik düşünmelerinin de bir payı vardı.
Yukarıdaki Resimde-1892 yılında Çambaşında yeniden yaptırılan rüştiye ile ilgili Trabzon Valiliğine yazılan yazı.
Ancak bu şekilde iki şehir merkezine sahip olmak öyle göründüğü kadar kolay bir iş değildi. Çünkü hükümet binaları, okullar v.s hep yazlık ve kışlık olarak ikişer tane olmak zorundaydı.
Üstelik o yıllarda yaz aylarında aynı zamanda önemli bir ticaret merkezi de olan Çambaşı yaylasının nüfusu Ordu’nun kışlık merkezinden daha fazla oluyordu. Belgelerden öğrendiğimiz kadarıyla 1900’lü yılların başında yaylanın nüfusu civar vilayetlerden gelenlerle birlikte 40 bini bulmaktaydı. Bu yüzden yaylada kalanların ihtiyaçlarının karşılanacağı her şey yerine getirilmek zorundaydı.
Mesela okul gibi. O yıllarda okullar yaz döneminde de eğitim verdiğinden yaylaya giden çocukların okul ihtiyacı en temel ihtiyaçlardandı. Ordu’da bulunan rüştiye yani bugünkü karşılığıyla bir ortaokul yaylaya da yapılmıştı. Mayıs sonlarından itibaren öğretmenlerle birlikte öğrenciler Çambaşı’ndaki bu okula taşınıyorlardı. Osmanlı Arşivlerinde mevcut 10 Eylül 1308 (22 Eylül 1892) tarihli bir belgeden öğrendiğimize göreÇambaşı’nda uzun yıllar eğitim veren bu okul, 1892 tarihinde eskimiş ve kullanılamaz hale gelmişti. Bunun üzerine o yıllarda Ordu kaymakamı olan Mehmet Ali Bey’in kızları Nezihe ve Nedime hanımlar bu eski okulu yıktırmışlar ve tüm masraflarını karşılayarak yerine yeni bir okul yaptırmışlardı. Yeni okul binası 1892 yılı Eylül ayında düzenlenen bir törenle açılmıştı. Çambaşı’na yeni bir rüştiye yaptıran Ordu kaymakamı Mehmet Ali Bey’in kızları Nezihe ve Nedime hanımlar ise bu hizmeti karşılığında Sadaret tarafından taltif madalyası ile ödüllendirilmişlerdi.
Yukarıdaki Resimde -1892 Yılında Ordu kazası kaymakamı Mehmet Ali Bey
Çambaşı yaylasında yeni bir ortaokul (Rüştiye) binası yapılmasından hemen sonra aynı yılın Ekim ayında ise Ordu’nun şimdiki merkezi olan yerde de kız ve erkeklerin birlikte eğitim görecekleri modern bir ilkokul binası da Kaymakam Mehmet Ali Bey tarafından halk ve memurlardan toplanan paralarla tamamlanmıştı. Ayrıca Hamidiye Cami’de bu yıl yapılmıştı.
Şunu da belirtelim bu yıllarda padişah II. Abdülhamit’ti. II.Abdülhamit dönemi imar faaliyetlerinde olduğu gibi eğitim alanında da önemli faaliyet ve yeniliklerin yapıldığı bir dönemdir. Yani Kaymakam Mehmet Ali Bey bu hizmetleri bir anlamda yapmak zorundaydı. Zaten kaymakam ve kızları bu hizmetleri yaparken bir yandan da haklarındaki bir yolsuzluk iddiası Sadarete (Başbakanlığa) kadar ulaşmıştı.
Yolsuzluk iddiası şu şekildeydi.
O yıllarda Çambaşı’nda iki tane tahaffuzhane bulunmaktaydı. Bu tahaffuzhanelerde yaylaya gelen hayvanlar ve yolcular sağlık muayenesinden geçiriliyor ve bulaşıcı hastalık görülenler ise karantina altına alınıyor ve yaylaya sokulmuyordu. Bu işlem mecburi idi. Tahaffuzhanede kontrol edilen her hayvandan ise belli bir ücret alınmaktaydı.
Çambaşı tahaffuzhaneleri ile ilgili Hamidiyeli (Mesudiyeli) Karanacakoğlu Mustafa tarafından Trabzon vilayetine gönderilen ve Valiliğin de Sadarete gönderdiği 2 Ekim 1892 tarihli telgrafa göre butahaffuzhanelerde bazı şahısların hayvanları muayene edilmeden geçiriliyordu.
Yukarıdaki Resimde -1892 yılında Ordu'da yapılan ilkokul.
Karanacakoğlu telgrafında bu koyunlardan bulaşacak hastalıklardan dolayı hayatlarının tehlikede olduğunu ve koyunların yarısının parasının da kaymakam ve ekibi tarafından alındığını ima etmekteydi. İddialar hakkında ise derhal soruşturma başlatılmıştı. Sonucu ne oldu bilemiyoruz. Eğer doğruysa Kaymakam Mehmet Ali Bey’in kızları tarafından Çambaşın’da hemen o günlerde yeniden bir okul yaptırılması belki de bu iddialardansıyrılmak amaçlıydı. Ama biz bu telgraf sayesinde Çambaşı’nda bulunan tahaffuzhanelerden de şimdilerde haberdar olabildik.
İşte bir zamanlar Çambaşı yaylası böyle bir yerdi. Dün olduğu gibi aslında Çambaşı günümüzde de Orduluların ikinci merkezi olmaya devam ediyor.
Bize düşen ise hiçbir yaylaya nasip olmamış tarihi özelliklere sahip bu yaylamızı havasıyla, suyuyla bozulmamış olarak çocuklarımıza devredebilmek…