“ Belki de anladığım için seviyorum”

Emel SUNGUR

ALEVİ ÖĞRETİSİ

“ Belki de anladığım için seviyorum”

       Böyle bir başlık böylesine  bir içeriği olan yazı yazıp yazmama hakkımın olup olmadığını bilmiyorum. Ancak bunları paylaşmamın kendim için önemli olduğunu düşünüp okuyan diğer dostların değerlendirmelerini de onlara bırakıyorum.

         Yaşamın yoğunluğu gençlik  yılları, çoluk çocuk, idealler, ekonomik koşullar bazen böylesine hızlı yaşanan yılların yorgunluğunu biraz hafifletmek için , belki de dilimizin çok varmadığı insanın iç dünyasından gelen bir taleple derin yaşadığım öğrendiğim, öğretmeye çalıştığım herkesten birer kelimede olsa onu alıp bir araya getirdiğim 2o yıllık Alevi birikimimin ve tüm yaşamımın bir özetiydi 15 şubattaki Hızır Cemi.

        Bu özet 15 Şubat tarihinde Dertli Divani ve İsmail Şimşek Dedenin yürüttüğü Cemdi.

         Söylenen her sözü yapılan en ufak hareketi  6 saat boyunca belki de soluk almadan izledim. Boş gelip öylesine dolu ayrıldım ki Cemden.

         Aslında beni yakından tanıyanlar, örgütlü Alevi yapılarıyla bağı olanlar, demokratik kitle örgüt temsilcileri daha doğrusu bu camiayı önemseyen, ilgilenen kamuoyu benim doğuştan Alevi olmadığımı bilir. Daha doğrusu Alevi bir ana babadan dünyaya gelmediğimi ama dünyaya gelişimden kısa bir süre sonra Alevi olduğumu bilirler. Binlerce kez paylaşmışımdır.

          Her yıl Banaz"da Pir"in köyünde yapılan Pir Sultan Abdal Etkinliklerinde sunuculuk yapmam nedeniyle (sunuculuk deyince profesyonel olarak anlaşılması yöneticiydim ve gönlüm bağlıydı) elime mikrofonu aldığımda yüreği de aşan bir derinlikten gelen seslenişimi haykırmaya başlamadan ben nereli olduğumu söylerim merak edenler için, ne olduğumu, neden Pir"in eteklerine niyaz ettiğimi bilir izleyenler. Ve deyişler ağızdan çıkmaya başladığı andan itibaren benim diğer özelliklerim öylesine unutulur ki hele hep bir ağızdan  “ Şah"a gidelim” derken kimse bize engel olamaz yol açıktır, rehber bellidir.

         Dertli Divani"nin söylediği her sözün dünyaya geldiğim günden başlayan anamın eğitimi, Sevgili ilk okul öğretmenim Ayşe öğretmenin öğrettikleri fide iken  dikilmem saksıya, fidan olmam saksıdan bahçeye dikilmem, çiçek vermem, gonca olmam, açmam ve ileriki yıllarda diğer öğretmenlerimin üniversite hocalarımın daha doğrusu adeta 5o yılımın öğrenimini özetleyerek 6 saate sığdırdı. Hiç kıpırdamadan dinledim bu öğretiyi. Ayrıca çok önemsediğim edep erkan konusunda ki hassasiyetim 6 saat en özenli biçimde devam etti.

        Ve düşündüklerimi daha açık paylaşacağım; bu öğretide “ zorunluluklar yoktu” çeşitli hallerde oturma biçiminden, kalkmaya, dara durmadan, lokma dağıtımına; izin alındığı, gerekçesi bildirildiğinde bağışlanma vardı. Baskı yoktu elbette uyulması gereken kurallar vardı ancak bunlar öldüresiye değildi. Bunların biçimi tek değildi, Alevi ritüellerin de çeşitlilik vardı, tek tip olmaması, bir kalıp içine sokulmaması, zorlayıcılıktan uzak olması insanı biraz daha bu derin felsefe, inanç ve kültürle kaynaştırıyordu.

       1 saat geçti, öğreti devam ediyordu tam bir kültür temizliği, tam bir inanç sadeliği ve tam bir eğitim çalışması. Zakir"lerle “ Telli Kuran"ın” seslenişi, konuşması ve yaşamımızı şekillendiren deyişler bu öğretiyi taçlandırdı. Açıkçası herkesin görmesini istediğim bir Hızır Cemiydi. Dertli Divani ile birlikte Cemi yürüten İsmail Şimşek Dede ile 6 saatin sonunda adeta yeniden başlanılacak Cem için bir 6 saat daha dinleyebilecek gönül temizliği ve yeni bilgi donanıma hazırdım. Dertli Divani ile bağlamanın tellerine 2 can daha vuruyordu ancak adeta tek can tele vuruyor, tek can ses veriyordu.

      Kadın Komisyonumuzun ortak hazırladıkları Hızır lokmalarını, canların getirdiği lokmaları ve Kavutumuzu Cem olan canlarla paylaştık. Herkes lokmasına razı oldu, lokmalar yendi , hizmetler yapıldı ve Hızır Cemimiz sonlandı.

       Sıra salonu bizim aldığımız şekliyle bırakmamıza gelindiğinde gördük ki temizlik noktasında pek hassasiyet göstermemişti canlar.

       Geçen yıl Banaz"lı ların Ceminde de ne yazık ki ayrılırken ayni manzarayı görmüştüm. Bu sadece Banaz"lıların Cemine has değildi konuklardan bazılarının ne yazık ki Cemde çekirdek çitlediğini gördüm ve kahroldum, kahvede oturuyormuş gibi izleyenleri gördüğümde kahrolduğum gibi. Aslında Cemde Dede birkaç kez ruh temizliği ile dünyadaki temizliği anlatsa da pek o kısmın farkına varamamıştı canlar ama bu bir öğretiydi ya Dede öğretene değin söylemeye devam edecekti.

        15 Şubatta Pir Sultan Abdal Vakfı tarafından çağrı yapılarak Hızır Cemi için bir araya gelen canların bir kısmıyla 21 şubat günü Banaz" lıların Hızır Ayin-i Ceminde tekrar Cem olduk. Açıkçası Cemi yürüten hakka yürüyen Duran Şimşek Dede"nin oğlu Ali  Şimşek   beklentimin üstünde anlaşılabilir, doğallık içinde ve öylesine derin bir sadelikle yürüttü ki Cemi zaman zaman kulak verip duymaya çalışsam da aradaki muhabbet yüzlere öylesine yansımıştı ki özün dara duruşu, özün yürek acısı, özün birliktelikten duyulan memnuniyeti çok açıktı. Sözün kısası iki Cemde de canlarla Cem olurken boş gittim öylesine dolu döndüm ki yazımın başında dediğim gibi adeta 50 yılın eksiği ve doğrusuyla özetini yükledim yüreğime ve beynime. En güzel olanı ise bir dinin, bir kültürün, bir yaşam biçiminin zorunluluklarının , mecburiyetlerinin yerini öğreti, yol, edep ve erkan almıştı.

       Bütün canların hizmetleri kabul ola. Hızır orucumuz kabul, kavutumuzun  bereketi cümlemizin üzerine olsun.

       Ve duygularımın derinliğinin anlaşılamamasından, kendime ait  beklentilerimin olduğunun en fazlada Aleviler tarafından düşünülmesinden ne yazık ki kaygı duyuyor ve korkuyorum, “bize Aleviliği anlatıyor” denileceğini de biliyorum ama benimkisi sadece yaşadığım Aleviliğin yazıya vurumu ve sizlerle paylaşımı.

      Ayrıca bu duygumu da biz bize olduğumuz için sadece sizlerle paylaşıyorum.        O güne ait duygularımı yine Pir"im Pir Sultan"ın nefesinden bu güne taşınan bu dizelerle bitiriyorum.

Bir nefescik söylüyeyim 
Dinlemezsen neyleyeyim 
Aşk deryasın boylayayım 
Ummana dalmaya geldim 
 
Aşk harmanında savruldum 
Hem elendim hem yoğruldum 
Kazana girdim kavruldum 
Meydana yenmeğe geldim 
 
Ben hakkın edna kuluyum 
Kem damarlardan beriyim 
Ayn-i cem'in bülbülüyüm 
Meydana ötmeye geldim 
 
Ben hak ile oldum aşina

Kalmadı gönlümde nesne 
Pervaneyim ateşine 
Şemine yanmağa geldim 
 
Pir sultan'ım yeryüzünde 
Var mıdır noksan sözümde 
Eksiğim kendi özümde 
Dârına durmağa geldim. 03.03.2009 Ankara

  Emel Sungur