Son yıllarda sosyal paylaşım sitelerinde, Karadenizli kadınların silah kullanmalarına yönelik videolar yayınlanmakta ve iyi de ilgi görmekte.
Silahın reklamının yapılması yanlış.
Evet, Karadenizli kadınlar da silahı sever kullanırdı eskilerde. Ama öyle videoları falan çekilsin sağda solda dağıtılsın diye değil.
Çünkü bir zamanlar silah, Karadenizli kadınlar için bir anlamda kocalarının vekiliydi. Onlar da bunu iyi bilir ve silahı da öyle taşırlardı.
Bunu bana silahın ne olduğunu bilen bir Teyzem çok iyi anlatmıştı..
Ben de size anlatayım…
Yaklaşık on yıl falan önceydi. Şişli Etfal Hastanesinden çıkmış sokak arasına park ettiğim aracıma doğru yürüyordum. Tam aracıma yaklaşmıştım ki değnekçi (otoparkçı) tabir edilen beş on kişi bir genci sıkıştırmışlar park ücreti istiyorlardı. Genç de haklı olarak vermek istemiyordu. Çünkü değnekçiler o yıllarda her sokağı otopark haracına bağlamışlardı. Genç direnince ellerinde sopalarla hırpalamaya başladılar. Herkes seyrediyordu. Sadece 50-60 yaşlarında bir teyze araya girmeye çalışıyordu. Tam gence vurmaya başladıkları anda teyze biraz geri çekildi ve çantasından zannedersem ondörtlü olan bir silah çıkardı ve önce havaya sıktı sonra değnekçilere doğrulttu. ‘‘Kıpırdayanu mıhlarum ula, sıraya girun bakayum’’ dedi. Değnekçilerden bir kaçı teyzeye doğru yöneldiler. Teyzem bu sefer hiç tereddütsüz değnekçilerin ayaklarının dibine bir iki tane sıktı. ‘‘Sıraya girun şakam yok’’ diye bağırdı. Ve hepsini sıraya dizdi. ‘‘Ula şimdu polisi çağırun daaa’ dedi. Zaten polis de sokağa girmişti. Polisler gelir gelmez, Teyzem: ‘‘Ula siz ne biçum devletsuuuz. Haburaları değneksiz bırakaysunuz, habu köpekler milleti ısarayu. Ama şimdu ben onlarun kuyruğunu kısturdum’’ dedi. Neyse polisler değnekçileri bir arabaya teyzemi ve yanındaki genci de başka bir arabaya aldılar götürürlerken, ben de polislere gelmek istediğimi olayı başından sonuna gördüğümü söyledim. Bunu üzerine beni de teyzenin olduğu araca bindirdiler. Karakola gittik. İfadelerimiz tamam olunca serbest bıraktılar bizi. Teyzem daha sonra mahkemeye çıkacaktı ama... Trabzonluydu yanındaki de oğlu.. Hastaneye getirmiş onu oğlu. Sonrası karakol…
Karakol çıkışı yorulmuştuk, çay içmek için oturduk bir yere.
Teyze dedim. ‘‘Bu halinizi bizim Karadenizli genç kızlara miras bırakın yeter dedim’’ O da, ‘‘Ula oğlum dedi. Şimdukuler habu silahı ellerine alsalar ilk önce kocalarunu vururlar. Ya da kocaları karularunu. Bizum kocalarumuz aylarca gurbette kalırdu da döndüklerinde nerdeydunuz diye sormazduk… Silahı da onlar sokmuştu kuşağumuza. Yalnuz kalduğumuzda koruyalum diye kendumuzu. Ama ya şimdu…
Karının kocasu beş dakika eve geç gelse kıyamet kopayu..
Ne şimdukuler adam, ne de karılaru ve kızlaru…
O yüzden bunlarun eline silah deyul, çatal bile verilmez. Allah korusun..’’
Teyzemin elini öptüm ve ayrıldık. Onların asalet mirası varissiz şimdi…
(Ha bu arada teyzemun silahı ruhsatliydi daa ..)
Her halde teyzem anlattı size silahın ne olduğunu
O yüzden silah oyuncak değildir. Hele reklamı yapılacak bir oyuncak hiç değil.
Yine Karadenizli bir teyzenın dediği gibi,
''Ölüm de uyku değildir''