KKTC Cumhurbaşkanlığı makamının değişmesi sonucunda önemli bir fark ortaya çıkmadığını iddia edenler, gelişen olaylar karşısında çok önemli farkların ortaya çıktığını görmeye başladılar.
Her şeyden önce, KKTC eski Cumhurbaşkanı Talat döneminde Hükümet ve Cumhurbaşkanlığı arasında görüş ayrılıkları bulunuyordu ve ülkeden “tek ses” çıkartılamıyordu. Bugün ise KKTC Cumhurbaşkanı Eroğlu, yalnızca Hükümet ile değil, muhalefet partisi temsilcileriyle de çok yakın bir diyalog içine girmiş durumda ve Kıbrıs Türklerini bütün olarak temsil ediyor. Bu durum da müzakerelerde elimizi güçlendiren en önemli unsurdur.
KKTC Cumhurbaşkanı Eroğlu’na ve ekibine duyulan güven, bir önceki dönemle karşılaştırılmayacak kadar yüksektir. Bu açıdan, müzakerelerde daha iyi sonuçlar elde edilmesinin de yolu açılmış olmaktadır.
KKTC Cumhurbaşkanlığı Özel Temsilciliği konusunda da büyük bir fark ortaya çıkmıştır. Bir önceki dönemin Özel Temsilcisi Özdil Nami, Rum özel temsilcisi Yakovu ile ne kadar iyi ilişkiler içinde olduğunu ve aile ziyaretleri yaptığını övünerek anlatırken, yeni dönemde Cumhurbaşkanı Eroğlu’nun Özel Temsilcisi Kudret Özersay ise kişisel hiçbir konuya girmeden devlet adamlığı dersi vermektedir. Devlet adamlığı, kişilerden bağımsız olarak devleti ve toplumu temsil ettiğinin bilincine varılması ile çok yakından ilişkilidir. Önceki temsilci Özdil Nami’nin bir siyasi partinin milletvekili olmasına karşın, Kudret Özersay’ın partiler üstü uzman kimliği de büyük bir avantaj oluşturmaktadır.
Rumlar ve Rum lider Hristofyas, KKTC Cumhurbaşkanlığı eski özel temsilcisi Özdil Nami’den çok memnun iken, Eroğlu’nun özel temsilsicisi Özersay’dan rahatsızlıklarını sürekli dile getiriyorlar. Karşısında ilk kez Kıbrıs Türklerinin çıkarlarını savunan bir devlet adamı ve özel temsilci kimliği gördüğü için Hristofyas’ın işinin zorlaştığı da çok açıktır.
KKTC Cumhurbaşkanı Eroğlu, ekonomi müsteşarlığı da yapmış bir akademisyen olan Hasan Güngör’ü Cumhurbaşkanlığı Müsteşarlığa atamıştır. Bu atama, makamının ağırlığını korumak açsından çok olumlu olmuştur. KKTC Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Osman Ertuğ’un da diplomasi deneyimli bir devlet adamı olması, Cumhurbaşkanlığı makamının ciddiyetini göstermesi açısından olumlu puanlar olarak görülmektedir.
Son günlerde Rum lider Hristofyas’ın KKTC eski Cumhurbaşkanı Talat’a yönelik suçlamaları ise ibretlik bir durumdur. Talat’ın önceleri Kıbrıslı, sonra Kıbrıslı Türk ve sonra da Türk olduğunu savunarak kendi kontrol ve çizgilerinden çıktığı imasını yapan Hristofyas’a Talat’ın verdiği yanıt da çok uygun düşmemiştir. Kıbrıslı ya da Türk olmadığını söyleyip hep Kıbrıslı Türk kaldığını söyleyen Talat, Türklüğün kendi başına kötü sayılabilecek bir kimlik olduğunu da kabullenmiş oluyor.
Devletler arasındaki ilişkilerin kişilerin özel tercihleri ya da kişiliklerin ön plana çıkarılmasıyla yürütülemeyeceği açıktır. KKTC Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu, müzakerelerdeki özel temsilcisi Kudret Özersay ve diğer Cumhurbaşkanlığı bürokratları, kişisel ilişkilerle devlet işlerinin yürütülemeyeceğini bildikleri için devlet adamlığı dersi vererek Rumları köşeye sıkıştırdıkça, Kıbrıs Türklerinin geleceği açısından olumlu düşüncelerimiz daha da yeşermeye devam ediyor