Orta Doğu'da yaşanan planlı iktidar değişikliklerini kimlerin niçin yapmaya çalıştığına ilişkin kafalardaki şüpheler hala geçerliliğini korumaya devam ediyor. Tunus ve Mısır'da yaşanan olayların başlangıcında, çeşitli medya organlarında bunların Neo-Renkli Devrimler olarak değerlendirmem karşısında tepkiyle karşılanmış ve bu hareketlere devrimci ayaklanmalar olarak bakılması gerektiğine inandıkları için gelecekte yanılacaklarını kendilerine iletmiştim. Yanılmadığımı görmek için çok uzun zaman beklememe gerek kalmadı. Arap Baharı olarak isimlendirilen Orta Doğu ayaklanmalarının arkasındaki güçler, Mısır'daki yönetimin askeri rejime dönüşmesi ve Libya planları ile gün yüzüne çıkmış bulunuyor. Orta Doğu'daki gelişmeler konusunda kafa karışıklığını ortadan kaldırmak için Neo-Renkli Devrim organizasyonlarının yeni emperyalist proje ile bağlantısını açıklamaya çalışacağım.
Küreselleşmenin siyasal uzantısı olan Renkli Devrimler, dünyayı ve bağımsız devletleri tehdit ediyor. Bir soruyla başlayalım. Renkli Devrimlerle ve ülke içinde yaratılan işbirlikçi şebekelerle ulus-devletleri içten çökertmeyi amaçlayan küresel projelerin amacı ne olabilir?
21. yüzyılda emperyalist süper güçler, ulus devletlere karşı savaşlarını yoğunlaştırdılar. Bu küresel savaş, iki koldan yürütülmeye devam ediyor. Ulus devletlerle savaşın ülke dışındaki kolları olduğu gibi, ülke içinde de şebekeler yaratarak devletleri ve ulusal çıkarları savunan güçleri yıpratmaya çalışıyorlar.
21. yüzyılda küresel emperyalist güçler, dünya üzerindeki egemenliklerini sürdürmek ve pekiştirmek için güçlü ulus devletlerin planlarına engel olduklarına karar verdiler. Ülkeleri ve halkları sömürmek, köleleştirmek, yerli sanayiyi koruyan gümrük duvarlarını kaldırmak için ulusal çıkarlara ve ulusal çıkarlar için çalışan güçlere karşı amansız bir mücadeleye giriştiler. Bu amaçla bazı ülkeler işgal edildi, bazı ülkelerde Renkli Devrimler gerçekleştirildi, bazı ülkelerde ise teröristler, ayrılıkçı hareketler ve sivil işbirlikçiler eliyle ülkeler içten işgal edilmeye devam ediyor.
Küresel proje, ulus devleti iki koldan etkisizleştirmeye çalışıyor;
1. Ülke dışındaki küresel güçler
2. Ülke içinden ulusal işbirlikçiler ve terörist-ayrılıkçı hareketler
Küresel Güçler, ulus devletlerin ekonomi politikalarına yön veren, uluslararası ilişkileri denetleyen, işgaller ve Renkli Devrimler hazırlayan, ülkeleri borçlandırıp dışa bağımlı kılan küresel bir savaş yürütüyorlar. Bu savaştaki unsurlardan bir kısmı gizli örgütler iken, bir kısmı da açık biçimde faaliyet gösteriyor. Açık faaliyet gösteren örgütler, kürsel güçlerce denetim altında tutulan BM gibi denetlenen uluslararası örgütler olabildiği gibi, IMF, Dünya Ticaret Örgütü ve OECD gibi doğrudan bu amaçla kurulmuş uluslararası örgütler de bulunmaktadır. Bu küresel örgütlerin amacı, ulus devletlerin egemenliklerini sınırlamak, ekonomilerini ve dış politikalarını denetlemek, ülkeleri güçsüz kılmak ve ekonomik-siyasi istikrarsızlıklar yaratılması için projeler üretmektir.
Küresel emperyalist projenin ulusal çaptaki uzantılarından ilki, Ulusal İşbirlikçileridir. Bu amaçla yaratılan ve işbirlikçilere milyonlarca dolar dağıtan küresel kuruluşlar bulunmaktadır. Bu güçler, Rusya'da V. Putin öncesinde ulusal işbirlikçiler yaratarak renkli bir devrim inşa etmek amacıyla 2 milyar dolara yakın para dağıtmışlardır. Bu para dağıtma ağının birçok ülkede uzantıları olduğu gibi, Türkiye'de de özellikle bazı sivil toplum örgütlerine ve bazı kurumlara yüz milyonlarca dolar hibe yardımlar aktarılmaya devam ediyorlar. Acaba neden?
Küresel işbirlikçiler, dış güçlerin çıkarları lehinde lobi oluşturmak, hükümetleri ve kamu yönetimini denetim altına almak, ulusal çıkarlara karşı eylemler ve söylemler geliştirmek, ulusal kimliği yok etmek, ulus devleti etkisizleştirmek ve ülkenin savunulmasını üstlenen güçlü kurumlara karşı psikolojik savaş yürütülmesi için kullanılmaktadırlar.
Küresel projenin ulusal çaptaki ikinci ayağı, ülke içinde istikrarsızlık yaratan oluşumlardır. Bunlara arasında silahlı mücadele veren terör örgütleri, devlete karşı savaşan sağcı ya da solcu silahlı siyasi hareketler, etnik ve bölücü hareketler, dinsel tarikatlar ve değişik biçimlerdeki diğer örgütlenmeler bulunmaktadır. Bu güçlerin küresel askeri örgütlenmeleri de gizli ve açık biçimde yapılandırılmış olup Gladio türü örgütler, bu güçlerin gizli ve küresel güçlerce yönlendirilen etkili silahlarından birisidir. Bu küresel projenin amacı, ulus devletler içinde istikrarsızlık yaratmak, vatandaşın devlete duyduğu güveni zedelemek, siyasi ve ekonomik istikrarsızlık yaratarak ülkenin kendine yeterli bir noktaya gelmesini engellemektir. Sonuçta, amaçları, güçlü ulus devletlerin oluşumuna ve güçlenmesine engel olmaktır.
Günümüzde ulus devletler, dışarıdan ve içeriden küresel örgütler, işbirlikçiler ve ayrılıkçı-terörist hareketlerce güçten düşürülmekte ve teslim alınmaya çalışılmaktadır. Teslim alındığında ise ortaya çıkan yeni rejim, Renkli Devrim oluyor.
Renkli devrimler konusunu biraz daha ayrıntılı incelemek istiyorum. Bunun nedeni, son dönemde Kuzey Afrika ve Orta Doğu ülkelerinde yaratılmaya çalışılan yeni tip renkli devrim projelerinde Türkiye'nin de rol sahibi yapılmaya çalışılmasıdır.
Dünyada değişim ve dönüşümün hız kesmediği bir yüzyılda emperyalist saldırganlığın bütün ulus-devletleri tehdit ettiği kritik günler yaşıyoruz. Bu sürecin sonunda nereye gidileceği, demokrasi ve insan haklarının sembolik görüntülerinin altında ne gibi totaliter unsurların yeşertileceği, kitlelerin nasıl uyutulup toplumların ve beyinlerin hangi yöntemlerle teslim alınacağını bilemiyoruz.
Soğuk Savaşın bitiminin ilk yıllarında dünyanın tek kutuplu bir noktaya gittiğini savunanlara karşın, çok kutuplu bir dünyaya doğru hızla adım attığımız netleşmeye başladı. Şiddet kullanımının ve kaba güç gösterisinin yaygınlaştığı ve küresel kaynaklı yerel savaşların kaçınılmaz olduğu günlere doğru hızla sürükleniyoruz. Bu süreçte, Yeni Emperyalizm, hiçbir ideolojik kılıf ardına saklanmadan ülkeleri işgal etmeye, kitleleri kıyıma uğratmaya, uluslararası hukuku rafa kaldırmaya kararlı görünüyor.
Yeni dünyada kaba güç, uluslararası alanda hukuk ve düzeni yeniden yaratıyor. Emperyalizme bağımlı yarı-demokrasiler üretilerek ülkelerin ve halkların kaynakları sömürülmeye devam ediyor. Renkli Devrimler ile ortaya çıkan Yeni Emperyalist politikalar, Orta Doğu ve Kuzey Afrika'daki yeni işgal projeleri ile yeni bir boyut kazanmaya başladı.
İki kutuplu dünyanın egemen olduğu Soğuk Savaş dönemi sonrasında Orta ve Doğu Avrupa coğrafyası ile Kafkaslarda bir dizi yönetim değişikliği ile Renkli Devrimler yaratılırken, bugünlerde ise Kuzey Afrika ve Orta Doğu'da yeni bir yapılanma meydana gelmeye başladı. Bu süreç, Yeni emperyalizmin saldırgan tavrının bütün ulus-devletleri tehdit altına aldığı yeni ve kritik bir döneme girdiğimizin kanıtıdır.
İlk Renkli Devrim Örnekleri
Soğuk Savaş sonrasında eski sosyalist ülkelerde gerçekleştirilen Renkli Devrimler, bugün yeni kıtalara ve yeni ülkelere yayılmaya devam ediyor. İlk olarak 2000 yılında eski Yugoslavya Cumhuriyeti'nin çekirdeği olan Sırbistan ile başlayan süreç, 2003 yılında Gürcistan, 2004 yılında Ukrayna ve Romanya, ardından 2005'de Lübnan ile devam etti. 2005 Martında Kırgızistan'da yapılan yönetim değişikliği ile süren Renkli Devrimler süreci, Rusya, Özbekistan, Ermenistan ve Azerbaycan gibi bazı ülkelerde ise şimdilik başarısızlığa uğramış görünmektedir.
Gürcistan'da "Gül Devrimi", Ukrayna'da "Turuncu Devrim" ve Kırgızistan'da "Lale Devrimi" ile başlayan Renkli Devrim sürecinin bugünlerde Kuzey Afrika ve Orta Doğu'daki post-modern işgallere olanak tanıyan planlanmış halk hareketleri ile sürmesi karşısında, emperyalizmin yeni projeleri üzerinde düşünce üretmenin ve karşı planlar yapmanın zamanı geldiğini düşünüyorum.
Eski sosyalist ülkelerdeki, renkli devrimler ve diktatörlüklerle yönetilen kabile örgütlenmelerine dayalı anti-demokratik sistemlerin savunuculuğunu yapacak değiliz. Dünyada değişimin ve dönüşümün kaçınılmaz olduğunu biliyoruz. Ancak, bu değişim ev dönüşümün emperyalist projeler biçiminde denetlenerek biçimlendirilmesi projeleri karşısında da düşüncelerimizi ve kaygılarımızı ifade etmek durumundayız.
Soğuk Savaş sonrasında emperyalizm güdümüne sokulacak ülkelerdeki model, Renkli Devrimler iken, bugün yeni bir post-modern biçimlendirme süreci yaşıyoruz. Bu süreçte, yeni siyasal sistem modelini, Ilımlı Demokrasi olarak isimlendiriyorum. Ilımlı Demokrasi kavramını, Ilımlı İslam modeli gibi, emperyalist ülkelerin çıkarlarına uygun yönetilen yarı-demokratik rejimleri ifade etmek için kullanıyorum. Halk tabanında meşruiyetlerini kaybetmiş ve her an çizgi dışına çıkabilecek Orta Doğu'daki ve Kuzey Afrika'daki eski diktatörlüklerin kırılgan rejimlerinin yeniden biçimlendirilip emperyalist ülkelerin çıkarlarına uygun olarak yarı-demokratik kontrollü seçimler ve göstermelik önlemlerle yeniden elde tutulmasına dayanan bu yeni küresel projeyi ifade etmek için kullandığımız Ilımlı Demokrasi kavramı, bugünlerde Orta Doğu ve Kuzey Afrika'da uygulanan planların nihai amacını ortaya koyması açısından da çok anlamlıdır.
Hedefteki Ülkeler ve Neo- Renkli Devrimle
Petrol ihraç eden ülkeler arasında Libya, Irak, İran, Suudi Arabistan, Kuveyt, Venezuella, Katar, Endonezya, Ekvador, Birleşik Arap Emirlikleri, Cezayir, Nijerya, Gabon ve Angola gibi ülkeler yer alıyor. Bu ülkelerden yaklaşık yarısı, emperyalizmin hedef tahtasına asılmış durumda. Yakın zamanda ise diğerleri sıraya gireceklerdir. Bu ülkeler dışında, jeo-stratejileri vazgeçilmez olan bazı ülkeler de yeni-emperyalizmin hedefinde olmaya devam edecek.
Orta Doğu'daki yeniden yapılandırma çalışmalarının arkasında ne olduğu açığa çıkmaya başladı. Orta Doğu, dünya petrol rezervlerinin % 65'ine sahipken, petrol tüketiminde bu ülkelerinin esamisi bile okunmuyor. Dünya petrol üretiminin dörtte birini Suudi Arabistan gerçekleştiriyor. İran, Kuveyt, Irak ve Suriye ve Libya'yı da içine katarsanız, bu oran çok daha önemli hale geliyor.
Peki, petrol üreten ve ihraç eden bu ülkelerde demokrasi, insan hakları ve siyasal istikrarın olmamasının nedeni ne olabilir? Batı emperyalizmin desteğiyle ayakta tutulmuş olan bu ülkelerin bazılarında, emperyalist çıkarlarla uyumlu olmayan yönetimler ortaya çıkınca, demokrasi için bu ülkelere müdahale bahanesi altında saldırılar ve yeni savaşlar başlatıldı. Oysa, bu topraklarda demokrasinin olmamasının gerçek nedeni, batı emperyalizminin ta kendisiydi.
Renkli Devrimler nasıl yapılıyor?
Renkli Devrimlerin ortaya çıkışında Sırbistan, Ukrayna, Gürcistan, Kırgızistan gibi ülkelerde aynı süreçlerin yaşandığı görülmüştür. Peki, bu ülkelerde emperyalist çıkarlara uyumlu yönetimler inşa etme sürecinde benzerlikler gösteren yöntemler ve uygulamalar neler olmuştur?
Sırbistan'da renkli devrimin sembolü siyah-beyaz sıkılmış bir yumruk iken, Ukrayna'da aynı sıkılmış yumruğun rengi turuncuya dönüştürülmüş, Gürcistan'da ise sıkılmış yumruğun rengi pembeye boyanmıştır.
Renkli devrimleri yaratmak için bir dizi strateji ve taktik uygulamaları izlenmiş ve hemen hemen her ülkede bu yöntemler kullanılmıştır. Bunları kısaca özetlemeye çalışırsak;
* Batı hayranı işbirlikçi bir basın-yayın organları bloğunun oluşturulması
* Renkli Devrime öncülük edecek eğitimli ve genç devşirmelerin yetiştirilmesi
* Renkli devrim öncesinde muhalefetin bir lider ve dış destekli bir siyasal hareket etrafında bütünleştirilmesi, diğer muhalefet odaklarının satın alınması, satın alınamazsa tasfiye edilmesi, * Muhalefet hareketlerinin yaygınlaştırılması ve geniş katılımlı gösteriler örgütlenmesi konusunda uluslararası sivil toplum örgülerinde çok sayıda genç liderin eğitilmesi ve finans desteği ile teşvik edilmesi ve her anlamda desteklenmesi
* NED, IRI, Albert Einstein Enstitüsü (AEE), Freedom House gibi ABD denetimindeki örgütlerle muhalif hareketlere, ABD Dışişleri Bakanlığı'nın denetimindeki USAID ve BM Kalkınma Kurumu olan UNDP tarafından mali ve stratejik destek verilmesi (örneğin NED, 6 kıta ve 90 ülkede bu faaliyetleri yürüttüğünü kendi internet sayfasından duyurmaktadır)
* Toplum mühendisliği çalışmaları ile yeni tür protestolar, tiyatro ve sinema etkinlikleri, halk konserleri, mitingler düzenlenmesi ve bu etkinliklerde motive edilen genç kitlenin protesto gösterileri için meydanlara yığdırılması
* Facebook ve twitter gibi internet üzerinden belirli merkezler denetiminde yaygın ve geniş bir kitle iletişim aracı yaratılması ve iletişim aracılığıyla kitlelerin yönlendirilmesi ve eğitilmesi
* Renkli Devrimlerin propagandasını yapan iletişim örgütleri, tv, radyo, internet siteleri oluşturulması, gazete ve dergi çıkarılması ile her türlü propaganda aracının yaratılması ve kullanılması.
* Muhalefetin kontrollü bir siyasi hareket ve denetim altına alınmış ve yetiştirilmiş işbirlikçi güdümlü bir lider etrafında birleştirilmesi ve uluslararası sivil kuruluşların katkısıyla gösteri ve emperyalizmin gözden çıkardığı yönetimlere karşı protestoların organize edilmesi
* Bütün bu önlemlerin bir proje doğrultusunda aynı anda ve birbiriyle uyumlu olarak yaşama geçirilmesi ve aynı anda uluslararası destek sağlanarak emperyalist müdahalelerin zemininin hazırlanması
Renkli Devrimin Sponsorları
Renkli Devrimlerin kimler tarafından organize edildiği, kimler tarafından desteklendiğiyle yakından ilişkilidir. Özellikle finans desteğinin kimler tarafından yapıldığı, bu konuda önemli ipuçları vermektedir.
Renkli Devrimlerin sponsorları; George Soros fonları, National Endowent for Democracy (NED), BM Kalkınma Programı olan UNDP, IRI, bütün bunlara kaynak sağlayan ABD Dışişleri Bakanlığı'na bağlı USAID ve diğer ABD istihbarat örgütü denetimindeki uluslararası örgütlerdir. Bütün bu örgütler, ABD tarafından ve özellikle ABD istihbarat örgütlerince denetlenmekte, yönlendirilmekte ve yönetilmektedir.
Neo-Renkli Devrimler Bekleniyor mu?
Dünyada Soğuk Savaş sonrasında değişim ve dönüşüm süreci hızla yaşanırken, bazı ülkelerde emperyalist güçlerin işbirliğinde bazı yönetim değişiklikleri gerçekleşti. Bunlar, Gürcistan, Ukrayna Romanya gibi ülkelerdi. Bazı ülkelerde renkli devrim inşa süreçleri başarısız oldu. Ancak, emperyalist projeler pes etmek bilmezler. Gerek başarısız olduğu ülkelerde ve gerekse de yeni ülkelerde yeni renkli devrimler için planlar yapılmaya ve yeni projeler yürürlüğe koyulmaya devam ediyor. Bu süreçte, Orta Doğu ve Kuzey Afrika, emperyalist güçlerin yeni hedefi olarak gündeme gelmiştir.
Ayaklanmaların gerçekleştirildiği Kuzey Afrika ve Orta Doğu ülkelerinde, Kafkaslarda ve Doğu Avrupa'da bazı ülkelerinde Renkli Devrim çalışmaları sürdürülmektedir. Mısır, Yemen, Tunus, Libya ve Suriye, yeni renkli devrimler için çalışmaların yoğun olarak sürdüğü ülkelerdir. Libya'da daha fazla zaman kaybetmek isteyen küresel güçler, ülkeyi işgal etme planlarını yürürlüğe koymuş ve NATO'yu da bombardımanlar yoluyla devreye sokmuş durumdadırlar. Bunlar dışında yeni renkli devrim inşasının hedefi olan diğer ülkeler ise Azerbaycan, Ermenistan, Beyaz Rusya, Tacikistan, Kazakistan ve Kırgızistan'dır.
Stratejik bir konumu bulunmayan ya da zengin doğal kaynak rezervleri olmayan ülkeler, ilk planda yeni renkli devrim projelerinin hedefinde değillerdir. Çünkü, yeni-emperyalist projede hedef, bu ülkelerin kaynaklarından ya da jeo-stratejilerinden yararlanmaktır. Emperyalist güçlerin yararlanacağı kaynaklar yoksa, o ülkede devrim gerçekleştirmenin ne anlamı olabilir?
Yeni renkli devrimler inşa etme süreci, Orta Doğu ve Kuzey Afrika'daki emperyalist projeler ile yeni bir boyut kazanmıştır. Bu sürece yönelik aydın tavrı, totaliter yönetimleri ve diktatörlükleri desteklemek asla olamaz. Bu açıdan, milletlerin kendi kaderini tayin hakkı doğrultusunda bağımsızlık mücadelelerinin ve iç dinamiklerden kaynaklanan demokratikleşme çabalarının desteklenmesi gerektiğine inanıyorum. Ülkelerin ve halkların doğal kaynaklarının başka ülkelerce sömürülmesi anlamına gelen emperyalist projelere karşı çıkmak ve bu planları açığa çıkarmak, ülkesine karşı sorumluluk taşıyan herkesin kaçınılamaz tarihi görevlerinden birisidir.
Orta Doğu coğrafyasında ani biçimde bir düğmeye basılmış gibi meydana gelen ayaklanmalar ve rejim değişikliklerinin gerçek bir demokrasi getirmeyeceğini izleyerek göreceğiz. Ne var ki, yeni rejim değişiklikleri ile Batı emperyalizmine daha bağımlı yeni rejimlerin ortaya çıkacağı neredeyse kesindir. Bu nitelikleriyle Orta Doğu coğrafyasındaki rejim değişikliğine yönelik hareketlerin, "Neo-Renkli Devrimler" olarak nitelendirilmesi gerektiğini düşünüyorum.