Bittik…
Bitmelerin son demlerine geldik, ayakta kalma umut kırıntılarını da tükettik.
İnsanlığın başı koptu!
Var olan şeyleri ne de çabuk yitiriyoruz?
Ne çabuk alt ediliyoruz.
Çok kolay kabulleniyoruz.
Başımıza vuran ekmeğimizi alıyor.
Ekmek kazanmak sanki çok kolay?
Parça parça depolara kaldırılan insanlık, kim bilir ne zaman çıkar o depodan… Belki hiç çıkamaz, belki seçimlerden sonra…
Aynısı olur mu peki?
Sanmıyorum. Ama bir umut kırıntısı daha işte.
Çağ atlayacağız diye umut kırıntılarımızı geçtiğimiz yollara koyuyoruz geri dönüşümüz kolay olsun diye… Hansel ile Gratel misali. Onların umudunu iki kanatlı kuşlar yemişti. Bizimkileri iki ayaklı, tek başlı “seçilmiş”ler…
Geri dönüp baktığımızda ne çok şey kaybetmişiz diye düşünmeden duramıyorum.
Emek,
Para,
Hizmet,
Hak,
Özgürlük,
İnsanlık…
Ve insanlığı da kaybettik.
Başımız sağ olsun.
Keyfi zihniyetle, yanlış fikirlerle, çılgın projelerle vs daha birçok vasat hikâyelerle göz boyamaca oynanırken, nerdeyiz biz?
Dün Maksim Gorki’nin Halk Kültürü kitabını okurken altını çizdiğim satırlardan en etkileyici olanını sizlerle paylaşmak istiyorum:
-Önce zehir bulunur, daha sonra panzehir. Halk zehirlenir, ilaca ihtiyaç duyar ve ilacı ister. İlacı elinde tutanlar istediklerini yaptırma şartıyla ilacı halka verir. İstenen sonuç başarılı.
Skor:
Halk:0
Sistem:1
Sonuç: Hüsran…
Evet, insanlığımızın başı koptu. Daha birçok şey elimizden giderken bizler neler kaybedeceğiz? Düşünmek gerekmez mi?
CANAN YÜCEL