Bu yazının amacı, herhangi bir siyasi partiyi desteklemek ya da eleştirmek değil. Olabildiğince objektif biçimde, iktidar partisindeki iktidar yorgunluğunu ortaya koymaya çalışacağım.
İktidarın seçimle el değiştirdiği demokratik ülkelerde iktidar olmanın yolu, seçmenin çoğunluk oyunu almaktan geçer. Bu nedenle, iktidara gelen partiler, gelecek seçimlerde de iktidarda kalabilmek amacıyla kendisine oy vermiş olan seçmenin oyunu kaybetmemeye, oy vermeyenlerin de oylarını almaya çalışırlar. Muhalefet partileri de daha çok seçmenin oyunu alarak iktidara gelmeye çalışırlar. Bu iktidar mücadelesine de siyaset adı verilir.
İktidar partisi AKP’nin dayandığı siyaset anlayışı, geçmişte merkez sağ partilerin ve üçlü koalisyonun ülke insanının güvenini tamamen kaybetmesi nedeniyle iktidar olma şansı yakalamıştır. RP mirasından gelen AKP’nin bir diğer şansı da RP’nin aşırı muhafazakârlaşması ve belirli güçlerle çatışma içine girmesi olmuştur. RP’nin kapatılmasıyla bu şansı iyi değerlendiren AKP kurmayları, uzun sürecek bir iktidar olma fırsatını yakalamışlardır.
AKP, yakaladığı iktidar olma şansını son seçimlere kadar başarıyla kullanmıştır. Sağlık ve sosyal güvenlikte geniş kitleleri ilgilendiren değişiklikler yapması, köy ve mezralardaki seçmene kadar inen taban çalışması, gıda ve erzak yardımları ile itilmiş kitlelerin kazanılması ve özellikle kent banliyöleri ile kasabalardaki empatik siyasete dayalı başarılı çalışmaları, AKP’yi iktidarda tutmaya yetecek olan seçmen desteğini sağlamış, hatta arttırmıştır. Ne var ki, Başbakan Erdoğan’ın Ustalık Dönemi olarak nitelendirdiği son dönemde iktidar partisine olan güven ve destek hızla azalmaya başlamıştır. Bu güven azalmasının ani bir seçmen tavrı değişikliğine dönüşmesi beklenemez. Ancak, üst üste yapılan yanlışlarla seçmen desteğinde de geri dönülemez biçimde sürekli azalmalar yaşanmaya başladığı ve yaşanmaya devam edeceği anlaşılıyor.
İktidar partisinde “İktidar Yorgunluğu” olarak tespit ettiğimiz konuları başlıklar halinde sıralayacak olursak, şunlar karşımıza çıkıyor:
- Ülkede gerilim siyasetinin sürekli gündemde tutması
- Ayrımcılık ve partizanlığın sınır tanımaz hale gelmesi
- Kamudaki atamalarda liyakat sisteminin tamamen devre dışı bırakılması
- Mezhebe dayalı bir siyaset anlayışının ortaya çıkması
- Toplumun her kesimiyle kavga eden bir görüntü verilmesi
- Bazı önemli yolsuzlukların üstünün örtülmeye çalışılması
- İktidar partisi içinde iç kavgaların başlaması
- Bölge politikalarında ülkenin yalnızlaştırılması, emperyalist güçlerin ve anti-demokratik bazı Arap ülkelerinin müttefiki durumuna gelinmesi
- İktidara yönelik destekçilerden bile gelen en samimi eleştirilere tahammül edilememesi
- Başbakan ve Bakanların etrafında kümelenmiş bir iktidar elitinin oluşturulması ve halktan kopuk politikaların yaşama geçirilmesi
- Seçmende geçmişten gelen merkez sağ ve sola yönelik tepkinin ortadan kalkmaya başlaması
Yukarıda sıraladığım nedenlerden kaynaklı olarak iktidar partisinin geri dönülmez biçimde güç kaybetmeye başlayacağını hepimiz yaşayarak göreceğiz. Yinelersem, yapmaya çalıştığım, bir siyasi parti lehine ya da aleyhine bir durum tespiti yapmak değil. Bu yazıyı kaleme almanın temel nedeni, ileride gerçekleşecek bir durumun saptanması anlamında tarihe not düşmektir.
Bekleyelim ve görelim.