Yakın zamana kadar birçoğumuza göre Avrupa ülkeleri, gelişmenin, çağdaşlığın, modernleşmenin ve demokrasinin merkezi sayıldı. Bu nedenle de Avrupa ülkelerinden ve Avrupalı liderlerden fırça yemeye alışmış bir millet olduk ve bundan övünenlerimiz bile olmadı değil. Bugün ise ne kadar yanlış düşündüğümüzü bir kez daha anlıyoruz.
Kendi ülkesinde demokrasi adına diğer ülkeleri kana bulayan terör örgütlerine kol kanat geren, terör örgütü televizyonlarının yayınına izin veren, sözüne güvenilmez, çifte standartlı ve yozlaşmaya başlayan bir kültürle karşı karşıya olduğumuzu görüyoruz.
Avrupa ülkelerinde dayanışma, sosyalleşme ve yardımlaşma yok olmuş, evliliklerin çoğu kısa zaman içinde ayrılıklarla sonuçlanmış, insanların robotlara dönüşmeye başladığı, çocukların parçalanmış aileler yoluyla mutsuzluk içinde yaşadığı bir Avrupa ile karşı karşıyayız. Bunlara ek olarak, dünyanın en tehlikeli terör örgütleri Avrupa ülkelerinden beslenmeye devam ediyorlar. Bunlar yetmezmiş gibi, çağ dışı ideolojilere dayalı ırkçı ve faşist hareketler ve siyasi partiler Avrupa coğrafyasında giderek güçleniyor.
Geçtiğimiz günlerde gerçekleşen Eurovision şarkı yarışması, Avrupa"nın adaletini, de bizlere gösterdi. Çoğu Avrupa ülkesi, sınır komşularına ve yakın coğrafyaya oy yağdırırken, eski Sovyet coğrafyasında ülkeler de birbirlerini kollamaktan hiç geri kalmadılar. Müzik konusunda bile ırkçı yaklaşımların sergilendiği, kendisinden olmayan kültürü dışlayan ve adaletten uzak bir Avrupa değer yargısıyla karşı karşıya kaldığımızı gözümüze sokarak bizlere öğrettiler.
Özellikle Kuzey Avrupa ülkelerinin kendi coğrafyalarını gözeten oylamaları, herkesi şaşkınlık içinde bıraktı. Türkiye"nin Hadise ile en güzel müzik ziyafetini sunduğu gecede Fransa ve İngiltere ile birlikte Azerbaycan da çok güzel bir müzik ile karşımıza çıkmıştı. Ne var ki, müzikleriyle kulaklarımızda ve görsel şovlarıyla estetik duygularımızı harekete geçiren bu ülkeler, tutucu Kuzey Avrupa coğrafyasının ırkçı yaklaşımlarını aşamadılar.
Bir şarkı yarışmasından bile anlıyoruz ki, Avrupa, ortak bir kültürden ve adalet duygusundan giderek uzaklaşıyor. AB, bir uygarlık projesi olmaktan çıkarak, bir bölgesel dayanışma ve tutuculuk merkezi haline geliyor. Bütün bunlar gösteriyor ki, demokrasinin olmazsa olmaz ilkesi ve her anlamda gelişmenin itici gücü olan adalet duygusu, Avrupa coğrafyasına oldukça uzak görünüyor.
Önümüzdeki yıllarda Avrupa Birliği projesini tehdit edecek en önemli tehlike şimdiden ortaya çıkmış görünüyor. Bu tehlike, bölgesel tutuculuk ve adalet duygusundan uzaklaşma olarak kendini göstermeye başlamıştır. İşte bu yüzden de Avrupa coğrafyasında ırkçı hareketlerin ve faşist düşüncelerin daha çok destek bulmaya başladığını şimdiden gözlemlemeye başladık.
İçimizdeki AB"cilerin bu gelişmeleri görmezden gelmeleri, geleceğe ilişkin tutarlı bir bakış açısına sahip olamadıklarının kanıtıdır.
Bir şarkı yarışmasında bile Avrupa ülkelerinin birçoğu, adaletsizliklerini ve ikiyüzlülüklerini kanıtladılar. AB projesinin geleceğinin karanlık olduğunu anlamak için daha ne kadar beklemek gerekir bilemiyorum.