Kahramanlara selam olsun

Dr. Mustafa ÇUKURYILDIZ

“Siz gelin bize oy verin, bakın iktidarda bizde, o zaman size hak ettiğiniz daha iyi hizmetleri çok daha rahat göndeririz, sizde rahat edersiniz, gelin bizi üzmeyin!…”

Son zamanlarda seçim çalışmaları için bölgelerinde konuşmalar yapan birçok AKP"li bakan ve milletvekillerinin, seçmenlerinden belediyeleri kazanmak için oy isterlerken altında gizli tehditlerin de olabileceği yukarıdakine benzer sözcükleri söylediklerini görüyoruz… Başbakanda bazen buna benzeyen söylemleri mitinglerinde kullanmakta!...

“GELİN ŞU BİZİM ŞAPKANIN ALTINDAN GEÇİN SİZİ MUTLU EDELİM…”

Şapkanın altından eskiden insanlar zorla geçirilirmiş, iyi ki günümüzde birazda olsa demokrasinin var olmasından dolayı şimdi tatlı-tatlı, insanın aklını başından alacak vaatlerle şapkalarının altından belki eğilerek değil ama yinede bizim şapkanın altından geçin diye kırmızı halıların üzerinden yürütülüyor ama ellerde gizli sopaların var olduğu da hatırlatılıyor!…

++++++++++++++++++++++++++++
Alman yazar Schiller"in bir eseri var;
Eserde; İsviçre"de küçük bir kasaba yakınlarındaki bir köyde Wilhelm Tell adında bir çiftçi ailesiyle mutlu bir şekilde yaşamaktadır… Bu çiftçi aynı zamanda iyi bir avcıdır, ok (yay) ustasıdır…

Mutlu insanların yaşadığı bu küçük kasabaya bir gün Avusturya yeni bir vali görevlendirir… Yeni vali Gessler despot biridir ve kendini kabul ettirebilmek için halkın üzerine o kadar baskılar kurmuştur ki; tüm kasabalıları neredeyse canından bezdirmiştir!...
Her gün yeni yeni vergiler, yeni yeni kabul edilemez kurallar, gittikçe artan baskıların ardı arkası kesilmez.

Bir gün vali Gessler; yardımcısını çağırarak; şapkasını çıkarıp yardımcısına verir ve “Bu şapkayı şehrin girişine asın, şehre girecek herkes buna selam versin, selam vermeyeni de hemen cezalandırın!...” der.

Vergilerden ve baskılardan bunalan yöre halkının hemen hemen hepsi korkudan yılmışlar; istemeye istemeye bu emre uyarlar ve şehrin girişinde asılı duran bu şapkaya selam vererek altından eğilerek geçerler!...

Şehirde işi olan ve ihtiyaçlarını karşılamak içinde; Wilhelm Tell yanına küçük oğlunu da alarak şehre gider ama şehrin kapısında askerler; valinin emri olduğunu şapkaya selam vermeden şehre giremeyeceğini söylerler!...

Wilhelm Tell şapkaya selam vermeyi kabul etmez, şapkanın karşısında eğilmeyi red eder!... Bunun üzerine askerler tarafından tutuklanarak despot valinin huzuruna çıkarılır,

Vali Gessler; öfkelenmiştir, emrine uyulmamıştır, otoritesi zedelenmiştir çok kızmıştır ve aklına kurnazca bir ceza gelir!...
Despot Vali Gessler; “Sen emirlerime karşı geldin, cezalandırılacaksın. Ama sana bir kurtuluş şansı tanıyacağım, oğlunun başına koyacağın bir elmayı 100 adımdan vurabilirsen ikinizde özgür kalacaksınız!...“ der…

Wilhelm Tell suç işlemediğine inanır, böyle tehlikeli bir affa da karşıdır, özürde dilemez vali Gessler"den ama oğlunun “Baba; sen iyi bir okçusun bunu başarabilirsin!...” demesi üzerine bu öneriyi kabul eder ve kınından iki ok çıkarır, halkın sessiz bakışı altında 100 adımdan üstelikte esen rüzgara rağmen oğlunun başının üstündeki elmayı tam ortasından vurur, elma ikiye ayrılır!...

Vali Gessler sözünde duracağını söyler ama bir sorusu vardır Wilhelm Tell"e; “Merak ediyorum, neden iki ok çıkardın kınından, diğerini ne yapacaktın…” diye sorar,

Wilhelm Tell; “Ok oğluma isabet etseydi ikincisini sana atacaktım!...” der…

Tüm bu olanları sessizce izleyen, şapkanın altından geçerken şapkayı öpüp, koklayıp, yüz sürerek geçenler hariç, ki bunlar her zaman var olmuştur, baskılara boyun eğmiş korkmuş halk Wilhelm Tell"in bu başarısı üzerine sessizliğini bozarak vali Gessler"e rağmen coşarak Wilhelm Tell"i alkışlamaya başlarlar…

Destana göre bu olaydan sonra İsviçre halkında başlayan ulusal bilinçlenme İsviçre"ye bağımsızlığını kazandırmıştır…Her ülkenin buna benzer kahramanlık öyküleri, destanları vardır, bu tür destanlar ulusal moralin yüksek olmasına her zaman katkıda bulunmuştur…

Bende yazıya; çoğumuzun çocukluğumuzda daha ilkokula giderkenki zamanlardan hatırladığımız ama derinlemesine bir anlamı çoğu kez yüklemediğimiz Schiller tarafından yazılan bir İsviçre kahramanlık öyküsüyle başladım…
+++++++++++++++++++++++++++++++

Şimdi merak ediyorum; AKP li bakan ve milletvekillerinin, Başbakan RTE"nin; halkı kırmızı halıların üzerinde yürüterek altından geçmeye ikna etmeye çalıştıkları şapkanın altından geçenler gerçekten kendilerine vaat edildiği gibi rahat, huzurlu ve mutlular mıdır, zengin olmuşlar mıdır!…

Ankara-İstanbul gibi yerlerde; şapkanın altından geçenlerin; işsizliği, yoksulluğu, pahalılığı en derinden yaşıyorlar, tarım ürünlerinin durumlarını kendileri daha iyi biliyorlar, Dünyanın en pahalı sularını, doğalgazını kullandıklarını, imar yolsuzluklarından yandaşların nasıl emeksiz, zahmetsiz zengin olduklarını, azıcık yağmur yağdığında Dilara gibi çocuklarımızın rögarlarda kaybolduklarını, yeşillik alanların ve ormanların yok edildiğini, kirli ve sağlığa zararlı Kızılırmak sularını içmek zorunda bırakıldıklarını, 1 metre bile metro yapılmayarak trafiğin içinden çıkılmaz hale getirildiğini, halkın dünyanın en pahalı doğalgaz sayaçlarıyla kazıklandıklarını görüyoruz...

Şapkanın altından eğilmeden dik durup sopalardan da korkmayıp geçmeyenlerinde; İzmir"de, Eskişehir"de, Mersin"de, Kadıköy"de, Şişli"de, Bakırköy"de, Beşiktaş"ta, Avcılar"da, Ordu"da, Trabzon"da tüm Türkiye"de nasıl yaşadıklarını görüyoruz., buralarda Türkiye"nin en modern yerleşim ve yaşamlarının olduğu yerler olarak herkesçe kabul edildiğini görüyoruz…

Bu tür tehdit uygulamalarının tarihte her dönemde olduğunu görüyoruz, birçok kez aynı şapkanın rengi yada taşıyanı değişse de; sopaları ellerinde tutup zorla herkesi şapkanın altından geçirmek istyenler birçok kez başarıya ulaşabilmişlerdir… Ama
“Tarih Wilhelm Tell gibi kahramanları da halkların içinden sürekli çıkarmıştır!…”

Şimdi; 29 Mart günü yapılacak seçimlerde önlerine konulan şapkanın altındanmı geçecek yoksa halk; kendi kahramanlarını mı selamlayacaklar onu hep birlikte göreceğiz!…

DrMustafa ÇUKURYILDIZ
cukuryildiz@hotmail.com