Savaşlarda kaybedenler çok şeyler kaybetmişlerdir, askerlerini-insanlarını, maddi varlıklarını, belki özgürlüklerinin bir kısmını da kaybetmişlerdir, bunlar çok değerli şeylerdir. Kazananlar ise belki kaybedenden daha da fazlasını kaybetmişlerdir.
Zaferler kolay kazanılamıyor bedeline katlanmayı göze alamadığın zaman zaten kaybeden durumunda oluyorsun…
Akıllı yöneticiler; uğruna savaştıkları değerlerde istediklerini elde ettikleri ya da daha fazla değerlerini kaybetmemek için mücadele ettikleri rakipleriyle uzlaşı yoluna girerek en az kayıpla durumlarını korumaya çalışırlar, müzakere ederler ve anlaşırlar. bunun adı “BARIŞ” dır.
Barış; birbirleriyle mücadele eden tarafların baltalarını bir daha çıkmasın diye taşa saplamaları demektir. Akıllı yöneticiler bunu yaparlar; baltayı taşa saplarlar… Balta taşta saplı kaldığı müddetçe barış vardır demektir ve artık etrafa zarar veremez.
BARIŞ... TAŞA SAPLANMIŞ BALTA
Baltayı taşa saplamak çok zordur çünkü baltanın üzerinde; acılar, hayatları ve umutları kaybolanların izleri ya da istediğini elde edemeyenlerin karşı koyulamaz ihtirasları, aç gözlülüklerinin sabırsızlığı baltayı sürekli titreştirir durur.
Baltayı taştan çıkarabilmek ise çok kolaydır çünkü baltayı bırakmak istemeyen taş çektiği acılardan yakınanların, unutmak istemeyenlerin sürekli tehdidi ve zorlamaları karşısında sıkı sıkıya tutunsa da belirli dayanma gücü sınırları vardır ve barışın belkide en büyük mağduru bu tutumuyla bu taş oluyordur.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti de asırlarca yaşamış bir imparatorluğun üzerinde dışarıda Mondros’dan Mudanya’ya, Sevr’den Lozan’a, içeride de varlığını onlarca isyana karşı korumuş, yepyeni ideallerle yepyeni bir devlet kurmayı ve korumayı başarmış zorda olsa tüm mücadele ettikleriyle gerek uluslararası gerek de toplumsal mutabakatlarla idealler birlikteliği sağlamış baltaları taşa saplamayı başarmıştır…
Barış sürecini korumak, baltayı sürekli taşta tutmak için güçlü olmak yanında taşları da korumak için altyapıyı hazırlamışlar sağlamlaştırmışlar devleti aklın geldiği en güzel uç noktalarda “DEMOKRATİK-LAİK VE SOSYAL BİR HUKUK DEVLETİ” anlayışı ile acılar dolu balta ve taşın üzerine umut fidanları-çiçekleri yetiştirmeyi başarmışlar…
Sürekli geçmişin acılarını kaşımak, bunları hatırlatmaya çalışmak, baltanın etrafında dolaşıp durmak ve çıkarmak için fırsatlar kollamak, diğer acılı tarafların acılarını hatırlatmak bu çiçek ve fidanları solduracak zayıf düşürecektir ve bu baltayı yerinden çıkarmayı kolaylaştıracaktır.
Hassas dengelerin ve kendini tam koruyamayan demokrasimizde ülkeyi yönetenlerin sorumlulukları ve davranışları barışın sürekliliği için çok önemlidir. Akla göre davranan devlet adamları ve aydınlar ülkemizde barışı sürekli hale getirmek için çok dikkatli olmak zorundadırlar…
Halkımızda “BARIŞIN DEVAMLILIĞI” isteği çok güçlüdür… 01/11/2011
DrMustafa ÇUKURYILDIZ