Bunu da Paylaşmak Lazım,

Emel SUNGUR

               ÖDP Genel Başkanı sevgili Ufuk Uras"ın meclise vermiş olduğu “Darbeciler ve darbe yanlıları yargılansın darbe günlükleri ve darbe iddiaları ortaya çıkarılsın.”gensoru önergesi beni fazlasıyla heyecanlandırmıştı ve belki de ilk  destekleme imzası atanlardandım.D

aha sonraki süreçte yaşanan 13 Eylül mitingi de bu heyecanımın üzerine tuz biber ekti.

                Gensoru;geçmişimizi,gençliğimizi,çocuklarımızın geleceğini,ülkemin geleceğini hepimizi çok ilgilendiriyordu.O gün vermiş oldukları kararlarla;yeni doğan bebeklerin geleceğini ipotek altına alınmasının yollarını açanlar,ülkemin bu gün geldiği ırkçı ve radikal İslam"a neredeyse teslim olmuş koşulların yaratılmasına,bu güne taşınmasına zemin hazırlayan darbelerin sorumluları,yaşamımızın acılarının en büyük kaynaklarının yanlışları görülmüş ve yargılanmaları isteniyordu.

Bu önergeyi hazırlayan ÖDP Genel Başkanı Ufuk Uras"ın bu geçmişin sorgulanmasına ön ayak olma tavrı desteklenmesi gerekiyordu.

78"liler Derneğinin de açmış olduğu kampanyaya ayni hassasiyeti göstermiştim.12 Eylül Cuntası başta olmak üzere demokrasiyi kesintiye uğratan veya bu tür yaklaşımları,projeleri olanların ortaya çıkarılması,yargılanması en büyük arzumdu.Bu güne değin yazdığım yazılardan bu düşüncemin anlaşılabilirliği noktasın da bir sorun olabileceği düşünülemez.

                 Elbette bunu karanlık dönemin ortaya çıkarılmasını isteyenlerin sayısı çok az değildi.O süreci,o dönemleri yaşayanların dışında gelecek ile kaygıları olanlarda geçmişin aydınlanmasını istemeliydi.

              Bu kaygıları taşıyanlar ve bu sürecin ortaya çıkmasını isteyenler;kadın,erkek,alevi,suni,Türk,Kürt,işçi,memur,köylü evet kısacası herkesti tanıdığım ve tanımadığı binlerce insandı.

              İstanbul"dan maillerimin içine düşen bir mesaj beni yapılacak bu toplantının bulunduğu İstanbul şehrine atıverdi.Evet bu bir çağrıydı ve bir kısıtlama olmadan destekleyenlerin bu toplantıya katılımını istiyordu bu mail.Bende gittim hiç bilmediğim bir bölge olan yerlere ama sorun yaşamadan yine erken saatte yerimi aldım ve Ankara"dan geldiğimi salon düzenlemesi yapan sorumlu arkadaşlara bildirdim.

Arkadaşların emeklerine ve ellerine sağlık.Basın umduğumun üzerinde ilgi göstermişti ancak toplantıyı muhtemelen yanlış anlamış olacağım ki katılım azdı.Her halde benim yanlış okumam veya algılamam,heyecanım diyerek oturdum yerime ve basın toplantısının saatini bekledim.Toplantı başlamasına yakın biraz daha hareketlendi salon.Uzun süredir görmediğim birkaç arkadaş oradaydı ama başta şartlanmış bir kafa ile gittiğim için beklediğim suratların olmaması biraz şaşırttı açıkçası beni.

             Toplantı Engin Cinmen"in kolaylaştırıcılığında Ufuk Uras,Hasip Kaplan,Akın Birdal,Alper Görmüş,Adnan Genç ve Mehmet Metiner"in birlikteliğiyle oluşan  masadan bir fotoğraf karşımız da duruyordu.Belki bu bakışım sizler tarafından pek uygun karşılanmaya bilir ancak ezberin bozulması ve konunun hassasiyeti nedeniyle bu fotoğraf beni pek mutlu etmedi.

Geçmişte yaşanan yılların sadece kalıntıları,tortuları değil kemiğe dayanmış yaraların acısı,sızısı ve izleri hala biz kadınlarda da durduğu ne yazık ki unutulmuştu.Halbuki ben bu yargılanmayı çocuklarıma veremediğim yıllar ve hesaplar nedeniyle de öylesine yaşamak istiyordum ki.

             Biz kadınlar eksiktik o fotoğrafta.Belki konunun buralara taşınması beni mutlu etmiyor ancak şu bilinmeli bu günlerde o fotoğrafa yansımayan biz kadınlar Ruanda örneğinden hareketle Avrupa Ülkelerinde Avrupa Kadın Lobi"sinin (AKL) girişimiyle yüzde 50 eşit temsilin sağlanması için AB üyesi ülkelerin tümünde parite-eşit temsil kampanyası bütün yoğunluğuyla yaşanmakta iken.Ruanda Anayasa"sı %30 eşit temsili öngörüyor olmasına rağmen seçimlerde halk yüzde 48 kadınla temsil ediliyor iken benim karşımda böylesine bir fotoğraf duruyordu..

            Yeni yasama yılının açılış resepsiyonunda yaşanan bir olayı sizlere anımsatmak isterim;

Başbakan ve KA-DER (Kadın Adayları Destekleme ve Eğitme Derneği)arasında bir tartışma yaşanmış KA-DER"in kadınların karar mekanizmasına katılmasının anayasal güvenceye alınmasını istemesi üzerine Başbakan “ABD"de kota var mı?Fransa"da kota kaç?”diye sormuş;

KA-DER başkanı Gülbahar"ın “Ruanda"da bile kota var” cevabına Erdoğan"ın yanıtı “Sen Ruanda"da mı olmak istiyorsun,buyur Ruanda"ya” yanıtını vermişti.Bunu ezberin pek kolay bozulmayacağına yanıt olması nedeniyle sizlerle paylaşıyorum.

              Biraz da konuşmalara değinmek istiyorum.Masada oturan isimler ve resimlerin bir bölümü arkadaşım,bir bölümü tanıdık aşina isimlerdi.Herkes kendi dünya bakış açısından yorumladı kesinti süreçlerini ve böyle ihtimaller içeren süreçleri.,konuşmacıları dikkatle dinledim.

               Sayın Cinmen"in yaptığı genel açıklamanın hemen ardından konuşmacılar kısa konuşmalarla  düşüncelerini basın mensuplarıyla ve bizlerle bir kez daha paylaştılar.

Doğal olarak siyasetle uğraşan arkadaşlar biraz daha siyasi içerikli kelimeler kullanarak ifadelerini renklendirdiler.Sayın Kaplan"ın konuşmasından sonra söz alan Mehmet Metiner gensoruya yönelik düşüncelerini ifade ettikten sonra gelecek ittifaklar için ,uzlaşmaya ihtiyaç olduğunu ve uzlaşma için yumuşak bir dile ihtiyaç olduğunu siyasi söylemlerden vazgeçerek daha  sıcak mesajlara gereksinim olduğunu ifade etti.

Ve biraz da bu konuda orada bulunan parlamenterleri eleştirdi.Kendisi de siyasetten uzak yapmış olduğu önerisiyle toplumsal uzlaşma ve ortak gelecek belirlemenin,uzlaşmanın önünü açtı.Sayın Metiner önerisi “imam hatip okulları ve başörtüsüne yönelik eleştirel olarak değinilmemesi gerektiği” duygusunu bizlerle paylaştı.

Bulunduğu bu öneri hiçte siyasi bir öneri değildi sayın Metiner"e göre.Masumane bir uzlaşma önerisiydi.Ülkeyi yönetenlerin inançta tercihleri,destekleri doğrultusunda açılan binlerce imam hatip okuluna sessiz kalınacak,tek bir “Cem Evi” ne tahammül dahi edilemeyecekti.Nedenli özgürlükçü,ne denli eşitlikçi bir bakış anlaşılması mümkün değil.

             Dikkatimi çeken bir konuda yine 82 Anayasa"sı ile yaşamımıza giren “zorunlu din dersleri” “Alevi” sözcüğünün bir kez dahi konuşmaların içinde geçmemiş olmasıydı.

Bizler,Demokratik Alevi Örgütleri farklı kültürler,farklı inançlar,farklı cinsler ve bütün farklılıkları,yaşadıkları her türlü haksızlığı en sıradan toplantılarımızda dahi mutlaka ifade ederken,çözümü noktasında kafa yorarken,demokratik platformlarda onlarla olmaya çalışırken gelecekle ilgili  projede bu denli “Aleviliğe uzaklık” anlaşılır gibi değil.

Ve masadaki Metiner benim o günkü dünyamı renklendiremediği gibi ayni karelerde olmak biraz daha “neden kareler böyle” i düşünmeme gerekçe oldu.Sayın Metiner"i elbette tanıyorum Sayın Tayyip Erdoğan"ın Belediye Başkanı olduğu yıllarda başkana danışmanlık yapıyordu ,daha sonra ki yıllarda da HADEP Genel Başkan yardımcısı idi oradan ayrılış ve karşılıklı suçlamalar.

Uzunca olan masada ki o görüntü de her halde yazar olarak vardı ben solcuları,sosyalistleri okur,yazar bilirim ve oraya oturacak çok insanımızın var olduğuna da inanıyorum.Bu uzlaşma arayışın da herkesin belki solcu,sosyalist,komünist olması gerekmiyor zaten adı uzlaşmayı yakalamak gelişen İslamcı ve ırkçı gelişmeler karşısında ihtiyacı karşılayacak geniş bir yelpazeyi sağlamak.Ancak bu yelpazede ben benim dışımdakilerin ihtiyaçlarını ne denli önemsiyor isem,sıralama da önceliği ne ise karşımdakinin ihtiyaçlarını ve uğradığı haksızlıklara karşı dayanışma içindeysem ayni duyarlılığı karşımdakilerden elbette bende beklerim.

Korkarım orada Metiner"in oturtulmasından. Sayın Metiner"in çıkarmış olduğu kitap sayfalarına düşen notlar aklıma  düştüğünde sayın Hasan Cemal"in yazdığı gibi “ikimiz de dünyayı değiştirmeye çıktık,kurtuluş benim için komünist düzen,Mehmet Metiner içinse “islami düzen” diye düşen kelimeler dikkatimi bir kez daha Metiner"e çekti. Metiner"in bu güne değil izlediğim konuşmaları ve yazılarında demokrasinin kesintiye uğradığı dönemlerde yaşanmış çok önemli acılarının olduğuna şahit olmadım.

             Metiner"in bu toplantıda önlerde olmasının gerekliliğini de hiç kavrayamıyorum.Elbetteki toplantıyı düzenleyenler gerekliliğine inanarak çağrıda bulunmuşlardır ben o kadar bilgi ve birikim sahibi değilim bunları anlayacak kadar derin kültürüm de olmayabilir.

Ancak ittifak seçerken ben nedenli seçtiğim kişinin söylemlerine sahip çıkıyorsam en az onunda benim uğradığım haksızlıklar noktasında ayni duyarlılığı göstermesini istemek hakkına sahibim.Ömrümüz demokrasi,özgürlük,insan hakları,laiklik,barış diyerek geçti ama bir gün bu uğradığımız haksızlıklar noktasında yanımızda asla olmadılar sadece bunlara dikkat çekmek istedim.

                Gensoru içerik olarak çok önemli ve çok doğru ancak yandaşlara biraz daha özen.25.Eylül.2008

Emel Sungur