LA HAVLE!
Nerde kalmıştık?
Hak hukuk adalet, yok orda bereket.
LA HAVLE…
Eskiler derler ki;
-Hak değirmende olur. Şimdi öyle bir şey yok.
Evet, çok haklılar. Hak diye bir şeyimiz kaldı mı? Kaldı ise bir zahmet bana da gösteriverin hele…
En basit örneği sabah yaşanan, hızla İstanbul trafiğine rakip olmakta ilerleyen, sabah şeriflerinin hayırlara vesile olmadığı trafiğimiz. Ne sinir bırakıyor insanda ne çalışma iştahı. Tamam. 7.45 ile 8.00 arası yoğun onu anlayabiliyorum da, hem suçlu hem güçlü laf söylemek de neyin nesi?
Sinyal vermeden dönüş yapanlar…
Nerde durup kalkacağını bilmeyenler…
Süsten yere basamayıp, sabahın bir vakti güneş gözlüğüyle ışıkları göremeyenler…
Sinyalin yerinden ziyade, kornanın yerini ezberleyenler…
LA HAVLE…
…
…
Saymaya kalksam, birçok kusur kabahat varken ve bu kusurlar işleniyorken; bir de üste çıkma cüretleri yok mu?
O an!
İşte o an gerilen sinir damarlarımın şiddetli ritim atışlarına şahit oluyorum.
Ağızdan çıkan tek kelime…
- La havle!
Güne güzel başlamak isteyenler, bu görüntülerle karşılaşıyorlarsa eğer bilirler…
O gün güzel geçmez ve bütün aksiliklerin eli boğazımızdadır.
Patlamaya yer aranır.
Müşteri velinimettir olmaz.
Patron gelir, o zaten sana patlar.
Eve gidersin kendi yemeğini kalk al derler.
Bir işe yara sende denir.
Bize hal hatır sormuyorsun diyen arkadaşlar sana sitem eder.
Yoğunum dersin anlamazlar, anlamazlıktan gelirler.
Zaten dünya bir bize güzeldir.
Bizim hiç derdimiz sıkıntımız yoktur.
Sonuç?
LA HAVLE…
Eee biz nerde kalmıştık?
Hak, hukuk adalet…
Yok orda bereket… LA HAVLE!
Canan Yücel