KUCAKTAKİ GAZETECİ

Doç. Dr. Birol ERTAN

Bu köşelerde sürekli kurumları, görüşleri, siyasi partileri ve devlet adamlarını eleştiriyoruz. Basının önemli bir görevi, yasama-yürütme-yargı güçlerinin yanında dördüncü bir kuvvet olarak yer almak ve özellikle ülkeyi yönetenlerin sessiz yığınlar adına denetlenmesine yardımcı olmak diye düşünüyorum. 

Basının demokrasilerde önemli bir görev üstlenmesi, bu meslekte bir yozlaşma yaşanmadığı, belirli çıkar gruplarının basını etkilemediği ya da basının bazı güçlerin maşası olarak kullanılmadığı anlamına gelmiyor. Gün geçmiyor ki, öyle seviyesiz ve yetersiz tipler gazeteci kılığına sokuluyor ki, karşında muhatap almak biel istemeyeceğin için simlerini bile anmak istemiyorusun. Zavallılık, çirkeflik, yalancılık, bilgisizlik dolu yazıları ile yalnızca mesleği değil, ülkenin geleceğini de kirletiyor ve patronlarına kiralıyor bu kalemşorlar. Ne yazık ki, bunlardan etrafta çokça bulunuyor. 

Basın emekçileri, eleştiri oklarını arada sırada kendilerinin üzerine de yöneltmeliler. Kendilerini de eleştirmeliler ki, bu prestijli meslek tetikçiliğe dönüşmesin, yalan haber ve yorumlara malzeme olmasın, beceriksiz, bilgisiz, parti militanlığı yapan ve bazı güçlerin kucağında yemlenenlerin sığınağı olmasın. Gazetecilik mesleğini, en çok da tetikçiler ve patronlarının kucağında gazetecilik yapanlar kirletiyor desem, hiç de abartma yapmış olmam. 

Misyonları "dedi kodu haberi" yazmak olan, bilgisiz ve kör cahil, sorumsuz, parti militanlığıyla köşe edinmiş, ülkesinin çıkarları aleyhine en acımasız dedikodular üretmekten çekinmeyen, patronunun kucağındayken sus pus oturmayı becerirken, başka patronların ya da güçlerin kucağına geçince aslan kesilen, yokolmuş ideolojilerin ardına sığınarak partilerden ve siyasetçilerde (bazen de belediyelerden) yemlenmeye çalışanlar; basın mesleğinin yüz karalarıdır. Onların ismini asla anmayacağım. 

Patronlarının Hükümetle iş yapması gerektiğinde allanıp pullanan, konuşma özürlü olması kendi kusuru olmadığı halde ve bu kusurunu görmezlikten geldiğimiz halde, yeteneksizliğiyle de birleştirerek gün be gün gözümüze sokarcasına konuşmaya dayalı programlar yapmaya çalışan, yalan ve bilgisizce yazılar yazan, dedikodular üreten, patron çıkarlarına ters düşünce kapının önüne konulan, kendisine başka patron bulunca yeniden aslan kesilen kedicikleri görünce, bu mesleği bırakmak gerekir mi diye düşünüyorum. Yok yok, devam etmeli ki, bu meslek bu kurbağalara kalmamalı diyorum sonra içimden. 

Kaz kafalı, balık hafızalı, kör cahil, maşa, tetikçi, çıkarcı, başka ülkelerin çıkarına kendi halkının geleceğini düşünmeden hizmet eden, yeteneksiz insanların mesleği olmamalı gazeteler ve televizyonlar. Bu tipler, patronları ne emrederse onu yazan, bir kucaktan inip öbür kucağa geçince dün yazdıklarını unutuveren zavallı tetikçilerdir. 

Bu yazımı kimi ya da kimleri örnek alarak yazdığımı merak edenler olacaktır. Bildiğim, Yeni Volkan gazetesinde hiç bir değerli köşe yazarında bu saydığım niteliklerin bir tanesi bile yok. Zaten, Yeni Volkan"ın sahibi de yok, bu gazetenin sahibi okuyuculardır. 

Biliyorum ki, bu yazımdan alınacak, üstüne alınacak birileri olacaktır. Nasıl ki, "KKTC Kimin Devleti" isimli bir makale yazdığımda ve isim vermedim halde, birisi üstüne alınıp "bu ben olmalıyım" diyerek beni dava etmişse, birileri de bu yazımı üstüne alınacaktır eminim. 

Bu yazımı kim üstüen alınırsa, bu yazı ona yazılmıştır. Onların isimlerini yazmak bile, onlara yapılmış bir kıyaktır. Tarih, onları kimsesizler mezarlığına bile layık görmeyecektir. Sağlıkla kalınız, yılmadan, usanmadan, namertlere meydanı bırakmadan yaşamaya devam. 


 Birol Ertan