Erkek dişi sorulmaz muhabbetin dilinde...

Emel SUNGUR

 

Erkek dişi sorulmaz muhabbetin dilinde 

Hakkın yarattığı her şey yerli yerinde 
Bizim nazarımızda kadın erkek farkı yok 
Noksanlık eksiklik senin görüşlerinde
” Hacı Bektaş-ı Veli

                  Yukarıda yazılı dizelerin inanca yansıyan örnekleri, Ceme birlikte katılma, birlikte semah dönme, semah sonunda erkekle kadının bazı inançlarda olduğu gibi ayağına değil omzuna niyaz etme ve en önemlisi Cem’de eşikten niyaz ederek içeriye giren herkesin artık sadece can olması. Yaşam biçimimizi Cem’de söylenen deyişler, okunan Duaz İmam,  yapılan muhabbet yönlendirmiş olsa cinsler arası büyük sorun yok demektir ve eşitlik büyük ölçüde yerleşmiştir artık yaşamın inançsal alanına. Büyük ölçüde yaşamı şekillendirende inancın yarattığı insani değerler ve bilimin birlikte hayat bulmasıdır dünyamız. Bundan sonraki süreçte yapılması gereken de cinsler arası mücadele değil dünyayı değiştirmeye ve güzelleştirmeye dair verilmelidir. Ama böyle demek şimdi mümkün mü? Bence mümkün değil.  Daha çok uzun yıllar inançsal farklılıklar,  ırksal farklılıklara karşı verilen mücadelenin yanı sıra cinsiyete dayalı mücadele verilmeye devam edecek gibi.

Kadın sorunu gündeme alınmadan, düşünülmeden, kadına karşı davranış, şiddet, geleneksel tutucu erkek egemen yapısı sorgulanmadan salt bir cins yönetiyor kadın dünyasını da, kadın yaşamını da.

Yrd. Doç. Dr. Şehriban Şahin Kaya’nın “Kadınsız Alevilik” başlıklı yazdığı yazı üzerine kurgulayacağım düşüncelerimi sizlere duyurmak istedim. Şehriban Şahin Kaya’nın Çalıştay’da kadın yoktu örneklemesinden hareketle başlarsak; zordur örgütlerde, siyasette, sendikalarda kadın olmak. Aslında bu zorluğu en fazla anlaması gerekense çeşitli farklılıkları nedeniyle haksızlığa uğrayanların kendileri olmalıdır ancak yaşamda bu böyle gerçekleşmemektedir. Ama gerçek bir değerlendirme yapıldığında görüyoruz ki haksızlığa uğrayan kesim ayni şekilde mağdur olarak karşısında duran kesime haksızlık yapmaya da hazır beklemektedir. Bu söylediklerim bilimsel araştırmalarla sabitlenmiş bir saptama değil ama yaşamın gerçekleriyle bilim birleşip analiz yapılırsa sonuçlar benim düşündüğümden çok farklı çıkmaz diye düşünüyorum. Şehriban Şahin Kaya’nın yazısını bir kez daha okuduktan sonra değerlendirmelerimi yakın süreçte yaşadığımız bütün Alevileri ilgilendiren Alevi Çalıştayları üzerinden yapmak istedim. Çalıştaylardan kadın- erkek eşitliğini öğreti kabul eden Aleviliğe dair fotoğraf çıkıyor mu diye. 7 kez yapılan Alevi Çalıştayının katılımcılarını gözden geçirdiğimizde; 7 Çalıştay sürecinde 304 kişi toplantılara katılımcı olarak çağırılmış. Bu çağrılı listesinde kaç kadın var diye merak ettim. 1, 2, 3 toplantılarda toplam kadın sayısı 7. Ne yazık ki ondan sonra ki süreçte bu sayı dahi yakalanamamış.

        Yani Alevi Çalıştayları sürecinde katılımcı sayısı olarak kadınlar % 10 kotayı dahi yakalayamamışlar. Ancak çağırı yapan kurum  “ Devlet Bakanlığı” denilebilir. Devlet Bakanının çağırılı isim listesinde kadın yoktur. Kadının rolü, görevi bellidir “ DOĞURAN VE HİZMET EDEN ”. Kadını böyle algılayan bir hükümet başkanının kabinesinden çağrı yapılınca listenin böyle olması çok kolay anlaşılabilir, en az onun kadar vahim olanında bu toplantılarda Demokratik Alevi Örgüt katılımcıları arasında Kadın temsilinin olmaması diye düşünüyorum. Bu düşündüklerim Sn. Kaya’nın açıklamasından sonra oluşan bir değerlendirme değil o dönemde ayni değerlendirmeyi yaptım hatta organizasyonu üstlenen Sn. Subaşı’na ulaşarak bu düşüncelerimi de ilettim.

        Çalıştay çağırılarının kriterini seçerken Bakan Çelik her kurultayda olduğu gibi “bilgi, ilgi ve misyon” baz alındığını söylemiş. Katılımcı olarak çağırılı olan Diyanet Profesörlerinden örgüt temsilcilerine 300 kişilik erkek grubunun hepsi bu misyona sahipti de ülkede bu donanıma sahip hiç kadın mı bulunamadı? Gerçekten Türkiye’de Alevi Kadınını temsil edecek kadın yok öylemi?  Yoksa Çalıştay siyasi parti kongrelerin yapıldığı otel lobilerinde olduğu gibi mi geçti acaba diye bende yeniden bir merak uyandı. Bu merakımın nedeni yine “Kadınsız Alevilik” yazısına ilave olarak yaşamın her alanın da rastladığım bu eşitliksiz ayrışmaydı.

         Araştırmada ifade edildiği gibi“ Başı türbanlı olan her kadın “arkasında destekleyen hükümet erki ile “ artık hiç susmama noktasında kendini savunurken bizler çekilmiş miydik alanlardan evlerdeki özene bezene hazırladığımız adına da “ misafir odası” dediğimiz odalarımıza. Hayır! Alevi Kadını sendikalar, siyasi partiler, meslek odaları, vakıflar, derneklerde her kademede var olan kadınlar içinde muhtemelen en fazla yüzdeye sahiptir. Yol arkadaşlarımız tarafından bilinmektedir ki bu kadınlar hizmet noktasın da hep hazırdırlar, her görevi yaparlar. Bu yol inanç yolu da olsa, sınıf yolu da olsa mesleki bir çalışma da olsa kadınlar için hiç fark etmez esas olan yola hizmettir.  Bunun sonucu olarak ta örgütleri, sendikaları siyaseti yöneten cinsin düşüncesine göre kadınlar üyelik görevlerini, örgüt içi hizmetli görevleri yerine getirsinler böylesi “BÖYÜK MEVZULAR ONLARA GÖRE DEĞİL” diyerek mi bizler yoktuk Çalıştay sürecinde alanda? “Kadınsız Alevilik” yazısı belki bir yorum, belki de bir araştırma sonucu ortaya çıkan analizin bizlerle paylaşımıydı içeriğin de ayrıca katılmayacağım bir sürü şeyde olabilir ancak somut bir şey vardı

 “ Kadınsız Alevilik”  yazısı  “Kadınsız Alevi Çalıştayının” belleğime yerleşme nedeni oldu.

       Bakan beyin dediği gibi Kadınların başarısının engellenmesi nedeniyle ilgili, bilgili ve yetkin yerlerde olmasalar da kadınlar; masaya yumruk vurmasını, gerekirse yakaya yapışmasını, yumuşak sözcüklerle lafı dolandırmak yerine söyleyeceklerini hiçte sıkıntı çekmeden söyleyeceklerini bilmeleri nedeniylemi yoksa oralara çağrılmamaktaydılar? Bu günler de tekrar su yüzüne çıkan erkeklerin siyaset hastalığının çok dışında olan kadınlar sadece inançlarını yaşamak istiyorlar, çocuklarının karnının doymasını, okumasını, aşağılanmamasını istiyorlar, çocuklarının kendilerinden daha iyi bir dünyada yaşamalarını daha doğrusu tek kelimeyle insanca yaşamak istiyorlar.

Kadının yaşam kurgusu evlatları ve inandığı şeyler uğruna her şeyi göze almak, erkeklerin ise dediğim gibi büyük ölçüde siyaset.

İşte onun için kadın yoktu otel lobilerinde. Alevi inancının “incinsen de incitme” felsefesinden yola çıkarak adına inanç birliği veya kültür biçimi ne derseniz deyin ezmeye uzak olsak ta ne yazık ki Otel lobisindeki toplantılarda işveren işçi muhabbeti noktasında nasıl sınırlar varsa burada da ayni protokolü oluşturmuştu bir yandan hükümet yetkilileri bir yandan Demokratik Alevi Örgüt yetkilileri.

Bu bakılan pencereden görünen sadece bir cepheydi ayrıca tek bir gözlükle bakmak istemek sorunun çözümünde pek yararlı olmayacaktı ona olan inancımla birazda dışarıdan içeriye bakma ihtiyacı hasıl oldu bende. Birinci olarak silkelenmesi gereken Alevi olan veya yüzyılların Alevi Kadın yaşam biçimini örnek kabul edip öyle yaşamak isteyenler. Kadınların bu kurulu düzene karşı top yekun itirazlarını ifade etmeye ihtiyaç var. Yani bir ortak tavır ihtiyacı. Elbette bu ihtiyacın oluşturduğu trenin makinisti de muhtemeldir böylesi bir yapının yarattığı kadın olacaktır. Bu makinist kadın kendi topraklarından kente taşıdığı çocukluğunun anıları, yaşanmışlıkları üzerine birde kentin aşılması zor binlerce sorununu yüklenecek ve yola böyle devam edecektir.

          Burada karşımıza iki kadın tipi çıkmaktadır. Birincisi ekonomik koşulların zorladığı kentte ayakta kalma mücadelesinde eşine ev dışında çalışarak ta destek olan kadın ve bu çalışma saatlerinden arta kalan süreçte zamanı büyük ölçüde ikinci bir hizmet yeri olan evinde çocuk bakımı, temizlik, yemek, içmek gibi ihtiyacı karşılayarak dolduran kadın. Bir diğeri ise büyük ölçüde ekonomik olarak sosyal statü olarak biraz daha farklı olan kadınlar. Yazımın bundan sonrasını kendime bakış ve bu bakışımı size aktarmak için yazacağım. Örnekleme tam bana denk gelmese de yine kimseyi kırmamak için kurguyu böyle yapmanın doğruluğuna inanıyorum. Evet biraz da çok eskiye dayalı arkadaş olmaktan kaynaklı olan bu örgütlenmeyi yürütmeye çalışan biz kadınlar her birimiz en az 20 yıldır bu yapıların içinde olmamıza rağmen nasıl ve ne kadar gelişebildik. Dünya bizi ne ölçüde ilgilendiriyor, sistemin dayattığı” APTAL KADIN YARATMAYI HEDEFLEMİŞ “ programlardan ne kadar uzağız, eğitim, öğretime olan ilgimiz, okuryazar değil okuyucu, okuduğunu anlayan, sorgulayan mıyız yoksa itaat eden miyiz? Dünyanın değişiminden anladığımız ne, yaşamı güzelleştirmek iyi giyinmek, tatil yapmak, araba almak mı yoksa inancımızın bize bıraktığı miras olan aç olanla ekmeğini paylaşmak, açık olana yardımcı olmak, anasız babasıza kol kanat germek mi. Yoksulun yanında olmak mı yoksa daha çok bana gelsin deyip deveyi havuduyla yutmak mı?

Bizler ne anlıyoruz yaşanası dünyadan Pir Sultan Abdalın dediği gibi;

“şalvarı şaltak osmanlı 
  eğeri kaltak osmanlı 
ekende biçende yok 
yemede ortak Osmanlı” diye biz kadınları düşünenler var mıydı? Biz üretmeden tüketenler miydik?

             Bu araştırmayı yapan Yrd. Doç. Dr.Şehriban Şahin Kaya’nın yazısında belirtiği gibi daha çok yakın bir tarihte 80’li yıllarda kamusal alanda tartışılmaya başlayan Aleviliğin bu günlere gelişi gizli- sözlü aktarımlar olduğunu unutmamak lazım. Gizli; sır için de sır saklı olan Alevilik hem insanın içsel yaşadığı gizliliği yaşarken üstüne üstlük toplumsal baskının yarattığı gizlilik arasında sıkıştırılmış nefes alması zorlaşmıştı. Böylesi yüzyılların acımasız yolculuğundan su yüzüne çıkan Alevilik elbette kendini ifade etmede sınırları çizilmişken bu çizilen sınırlar içinde ayrıca kadının kendini ifade etme olanağı kamusal alanda henüz sağlanamamıştır. Alevi Kadının nerede durduğunu sorgulayacaksak yazımın başında söylediğim gibi yaşamın mücadele verilen alanlarında ne kadar kadın varsa orada en yüksek temsille durmaktadır.

Yazıda en fazla düşünülmesi gereken ise Alevi Kadını daha özgürdür diyen sesin erkek sesi olmasıdır. Şimdi özgürlük noktasın da bakıldığın da kadınlar özgürlüklerini, uğradıkları haksızlıkları, gelenekleri, kadın olmaktan kaynaklı sorunlarını ifade edebilecek noktadayken konuşanların erkekler olması meselesidir. Aslında bu mesele Türban meselesinde de çok farklı değildir. Türkiye’nin çeşitli bölgelerinde yapılan türban eylemlerinin de sözcülüğünü erkekler yapmaktadır. İşte sorun burada kilitlenmektedir. Alevi Erkeklerde Sünni erkekler gibimi oluyor. Veya bir farklı bakışla Alevilik hızla Sünnileştiriliyor mu ya yanıt aramak daha doğru olabilir.

“Alevi Kadın Türbanlı kadından daha az özgürdür” diyebilmek içinde bence bu güne değin yapılan çalışmalar yeterli değildir. Kent yaşamına daha yeni katılan baskı altında bir inanca sahip olan Alevi Kadın mıdır örnek yoksa köyünde mala, davara, tarlaya, tabana bakan ama düğünde dernekte cins ayrımı gözetmeksizin bütün canlarla “can cana” yapıp kadeh tokuşturan Alevi kadın mıdır örnek alınması gereken? Elbette hem kent yaşamında var olmaya çalışan kadın, hem de Aleviliğini köyünde daha özgün yaşayan kadın birlikte Alevi Kadın kimliğinin temsilcisidir. Çok ciddi çalışmalar hem akademik olarak hem de Alevi Örgütleri tarafından yürütülmelidir. Türkiye deki Alevi toplumun varoluş mücadelesi büyük ölçüde iktidarı elinde tutanları rahatsız etmektedir. Kendimizi yüksek sesle ve yeni ifade etmemizden kaynaklı kaygı, güvensizlik, önyargı ve ikilikler çok olduğu için kolay bir süreç yaşamamaktayız. Bu yeni ve sıkıntılı sürece rağmen alevi kurumları kalabalıklaşmıştır ve istemleri için sokağa çıkmaktadır. Sokağa çıkışlara bakıldığında göreceğimiz o ki Alevi kadın bütün her şeyiyle demokratik yapılan her eylemde her meydanda bulunmakta meydanı kaplamaktadır. (“ EŞİT YURTTAŞLIK HAKKI” mitinglerinde gördüğümüz manzarada ne yazık ki mağdur kadınlardır. Örgütlerde emek veren, örgütün büyük ölçüde sorunlarını çözme noktasında göğüsleyen kadınların içinde 1 kadın arkadaşını, yoldaşını, canını kürsüye çağırma nezaketinde bulunmayan erkekler tam bir siyasi arena görüntüsünü tarihe not düşmüşlerdir).

               Demokratik Alevi Örgütlerindeki kadınlar ise alevi kurumlarına beklentisiz yani kendisine ait bir kariyer, mevki veya makam düşüncesi olmadığı gibi sadece içi yandığı ve inandığı yol, hak için vardır. Bu emeğinin karşılığında beklediği sadece inandığı yola hizmet olan Kadın Emeği kurum yöneticilerimiz tarafından iyi değerlendirilememiştir. Verilen bu emek ne yazık ki hiçbir organizasyonun yönetsel kadrolarında cinsler arası eşitlenmemiştir. Kadınlar örgütlerde sahiplenilmediği gibi tam da aksine emeği kıymetsizleştirilmiş, bu kıymetsizleştirme kadınların örgütlerden uzaklaşmasını getirmiştir. Kurumlar artık erkek kurumlarına dönüşmüştür.

Tarihten bu güne taşınan Kadıncık Ana gibi isimlerde Alevi Kadın tarihimizin unutulmazlarıdır. Biz kadınlar örnek olarak alacağımız kadın fotoğraflarını yanlış seçmememiz gerektiği gibi karşı cinse de geçmişimizdeki örnekleri, Aleviliğin mazisini zaman zaman hatırlatmamız gerekmektedir.

        Evet bir ihtiyaç ortada durmaktadır bu ihtiyaç Türbanlı kadının kendini ifade etmesinin bir karşıtı olarak görülmemelidir. Aleviliğin Sünnileştirilmesine engel olmak gerekir. Aleviliğin şu andaki vitrini alevi kurumları teorik olarak  söylenenlerle pratikte yaşananlar arasındaki çelişkiler çok büyük ölçüde taşımaktadır. Kanımca araştırmada yazdığı gibi Alevi Kadının yazılacak tarih sayfaların da yokluğu değil doğru olan bu yazıda ki Alevi kadın üzerinden Alevi İnancının, kültürü ve yaşam biçiminin geldiği bu günkü halinin sorgulanmasıdır. Dünyanın her yerinde inançlar kadınları hep çember içine almıştır. Alevi inancı bu konuda çok iddialıdır, kadını hakkın kılığına bile büründürecek kadar kadını yüceltir ve ilahlaştırır.

“Benim Uzun Boylu Serv-i Çınarım  
Yüreğime Bir Od Düştü Yanarım 
Kıblem Sensin Yüzüm Sana Dönerim  
Mihrabımdır Kaşlarının Arası” diyen Pir Sultan Abdalını torunları olan bu günün Alevileri olarak kendimizi bir kez daha sorgulamalıyız. Esen gerici rüzgarları,  gelinen muhafazakarlığı, erkek egemen zihniyetin hegemonyasında toplumdan kadını dışlama gerçeği her kesimde her geçen gün büyümektedir sorgulanması gereken budur. Tarihe bakıldığından bundan 100 yıllar önce kadının rolü incelendiğinde Anadolu şehirlerindeki Alevi nüfusun yoğun olduğu bölgelerde Alevi kadının muhtarlık, önderlik, eğiticilik yaptığı belgelere sıklıkla rastlamak mümkündür. Alevi inancı kadınların özgürleşmesinde engel değil ön olmuştur. Yaşadığımız bu günün dünyasında Alevi kadın, erkek arasında Sünni kadın- erkek arasındaki gibi bir eşitliksiz varsa ciddi bir etkileşim vardır sinyal veriyordur Alevilik işte burası önemlidir. Eğer eşitlik bozulduysa Cemden içeri girenler artık kadın erkek ayrımına uğruyorsa, ayrı yerler gösterilerek “ siz kadınlar bu tarafa oturacaksınız” deniyorsa bir süre sonra kıyafetinize karışılacak, bir süre sonra belki de biz Cem yapıyoruz, siz evde oturun denilecektir.

DİKKAT ALEVİLİĞİN SÜNNİLEŞTİRİLMESİNE İZİN VERMEYELİM, ALEVİLİĞİN SÜNNİLEŞTİRİLME SÜRECİNE ALET OLMAYALIM .Bu gelinen noktada kaybettirilen kadın değil ne yazık ki Alevilik olabilir biz kadınlarda ona izin vermemeliyiz. Gerekirse bir Cem kurulup sorgulanmalıdır bu gidişe dur demeyenler, erkek- kadın ayrımının taraftarlığını yapanlar yanlışlarını görene kadar sorgulanmalıdırlar. 07.04.2011

Emel Sungur

( Biliyorum bu yazı üzerine bir sürü yönetici arkadaşımız yorum yapacaktır ancak bugün yazmaya çalıştıklarım yarında çuvaldızı kendime batıracağım yazının bir parçası olacaktır)