EMEK VE SADAKA KÜLTÜRÜ

Dr. Mustafa ÇUKURYILDIZ

Kömür, bulgur, makarna, alışveriş çeki derken seçimlerin de yaklaşıyor olması nedeniyle göze batan sosyal yardım diye beyaz eşya dağıtımı gündemleri meşgul ediyor bu sıralar…

Çalışanların gittikçe yoksullaşmaları ve en temel ihtiyaçlarını karşılamakta zorlanmaları ve işsizliğinde gittikçe artıp yoksulluğun bu denli yaygınlaştığı dönemler sürdüğü müddetçe; bu tür dağıtımlar bundan sonrada sürekli kamuoyunda tartışılacaktır…

Yoksulluk; kişinin geliriyle temel ihtiyaçlarını karşılayamaz olmasıdır ve yoksulluğun değişik sebepleri ve türleri vardır… Sebepleri ve sonuçlarıyla, yoksulluğa yönelik çalışma yöntemleriyle incelendiğinde;

1.Grup; Çalıştığı halde emeğinin karşılığını alamadığı için yoksul olanlar vardır;
Bu yoksulların yoksulluktan kurtulmak için; sosyal destek alma yanında; sendikal örgütlenip hak arama mücadeleleri yapmaları gerekir…

2.Grup; Çalışıp emeğinin karşılığını alsa da; ailesinin kalabalık olmasından dolayı ihtiyacını karşılayamadığı için yoksul olanlar vardır.
Bu yoksulların yoksulluktan kurtulması için; sosyal destek ve eğitim alıp daha fazla çocuk yapmaması ve ailenin diğer çalışabilecek bireylerinin çalışıp aile bütçesine katkıları sağlanmalıdır…

3.Grup; Ekonomideki krizler, durgunluk, işyerinin kapanması, iflaslar gibi sebepler yüzünden işlerini kaybeden, aslında çalışmak isteyen ama iş bulamayan, sürekli arayış içerisinde olan iyi niyetli yoksullarda vardır…
Bu yoksulların yoksulluktan kurtulması için; günün ve geleceğin ihtiyacı olan geçerli mesleklerde eğitim almaları yanında; bu iyi niyetli yoksullara iş buluncaya kadar da sosyal destek verilmelidir…

4.Grup; Yaşlı, çocuk, engelli olup çalışamadığı için yoksul olanlar vardır…
Bu yoksul yurttaşlarımıza onurlu yaşamaları için her türlü sosyal yardımlar yapılmalıdır…

5.Grup; Tembelliği ve çalışmamayı alışkanlık haline getirmiş ve gelen yardımlarla geçinmeyi benimsemiş olup; iş aramak, iş bulmak, meslek öğrenmek, çalışmak gibi bir dertleri olmayan, sürekli başkalarının yardımını bekleyen fakirlerde vardır…
Bu grupdakilerin; çalışmak ve fakirlikten kurtulmak gibi bir dertleri ve çabaları olmadığından, oturur sadece sadaka beklerler, kendilerine yardım adı altında verilen diğer insanlarında haklarını almaktan rahatsız olmazlar ve bunu kendilerine verenlerle karşılıklı oy-menfaat ve saadet ilişkisi kurarlar.

Şimdi kendi kendimize biraz düşünelim; Türkiye"de yukarıda sayılan yoksul gruplardan hangisi daha çoğunluktadır!… Okurların çoğunun hemen 5.Grup dediklerini duyar gibi oluyorum…

Yoksulluğun getirdiği açlık korkusu ve açlık; insan onurunu incitecek ve tüm kötülüklere analık yapacak en büyük tehlike olarak kabul edilir…

Tarih boyunca; Aristo"lar, Eflatun"lar, Sokrates"ler, köleliğe karşı başkaldıran Spartaküs gibiler binlerce yıldır; açlık ve açlık korkusunu yenmek ve insanlığa bu acıyı yaşatmamak için, insan onurunu yüceltmek için hayatlarını adamışlar, emekler harcamışlar!...

Çağdaş devletler; İnsan onurunu yüceltebilmenin en güzel yönetim anlayışını DEMOKRASİ ile birlikte SOSYAL DEVLET olgusunu hayata geçirmişler…

Sosyal devlet; halkını en iyi şekilde yaşatmak için; insanlarına iyi eğitim verir, çalışıp emeklerinin karşılığını alabilmeleri için örgütlenmelerini ve hak aramalarını güvence altına alır, toplumun yararına oluğu için eğitim, sağlık ve kültürün herkese yaygınlaşmasını, kişilerin kendilerini geliştirmelerine özgür ortam sağlar…

Halkın ihtiyaçlarını eşit şekilde karşılamak sosyal devletin görevleridir, bunun içinde gerekirse ihtiyacı olanlara kömür, buzdolabı, çamaşır makinesi verebilir, hatta insanca yaşanabilecek konutlar temin etmekte sosyal devletin görevleridir…

Türkiye"de yapılan yardım tartışmalarındaki asıl sorun; gerçek ihtiyaç sahiplerinin belirlenme kriterleri, yapılan sosyal yardımların yapılış şekillerinden ve demokrasinin tam oturmamasından kaynaklanmaktadır…

Bir yanda gece gündüz çalıştığı halde evini geçindirmekte zorluklar çeken, kirasını ödeyemeyen, çocuklarına bisiklet almakta zorlanan, pahalılıktan dolayı evinde doğalgaz yakamayan, sağlıklı beslenmek için yeterli gıdaları almakta zorlananların olması, haklarının hükümetçe verilmemesi, demokratik şekilde örgütlenme ve grevli toplu sözleşmeli sendikal haklarının tanınmadan adeta modern çağın köleleri gibi çalıştırılmak zorunda olmaları!...

Diğer yanda; Sağlıklı ve çalışma güçleri olduğu halde çalışmayan; tembelliği ve çalışmamayı alışkanlık haline getirmiş ve geçimlerini sürekli gelecek yardımlara bağlayan ve bu durumu benimsemiş olan; iş aramak, iş bulmak, meslek öğrenmek, çalışmak gibi bir dertleri olmayan, sürekli başkalarının yardımını bekleyen, gözleyen kalabalıkların olması!…

Çalışanlar hak aramak için çıktıkları 1Mayıslarda dayak yerlerken; çalışmadan geçinenlerin esnerken göbeklerini kaşımaları ve çalışanların emeklerini almasını engelleyenlerle siyasi olarak seçimlerde işbirliğine gitmeleridir!…

Her şey gayet açık şekilde ortada durmaktadır… Çalışanlar zor koşullarda , demokratik hakları kullandırttırılmadan ve emeklerinin karşılığı verilmeden yaşamaya zorlanırken; sadece oy versinler diye hiç çalışmayan diğer kalabalık bir 5.gruba bol bol iltifatlar ve kaynaklar yaratılmasıdır…

Bu sancılı durumu aşmak daha çok demokrasiyi ve sosyal devlet olgusunu çağdaş anlamda işletmekle emeğe karşılığını vermekle mümkündür… Bu sosyal devlet olmanın gereğidir…

AKP hükümetinin 6 yıllık iktidarı boyunca memurlar ve çalışanların çoğunda grevli toplu sözleşmeli sendikal hakları konusunda hiçbir açılım yapmamıştır ve emeklilerle çalışanlar gittikçe yoksullaşıp hak talep edememektedirler…

Buna karşılık; neredeyse davullarla zurnalarla hiç çalışma isteği olmayan yaratılan kitlelere seçimlere yönelik bol bol iaşe dağıtılmaları gerçekleşmektedir… Bu durum vicdanları rahatsız etmektedir!...

Çözüm ise; Çalışanlar emeklerinin karşılığı iyi bir gelir ve refah seviyesi elde edebildiklerinde; hiç çalışmadan sadakalarla yaşamayı alışkanlık haline getirenler de mecburen çalışmak zorunda kalacaklar ve zamanla kendi emeklerinin de mücadelesini vererek yaşamın çağdaşlaşmasına katkılarda bulunabilecekler, böylelikle yoksulluğun sömürülmesi de engellenebilecektir!…

DrMustafa ÇUKURYILDIZ

cukuryildiz@hotmail.com

 

“yumurtayı çalan öküzüde çalar…”

                                Fransız sözü