Birol Ertan
Ülkemiz çok önemli bir seçim sürecini geride bıraktı. Seçimlerde kazananlar da oldu, kaybedenler de. Ne var ki, seçimleri sadece adaylar ve partiler bağlamında ele almak, seçmenin tercihlerini anlamak açısından yanıltıcı olacaktır.
Siyaset biliminin yeni gelişen alt dallarından birisi, Seçmen Eğilimlerini (Voting Behavior) konu alan bir daldır. Sözünü ettiğim siyaset biliminin alt dalında, seçmenin oy verme eğilimleri konu alınır. Örneğin, Türkiye"deki seçimlerde sahil bölgelerinde sosyal demokrat ve liberal partilerin seçimleri kazanması, iç bölgelerde ise eskiden beri muhafazakâr partilerin başarılı olması, seçmen eğilimlerini açıklamaya çalışanların ulaştığı sonuçlardan birisidir. Seçmen eğilimlerini bilimsel yöntemlerle ölçmek için siyasi partilerin gündelik politikalarından çok, seçmenin oy verme eğilimi incelenmeye çalışılır. Bu açıdan, yapılan anketlerde sadece parti tercihleri değil, parti tercihlerini belirleyen başlıca unsurlar da araştırmaya dâhil edilir.
Ülkemiz seçimlerine bu açıdan bakıldığında, bir önceki seçimde CTP"ye akan oyların bu seçimde UBP"ye akmasının başlıca nedeni, CTP"nin politikalarından çok, seçmen eğilimleri ile açıklanırsa daha anlaşılır ve bilimsel olacaktır.
CTP medyası, parmağının ardına saklanarak ve kolaycı biçimde UBP"nin seçim zaferini geçiştirmeye çalışıyor. CTP"nin örgütleriyle ilişkilerinde yaşanan aksaklıklar ya da liderlik zafiyetleri gibi konular ön plana çıkarılmaya çalışılıyor. Oysa, CTP"nin örgütleriyle ilişkileri ve liderlik konusundaki konumunda yakın zamanda ciddi bir değişiklik yaşanmış değildir. Bu açıdan, CTP medyasının seçimlerle ilgili seçmen eğilimlerini değerlendirme yaklaşımı, bütünüyle tutarsız bir bakış açısıyla ele alınmaktadır.
Seçmen eğilimleri belirlenirken, UBP"nin siyasal kimliği ve seçmenin UBP"den beklentileri ile CTP"nin siyasal kimliği ve seçmenin CTP"den beklentileri göz ardı edilmemelidir. Dolayısıyla, CTP"nin KKTC"nin geleceği konusunda barış ve çözüm sloganıyla Rumlarla bir arada yaşama tezini ön plana çıkardığı, buna karşın UBP"nin ise KKTC"nin yaşatılması, savunulması ve güçlenmesi tezleri ekseninde politikaları ön plana çıkardığı asla unutulmamalıdır. UBP"nin müzakerelerden kaçmak yerine Kıbrıs Türklerinin egemen devletleri ile görüşmelere katılmayı savunması, eşit ve adil bir çözümden ve Anavatan garantörlüğünden ödün vermeyeceğini açıklaması, seçmen tercihlerinin "daha güvenli" ve "tutarlı" olan UBP tercihine yönelmesinde etkili olmuştur.
Seçmenin ekonomik sorunların kaynağı olarak CTP"yi görmesi yanında, AB"nin ikiyüzlülüğünü cezalandırması, "her ne pahasına olursa olsun çözüm" politikasına kuşkuyla baktığını ortaya koyması, seçimlerden önce CTP"yi açıkça destekleyen dış güçleri şaşkına uğratmıştır. Bu gerçekleri görmezden gelenler, siyaset bilimini ve seçmen tercihlerini anlayamayan, dahası da olaylara at gözlüğüyle bakan şaşkın kesimlerdir.
Bu açılardan düşünüldüğünde, UBP"nin seçim zaferi, UBP liderliğine duyulan güvenin yanında, KKTC"den yana tavır koymanın bir biçimi olarak algılanmalıdır.