BASIN YAYIN ÖZGÜRLÜĞÜ!

Canan YÜCEL

 

Ülkemizde basın yayın özgürlüğünün kalmadığına inananlardanım. Gazete ve dergilerde sansür uygulanmakta iken şimdi yazılan kitaplar kaldırılıyor, çevrilen kitaplar toplatılıyor. Hem de çevirmene acayip sorular sorularak.

Bu bahsetmiş olduğum olayın üzerinden bir haftayı aşkın bir süre geçmiş olmasına rağmen ardı arkası kesilmeyen garip olaylar yaşıyoruz. Sanırsın ki garip akımı öncüleriyiz.

Hâşâ huzurdan demokrasi geldi!

Anormallikler diz boyu.

Düşünen konuşamıyor.

Konuşan yazamıyor.

Yazan bastıramıyor.

Basan yayınlayamıyor.

Yayınlasa bile satamıyor, toplatılıyor.

Hâşâ huzurdan demokrasi geldi!

Biz ne yapalım ki? Üç beş kırık dökük cümlelerle meramımızı anlatmaya platform arayıp duruyoruz. Bilen var bilmeyen var. Okuyan var okuyamayan var.

Bu konuda sıkıntımız büyük.

Aman şu kişiye laf gitmesin, aman bu zat’a söz dokunmasın, kıyısına yanaşma, sansüre varma! Ne ve nasıl yazacağız ki biz?

Bilen varsa söylesin?

Düşüncelerimizi bile bir kılıfa sokmadan okura ulaştıramıyoruz. Elimiz yüreğimizde yazıyoruz. Ha yazdık yolladık acaba sansüre takılacak mı merakla bekliyoruz.

Hadi hayırlısı hâşâ huzurdan demokrasi geldi!

Günümüzde çıkarılan kitapların konusu tartışılır. Vampir ağırlıklı, aşk ve ihtiras dolu ve birçoğu saçmalamakla birlikte; bir de dili ağır kullanayım deyip iyice dibe batıranlar var. E siyasi kitaplar da yok değil hani. Ama onlara verilen değerler de göz önünde.

Önce satışa çıkarılır.

Sonra toplatılır.

Önce yazılır.

Sonra bastırılamaz.

Önce dillere pelesenk olur.

Sonra bir daha ele alan olmaz.

Bu değil bence değerlerimiz. Ya da bu olmamalı. Özgür bir Türkiye’den, özgür basın yayın hakkından bahsedebiliyorsak eğer; bu yapılanlar özgürlüğün kaçıncı maddesinde barınıyor araştırmak gerekir.

Çevirmenle yazarı ayırt edemeyen polislerimiz var. Yazarın ne iş yaptığını bil(e)meyen (!) görevlilerimiz var. Nafile konuşuyoruz.

Nafile laf söylüyoruz(!)

Söyleyemiyoruz…

Canan Yücel