Japonya’da yaşanan felaket sonrasında Ordu’da da büyük bir kaygı yaşandı. Çünkü Japonya’da yaşayan Türklerin yüzde doksanını Ordulular oluşturmaktadır.Sayıları beş bine yakın olan Orduluların durumları hakkında ise henüz net bilgiler alınabilmiş değil. Dileğimiz Japonların ve orada yaşayan hemşerilerimizin bir an önce bu büyük felaketi en az hasarla atlatmalarıdır.
Ama asıl dikkatimizi çeken husus ise farklı.
Neden Japonya’da bu kadar çok Ordulu var?
Belki de kaderin cilvesi.
Çünkü bundan tam 121 yıl önce, Japonya’ya giden ve orada batan Ertuğrul Firkateyni’nde de İstanbul ve Trabzon’dan sonra en çok Ordulu bulunmaktaydı. Ve bu yolculuğa çıkan Orduluların tamamına yakını geri dönememişti.
Kim bilir?
Onlar Okyanusun dalgalarıyla boğuşurlarken, dönüşleri olmayacağını anladıkları anlarda, bu uzak diyarlarda kalacaklarını ve torunlarının da yıllar sonra buralara geleceklerini düşünmüşler miydi acaba?
Bunları bilemiyoruz ama onlar büyük bir heyecanla katılmışlardı, Ertuğrul’un Japonya yolculuğuna. Böyle bir yolculuğa katılmak bir ayrıcalıktı. Padişah II: Abdülhamit tarafından Türk-Japon ilişkilerini geliştirmek amacıyla yola çıkarılıyorlardı. Gemi de 609 kişi yer alacaktı. Bunların 61 subay ve memurlar 548’i ise er ve erbaşlardan oluşacaktı.
Ertuğrul’la Japonya’ya gidecekler özel olarak seçiliyordu. Bu yüzden birçok subay ve personel bu yolculuğa katılmak için can atıyorlardı. Birçoğu ise hemşerileri vasıtasıyla gemide yer almaya çalışıyordu. Ama bütün bunlara rağmen gemi personeli büyük bir özenle seçilmişti. Görüntüleri ve davranışları Osmanlıyı temsil edecek şekilde 609 kişilik mürettebat Ertuğrul’un kadrosunda yerini almıştı. Seçilen mürettebatın çoğunluğu ise İstanbul, Trabzon ve Ordululardan oluşmuştu.
14 Temmuz 1889 günü Sarayburnu’na akın eden halkın tezahüratları arasında Ertuğrul, dönüşü olmayan yolculuğuna başlamıştı.
Gemi ilk talihsizliğini Süveyş kanalında yaşamıştı. Kuma saplanmıştı. Kanal idaresince kurtarılmıştı ama iskeleye bağlanmak üzereyken bu defa da dümen bodoslaması kırılmıştı. Haber İstanbul’a ulaşınca ciddi bir tedirginlik yaşanmıştı. Hatta Bahriye Nezareti Ertuğrul’un yola devam etmemesini ve gemi komutanı Osman Paşa’nın yanına birkaç kişi alarak posta vapuruyla yola devam etmesini istemişti. Ancak gemi havuza girdiği takdirde tamiratının kısa süreceği anlaşılınca bu fikirden vazgeçilmişti.
23 Eylül 1897da Ertuğrul’un tamiratı tamamlanmış ve Süveyş’ten ayrılarak Singapur’a doğru yola çıkmıştı 20 Ekim’de Bombay’a ulaşan gemi burada da bir hafta kalmış ve 150.000’e yakın kişi tarafından ziyaret edilmişti.
Ertuğrul 26 Ekim’de Bombay’dan hareket etmiş ve 28 Kasım’da Singapur’a ulaşmıştı. Mürettebat burada da karaya çıkmıştı. Mürettebatın giyim kuşamları ve davranışları burada da büyük ilgi görmüştü.
Ertuğrul uzun bir bekleyişten sonra 3 Mart 1890’da da Singapur’dan hareket etmişti. Ancak bundan sonraki yolculuk da zor geçiyordu. Rüzgarın şiddetinden ve Singapur’da alınan kömürün yetmemesinden dolayı Saygon’da zorunlu olarak beklenmişti. 8 Nisan’da ise Saygon’dan hareket edilmiş ve 7 Haziran 1890’da nihayet Ertuğrul’un son durağı olan Yokohoma Limanı’na ulaşılmıştı.
Yokohoma’ya giriş muhteşem olmuştu. Gemiden atılan selam toplarına karşılık Japonlar Banzai..Banzai (Yaşasın!… Yaşasın!) sesleriyle limanı inletiyorlardı. Osman Paşa, karaya çıktıktan sonra İmparator Meiji tarafından kabul edilmiş ve Padişahın gönderdiği hediyeleri ve nişanları sunmuştu. Mürettebat ise bu yolculuğun sonunda üç ay boyunca Japonlar tarafından el üzerinde tutulmuşlardı. Artık geri dönüş için hazırlıklar başlamıştı. Ama bu arada gemide baş gösteren kolera salgınından dolayı 13 nefer de hayatını kaybetmiş bazıları da hastalıktan dolayı yatağa düşmüşlerdi.
Artık dönüş zamanı yaklaşmıştı. Tek amaçları sağ salim İstanbul’a ulaşmak ve daha sonra ise yollarını gözleyen aileleriyle hasret gidermekti. Bambaşka bir heyecan içerisindeydiler.
Geri dönüş için 15 Eylül 1890’da Yokohoma’dan hareket edilmişti. Hava puslu ve bulutluydu.
Bir müddet yol alınmıştı ki, büyük bir fırtına başlamıştı. Geminin makinesi bütün gücüyle çalışmasına rağmen dağ gibi yükselen dalgalar ve rüzgar gemiyi Funakura kayalıklarına doğru sürüklüyordu. Mürettabat olağanüstü gayret gösteriyordu ama ne çare. Gemi süratle sürüklenmeye devam ediyordu.
Ve böylece Ertuğrul, fırtınalara daha fazla dayanamayarak 16 Eylül 1890’da saat 21 sularında Funukura kayalıklarına çarparak ikiye bölünmüştü.
Artık can pazarı başlamıştı.
Dağ gibi dalgalardan kurtulabilen 69 kişi Koşinozaki Fenerine sığınmışlardı. Yaralılara ilk yardım fener görevlilerince yapılmış ve en yakın da bulunan Koşino köyüne gönderilmişlerdi. Ama ne yazık ki, Okyanustan başka kurtulan yoktu.527 subay, erbaş,ve er şehit olmuşlardı.
Kaşino köylüleri yaralıların tedavisinde ve cesetlerin toplanmasında büyük gayret göstermişler ve ancak 260 şehidin cesedini Okyanustan çıkarabilmişlerdi. Diğer 267 şehit ise Okyanusa ebediyen demirlemişlerdi.
Cesedi çıkarılanlar kazanın olduğu yeri gören bir tepenin üzerine büyük bir törenle 21 Eylül günü defnedilmişlerdi. Artık onlar Japonya topraklarına Perşembe, Fatsa, Ordu, Trabzon ve daha birçok memleket toprağı niyetine bir daha ayrılmamak üzere sarılmışlardı.1891 yılı Şubat ayında ise abideleri dikilmişti.
Şimdi o şehitler, kendileri için her türlü fedakarlığı yapan ve her yıl kendilerini ziyaret eden Japonlar’ın torunlarına ve oralara iş-aş için yerleşmiş kendi torunlarına yaşadıkları felaketi atlatmaları için dua ediyorlar.
Bilemiyoruz oralara kadar giden torunları Oşima’ya uğrayıp onları hiç ziyaret ettiler mi? Ama onlar biliyorlar.
Çünkü onlar şehit ve yaşıyorlar.
İşte Japonya’daki Ordulu Ertuğrul şehitlerimiz.
1-Caferoğullarından Ahmet oğlu Abdullah (Makine er)-Ordu
2-Hüseyin oğlu Abdullah (Makine er kömürcü)-Ordu
3-Halil oğlu Ahmet-Ordu
4-Alibaşoğullarından Hüseyin oğlu Ahmet (Makine er kömürcü)-Ordu
5-Karavelioğullarından Hüseyin oğlu Ahmet-Ordu
6-Müftüoğullarından Hüseyin oğlu Ali-Ordu
7-Cüceoğullarından Mehmet oğlu Ali-Ordu
8-Eyüboğullarından Hüseyin oğlu Ali-Fatsa
9-Velireisoğullarından İbrahim oğlu Ali-Perşembe
10-Kahyaoğullarından Hüseyin oğlu Ali-Ulubey
11-Basaloğullarından Hüseyin oğlu Durmuş-Ordu
12- Abazaoğullarından Ali oğlu Emin-Ünye
13-Hızıroğullarından Ramazan oğlu Eyüp (Silahendaz)-Perşembe
14-Tuzlalıoğullarından Ali oğlu Halil-Ordu
15-Dedeoğullarından Mustafa oğlu Hasan (Bando mızıka)-Akkuş
16-Tonbaloğullarından İsmail oğlu Hasan-Fatsa
17-Kocahasanoğullarından Hüseyin oğlu Hasan-Ordu
18-İmamoğullarından Mahmut oğlu Hüseyin-Ordu
19-Armağanoğullarından Hasan oğlu Hüseyin-Fatsa
20-Müftüoğullarından İbrahim oğlu Hüseyin(Bando mızıka)-Ünye
21-Toymazoğullarından Ahmet oğlu İbrahim-Ordu
22-Şeyhoğullarından Ömer oğlu İbrahim (Makine er kömürcü)-Ordu
23-Kocaoğullarından Süleyman oğlu İbrahim-Ordu
24-Tongaroğullarından Hüseyin oğlu İbrahim-Ordu
25-Mollaosmanoğullarından Hasan oğlu İbrahim (Bando mızıka)-Perşembe
26-Kerimoğullarından Sadık oğlu İshak-Ünye
27-Sünnetçioğullarından Süleyman oğlu İsmail-(İnşaiyye)-Ulubey
28-Kocamanoğllarından Mustafa oğlu İsmail-Ünye
29-Tiryakioğullarından Süleyman oğlu Mahmut-Ordu
30-Hekimoğullarından Süleyman oğlu Mahmut (Makine er kömürcü)-Ordu
31-Haliloğullarından Ali oğlu Mehmet(Makine er ateşçi)-Ordu
32- Haliloğullarından Mahraman oğlu Mehmet (Makine er kömürcü)-Ordu
33-Mehmet oğlu Mehmet (Dalgıç)-Ordu
34-Karahasanoğullarından Murteza oğlu Mehmet-Ordu
35-Kulakoğullarından Yusuf oğlu Mehmet-Ordu
36-Kılıçoğullarından Ali oğlu Mehmet (Silahendaz)-Fatsa
37-Balcıimamoğullarından Raşit oğlu Mehmet-Ünye
38-Uzunvelioğullarından Veli oğlu Mehmet (Makine er ateşçi)-Ünye
39-Atıkoğullarından Yusuf oğlu Mehmet (Silahendaz)-Ünye
40-İmamoğullarından Mustafa oğlu Mustafa (Bölük emini)-Ordu
41-Kahyaoğullarından Ali oğlu Mustafa (Makine er ateşçi)-Ordu
42-Varilcioğullarından Mehmet oğlu Mustafa-Ordu
43-Aşçıoğullarından Mehmet oğlu Mustafa-Ünye
44-Dumanoğullarından Mehmet oğlu Osman-Ordu
45-Abazaoğullarından Mustafa oğlu Osman –Ordu
46-Velimehmetoğullarından Hasan oğlu Osman-Fatsa
47-Paşalıoğullarından Mahmut oğlu Osman (Sofracı)-Fatsa
48-Zoroğullarından Mustafa oğlu Süleyman-Fatsa
49-İshakoğullarından Ömer oğlu Yakup-Bolaman
50-Mehmetağaoğullarından Ömer oğlu Mahmut-Ordu
(BÜTÜN ŞEHİTLERİMİZİN RUHLARI ŞAD OLSUN.)
NOT: Ertuğrul gemisinde şehit düşen Ordulu şehitlerimiz adına, Ordu sahilinde tıpkı Japonların şehitlerimiz adına Oşima’da diktikleri abide gibi bir abidenin dikilmesi geç kalınmış bir vefa borcunun ödenmesi olacaktır.