20. GELENEKSEL PİR SULTAN ABDAL ETKİNLİKLERİ

Emel SUNGUR

20. GELENEKSEL PİR SULTAN ABDAL ETKİNLİKLERİ

 

 

          Bu yılda gelip geçti.

          Bu yılla birlikte bir sürü acı , tatlı anılar tarih sayfalarında yerini alacak. Büyük bir koşturmaca içinde geçen Pir Sultan Etkinlikleri genel olarak bu güne değin yapılan etkinlikler içinde doğa, doku ve bu yörenin havasına , suyuna , taşına , toprağına işlemiş acı ve tatlı birlikte bütünleşen bir tarih süzgecinden süzüle süzüle bu güne ulaşmış geçmişin adeta bir tiyatral  sergilenmesiydi.

          Topuzlu Babadan Pir Sultan Anıtını  görebilmek pek mümkün değildi ama Anıtın fotoğrafı bütün canlar tarafından öylesine gönül gözüyle  çekilmişti ki Anıt bu kez Topuzlu Baba "ya taşınmıştı adeta. Ağaçların kokusu ılık ılık esen rüzgarın insanın yüzüne bıraktığı hafif bir serinlik okunan deyişlerle ve sık sık tekrarlanan Sivas Şehitlerinin isimleri ve İlyas"ın ismi bazen beni bundan 17 yıl önceki Pir Sultan Etkinliklerine bazen  2006 yılında açılışını yaptığımız Topuzlu Baba Kültür Merkezinin yapımı sırasında sürekli koşturan İlyasın duvarda çakılı kalan resmine taşıdı. Yaşam insanı ne yazık ki  her türden acıya karşı dayanıklı bir malzemeden yapmıştı.

          Bu insan denilen nefes alıp veren, konuşan , düşünen, acı çektiren ve mutluluk veren cins kurgusuyla yaşamı yeşertiyor veya boz ediyordu her yanı. Topuzlu Baba Mevkide ne çok yaşamıştı kim bilir böylesi acıları , kaç kez kim bilir yüzüne vurmuştu rüzgar şamar gibi.

İşte bu rüzgarı şamar gibi yiyen ancak bu güne değil öğrendiklerinden , belletilenden hiç vazgeçmeyen bu yöre insanı her yıl olduğu gibi yine hazırdı etkinliklere.

         İlk kez bu kadar muhtar ismi sıraladım, onları sahneye çağırarak   Pir dostlarını selamlamasını istediğimizde gözlerinde çok özledikleri, çok yaşamak istedikleri şeyi yapmanın mutluluğunu yakaladım.Ne çok muhtar vardı Banaz "ın çevre köylerinin dışından ta Tokat"tan , ta Ordu"dan gelenler vardı. Hangi ilden gelirlerse gelsinler, hangi köyün suyunu  içerlerse içsinler o ellerinden daha çok kırışan yüzleriyle karşımda duruyorlardı ve Anadolu insanının yüzleriydi.Etkinlik başlamadan önce Ankara"dan gelen konukların Topuzlu Baba"ya gelmeleri, hoş bir telaş ve sıkıntısız gelişen başlangıç dakikaları. Saygı duruşu.

           Ve artık her yıl gelenekselleşen “Banaz Köyü Yaşlılar Semah Ekibi”.

Aslında bu sene “ Yaşlılar Semah Ekibi ” tanımlamasına uymadı, sahneye çıkan semah ekibi. Yaşları nedeniyle yavaş yavaş bu yaşamı değiştirip yeni bir dünyaya göç edenlerin yanı sıra kazalar, ekonomik koşullar, yakınlarının sağlık sorunu olanların bir bölümünün Banaz"da olmaması semah ekibinin gençleşmesini getirip dayatmıştı. Genç, yaşlı hangi kategoride olursa olsun her iki türlüde ayrı keyif, ayrı duygular, ayni içsel fırtınayı hissettim.

           Elbette Banaz" a gittiğimde hepsinin tek tek elini öptüğüm Banaz"ın yaşlılarının daha doğrusu Banaz" ın sözlü tarihinin yavaş yavaş tükeniyor olması içimi burkuyordu ama kurulan böylesi bir dünya düzeniydi onlar gidiyor, evlatlar, torunlar geliyordu.

              Ayni hakka yürüyen Duran Dedenin ardından gelen oğlu Ali Şimşek Dede gibi. Bazı şeylerin en güzel , en özel eğitimi gönül gözüyle izlemekle olur onu bir kez daha kavradım . Ali Dede Ankara"da yapılan Cem"de , Banaz" da yapılan kurban duasında yılların tecrübesi yerine yılların gönülden izleniminin sonucu görevini öylesine düzgün yerine getirdi ki umarım Pir"in eteğinde hep birlikte oturan Dedeler ve Duran Dede" de oğlunun yürüttüğü hizmetlerden mutluluk duymuştur.

            Yine semah ekibini oluşturan  gençlerden biri olan yeni muhtarın düzgün giyimi takım elbisesi içinde halkı selamlarken vermiş olduğu fotoğrafı her kesin görmesini isterdim. Temizlik bütünleşmişti yürek, göz ve görüntüyle ve semah dönerken yaşadığı duygu ile Pir Dostlarını, konuklarını selamlarken hissettiği duygu bütünleşmiş yorgun yaşlı izleyenlere umut olmuştu.

           Dernek başkanı Ahmet kendi özel sorumluluklarının yanı sıra almış olduğu sorumluluk, bu sorumlulukları yerine getirme heyecanı bir gün önce çok yorgun gördüğüm yüzündeki izler  açılış günü hizmet yarışına dönüşmüş ve büyük bir koşturmayla  her şeyin, her yerin iyi olması için kurulmuş bir makine gibi adeta çırpınıyordu. Yöneticiler, eski muhtarlar, en çok önemsediğim bağlarımdan biri olan çevre köylerin gençleri verdiğim her görevi “tamam abla” diyerek yerine getiriyor ve ardından görevini yapmanın mutluluğu ile işin sonucunu mutlaka bana gösteriyorlardı.

             Bu yıl belki uzak şehirlerden katılım çok fazla değildi.   Ben hep birliktelikten, kent- köy değil Pir Dostları, bu yolun yolcularının kaynaşmasından yanayım buranın ne olduğunu, hepimizin ne için burada olduğumuzu unutmadan Banaz"da olmanın doğru olduğuna inanıyorum. Burada canlar Cem olmak için varlardı ve Cem"de “dişi erkek sual edilmezdi” önemli olan Ceme katılmak ve inanmaktı yapılan işe. İşte yine bu yılda yapılan işe inananların bir kısmı buradaydı 20. Etkinliklerde umarım bir daha ki yıl bu inananların sayısı artarak daha büyük bir Cem kurarız. Göremediğim dostlarda vardı elbet örgütlerimizden gönlü Pir"e hizmet için çarpan, yokluğunu hissettiğim, gözümün ve gönlümün aradığı dostlar. Sadece gönül ve göz değil birlikte olmanın doğruluğuna inandığım dostlar, biliyorum ki bu dostlarda hissettiler burada bulunamamanın eksikliği ve burukluğunu bunu önümüzde ki yıllarda aşacağımıza inanıyorum. Bizler, benim gibiler, Aleviler, Kızılbaşlar, eşitlik, özgürlük, yol, edep, erkan, barış diyenler çok iyi bilirler bütün bu istemleri Pir"in deyişlerini söylemeden Banaz"a gelip Pir"in eteğine niyaz etmeden gerçekleşemez. Bütün bu söylemleri çok inançsal ve mistik bulanlara da sözüm bunları okumasanız da duymasanız da havasını, kokusunu, suyunu bilmeniz, tatmanız ve bellemeniz gerekir.

              Pir Sultan için yapılan her etkinlik, söylenen her söz, yapılan her hizmet benim için çok değerli. Kimseyi ayırmadan söylüyorum benlik hiçbir zaman örgütsel yapının önüne geçmemeli.  Banaz" da yaptığım bu sunuculuk işi her sene tartışmaya açılsa da beni öte itmek için en yakınlarım dan dahi fısıltılar duysam da, hatta “buraları profesyonel şirketler, kişiler organize etsin” dense de buralar amatör ruhların, gönüllerin, gönül acılarının, yürek sevdalarının, yol arkadaşlarının, yolcuların uğrak yeri, buralar yüzyıllardır dedelerin binlerce zorluğa rağmen koruyup, kolladığı, gözünden çok özen gösterdiği ve sadece inandığı için ömrünü tükettiği yerler. Buralarda olsa olsa ayni içsel duyguları taşıyan amatör ruhlu yaptığı işe gönülden inanmış gençlere teslim edilir. Ben bu yıl elimde yıllardır tuttuğum mikrofonu elinin yüreğiyle birleştiğine inandığım bir gence kızım gibi sevdiğim Banaz yollarında büyüyen genç avukata teslim edecektim koşulları bu yıl ne yazık ki bu nöbet değişimine engel oldu. Ama eline mikrofonu verip yanından uzaklaşmayacaktım inanacaktım, gözlemleyip, görecektim onunla birlikte bende pişmek için bir kez daha kazana girecektim, birlikte bir kez daha pişip ondan sonra yüzünün ve ellerinin çizgileri yüreğime çakılmış canların yanında sessiz, derin izleyecektim inanmış gençlerin ağızlarından çıkan deyişleri. 30 yıllık örgüt yaşamım 20 yıllık Demokratik Alevi Örgütü deneyimim bana son yıllarda daha da fazlalaşarak emeğime, arkadaşlarımın emeğine sahip çıkmak için en önemlisi inandığım şeye hizmet ederken yerine bırakacaklarının da ayni özeni gösterdiğine, bu duyguların onlarda da içselleştirdiğine ve sadece bu işi hizmet için yaptığına inanıp buraları sağlam ellere teslim etmek gerektiğini öğretti. Tekrar söylemekte yarar var tüm bu yapılanlar, tüm bu yaşananlar karşısında göğüslenen acılar, yalnızlıklar, yaşanan tatsızlıklara rağmen eğer bu gün bir araya gelip bir şeyler yapabiliyorsak ismi bilinen bilinmeyen bir avuç insan sayesindedir. Bir avuç insandan kastedilen sadece bizlerin etrafında ki bir avuç insan değil Malatya Hekimhan"dan gelen Pir Sultan Abdal Kültür Derneği şubesinden, bu güne değin gelmiş geçmiş tüm muhtarların, Tokat Güzelbeyli"den her yıl beni arayıp afiş isteyen dostların, sazın teline vurup yüreğimizi ta geçmiş yüzyıllara taşıyan Rıza"nın, Türkanların, Cevahirin, bu yıl katılamayan yüreği yanımızda olup İlyas" la aramızdaki gönül bağlantısını sağlayan Denizin ve onlar gibi onlarca ozanın sanatçının emeği. Bu saydığım isimlerin diğerlerinden farkı bu hava, su ve rüzgarla büyümüş olmaları. Bunların dışında çoluğunu çocuğunu  yiyeceği çöreğini yanına alıp traktörün üzerine atlayıp kendini bütünleştiği Banaz köyüne , Topuzlu Babaya , Yıldız Dağına atan canların, senede bir gün gelen bu günü bekleyip memesinin arasına sararak sakladığı 5 tl. yi verirken az olması nedeniyle sıkılan ama vermezse daha fazla üzüleceğine inanan yüreği zengin kadınların emeği, getirdiği lokmaları “ gelin birlikte yiyelim” diyen canların emekleri.

         Bu sürecin başlandıç tarihide elbette benim olduğum yönetimle başlamıyor. Çünkü en korktuğum şey tarihin akışını, gidişini kendine göre değiştirip kendi tarihini topluma tarih diye sunmaktır. Yüzyılların sessiz örgütlenmesi Pir Sultan örgütlenmesi artık su yüzüne çıktı bağırması gerektiğinde bağırıyor, direnmesi gerektiğinde direniyor bizler dağılıp, parçalanıp bir birimizi yok etmeye çalışmadıkça kimse bu derinden gelen sesin , yüreğin ve gücün önüne geçemez.buna inanıp bunun gereğini yerine getirmeliyiz aksi taktirde bugün yapmış olduğumuz şeylerin ileriki yıllarda hiçbir değeri olmayabilir .

             Bizi izleyenler arasında bu yolun inananları insanlıktan nasibini almamış canilerce katledilen Sivas Şehitleri de  vardı isimler okundukça izleyen canlar “ burada” diye yanıt verirken uzaktan bir başka ses “ sizinleyiz” diyordu. Dünya renklerinin hepsini içinde barındıran barış güvercinleri bize ses soluk yolluyordu. İlyas" ta muhtemelen Ankara"dan “ yanınızdayım” diyordu. Bunun kanıtını Ankara"ya döner dönmez  İlyas"a gittiğimde gördüm ilk sorusu “ etkinlik nasıl geçti” oldu. Ve 20. Pir Sultan Abdal Etkinliklerinden sonra kirvesi olmaktan mutlu olduğum gözleri dalgın, duyguları içinde saklı ilyas belki de dışa vuramadığı duygularını da alarak farklı bir dünyaya yola çıktı.Buraya kadar anlattıklarım sadece etkinlik başlayana kadar olanlar sizi biraz sıkacağım ancak bu yazımın devamı gelecek.

         Şimdi İlyas can için sevgili eşi Sebahat  ve gözünün önünden hiç ayırmadığı canı çocukları Kardelen ve Uğur yemek verecekler onların yanında olmalıyım.

28.06.2009

Emel Sungur