İSTİFALAR VE MEDYANIN TAVRI
Doç. Dr. Birol Ertan
Türkiye'de son günlerde yaşanan olağan dışı gelişmeler karşısında gerek siyasi partilerin, gerekse de bazı siyasetçilerin gösterdikleri tepkileri görünce, bir tiyatroda yaşıyormuş izlenimi ediniyoruz. Halkın gözünün içine bakarak çok ciddi gelişmeleri ve olayları küçümseyen, çarpıtan, alaya alan yaklaşımlar karşısında ülkede siyasette ve medyada gelinen noktanın hiç de iç açıcı olmadığını belirtmek gerekiyor.
Bir ülkenin silahlı kuvvetlerinin başında bulunan, ülke savunmasını teslim ettiğimiz, kutsal vatan savunması için gencecik çocuklarımızın canlarını emanet ettiğimiz, en pahalı ve kritik silahların kullanımında karar sahibi kıldığımız, Türkiye üzerinde oynanan oyunları boşa çıkarmasını beklediğimiz TSK komuta heyeti, bir gün aniden görevi bırakıyor. Böylesi beklenmeyen bir olay karşısında dünya medyası haberi flaş gelişme olarak değerlendirip yorumlarken ülkemizde siyasetçilerin ve medyanın büyük kısmında bir aymazlık, ilgisizlik, kalitesizlik, kendini beğenme, korkaklık, sinmişlik ve pusula şaşırma hali yaşanıyor.
Ülkenin en köklü kurumu olan silahlı kuvvetlerin en üst komuta kademesi görevi bırakıyor, ülkenin önde gelen bir siyasetçisinin olaya bakışı ise ibret verici : "Emeklilik tek taraflı bir irade beyanıdır, yorum yapılamaz."
Medyanın büyük kısmı, olayı istifa mı, emeklilik mi tartışması ile değerlendirirken, TSK komuta kademesindeki beklenmeyen istifalara ilişkin en ciddi yorumları ise dış basından geliyor. New York Times gazetesi, ani istifaları, silahlı kuvvetler ile hükümet arasında gerilimin ciddi boyutlara ulaştığı biçiminde yorumlarken, Guardian gazetesi ise bu kadar çok komutanın aynı anda istifasının ilk kez yaşandığına dikkat çekiyor ve ordu ile hükümet arasındaki anlaşmazlığın doruğa çıktığı yorumunu yapıyor. İngiliz BBC yayın kuruluşu, silahlı kuvvetler ve Başbakan Erdoğan arasında gergin ilişkilere vurgu yaparken, Katar merkezli El Cezire ise istifaların hükümetle silahlı kuvvetler arasında derin görüş ayrılığını su yüzüne çıkardığını açıklıyor. Wall Street Journal, istifaların Türk Lirası'nın değer kaybını tetiklediği yorumunu yaparken, AP haber ajansı da Türkiye'de ilk defa üst düzey komutanların topluca istifa ettiğini belirterek istifaların silahlı kuvvetler ve hükümet arasındaki görüş ayrılıklarının doruğa çıktığının bir göstergesi olduğu yorumunu yapıyor. Reuters haber ajansı, istifaların NATO'nun ikinci büyük ordusunu karmaşa içine sokabileceği yorumunu yaparken, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin NATO'nun ikinci büyük ordusu olduğuna dikkat çeken Yedioth Aharonot gazetesi, bu gelişmenin Türk Silahlı Kuvvetleri'ni bir belirsizlik içine çekeceği öngörüsünü yapıyor. Bu örnekler dışında, dış basında konuya ilişkin çok çarpıcı yorumlar yapılmaya devam ediyor.
Türkiye'yi dışarıdan izleyen dış basın, Türkiye'deki gelişmeleri ciddi yorumlar ile verirken, bizim çok değerli medyamızın büyük bölümü, olayın istifa mı, yoksa emeklilik mi olduğu noktasıyla uğraşmayı tercih ediyor. Bütün bu gelişmeler yaşanırken, bir kısım sonradan görme yorumcunun gelişmeleri sivil-asker ilişkileri ile yorumlamaya çalışması ise dikkat çekici. Ülke sorunlarına bu denli sığ yaklaşımların arttığı son dönemde Türkiye'nin küresel bir güç haline gelmesinde basının rolü konusunun yeniden masaya yatırılması gerektiği çok açık.
İktidar partisi ve hükümet, doğal olarak olayı küçümseyerek krizden normalleşmeye giden yolu açmaya çalışırken, muhalefet partilerinin hali ise içler acısı durumda. Son bir ayda TSK komuta kademesinin YAŞ öncesi ve YAŞ toplantısı sırasında istifa edebileceği yorumları yapılırken, ana muhalefet partisi CHP lideri bu kritik dönemde tatil yapmayı tercih ediyor. Gelişmeler ortaya çıkınca da tatilini yarıda kesip Ankara'ya dönüyor. Tatilini yarıda kesmesini gerektiren gelişme karşısında ise hiçbir açıklama yapmayarak CHP adına açıklamayı yeni milletvekili olmuş ve siyasetle yeni tanışmış olan Grup Başkanvekiline yaptırıyor. CHP'nin açıklamasında TSK için "ordu" ve "asker" nitelemeleri yapılırken, ülkede birden çok orduyu içeren bir TSK kurumu olduğunun bile farkında olunmadığı ortaya çıkıyor.
Siyaseti yazılı açıklamalar ile yürütmeye çalışan diğer muhalefet partisi MHP ise yine yazılı bir açıklama yaparak Matbuatçı Hareket Partisi olduğunu kanıtlamış oluyor. Bölge politikası yapmaktan sıyrılamayan ve milletvekili seçildikleri halde şımarık çocuklar gibi yemin etmemekte direnen diğer muhalefet partisi BDP ise Türkiye genelini ilgilendiren konularda görüş sahibi olmadığını bir kez daha ortaya koyarak sessizliğe bürünüyor.
Türkiye'nin giderek artan jeo-politik konumu nedeniyle bölgesel bir güç olmaktan küresel bir güç olmaya dönüştürülmesi gereken bir dönemde siyasetteki ve yönetim sürecindeki acemilikler ve yetersizlikler, ibretlik bir noktaya dönüşmüş durumda. Son günlerde Ankara'nın içinde bulunduğu durumun tek bir cümle ile özetlenmesi gerekirse, her alanda acemiliğin egemen olduğu bir döneme girildiğini söylemek yersiz olmayacaktır.