AYRILIK ESKİRKEN

Hacer Buyruk

                                                           Hacer Buyruk

Seni bedenini özleyen bir ruh gibi özledim. Kederimi özler gibi, kederli gövdemi özler gibi.

Hayret, saçlarım tırnaklarım uzuyor mu gerçekten, ben mi su verdim pencerenin önündeki çiçeklere? Oysa günler oldu kopalı kendimden.

Rüzgar da tanımıyor gövdemi, tülbent kadar gücü yok savruluşumun. Gövdemden süzülen rüzgara ses vermiyor ağzım. Ağzım: kocaman mağara bir tek senin sesine yankı veren derin karanlık.

Gündüzü seviyorsun oysa. Susuz deltalar boyu gittiğim geceler yalan kalıyor. Gittikçe pıhtılaşıyor senden vazgeçmemin nedeni, seğirmiyor, zonkluyor şakağımda. İşte bunun için, hangi kapıdan geçsem eşikler dolanıyor ayağıma, sular değil.

Güvercinler yol veriyor, kedilerle gözgöze geliyorum. Ağaçlar fısıldıyor utanıyorum. Sen, diyorum: Bu aşk bahara çıkarsa…? Diye korktuğunu sezinlediğim geliyor aklıma. Ve telefonda, müjde bu gün baharın ilk günü dediğim…

Seni yüreğini özleyen heyecan gibi özledim.

Nasıl döner bana özverim? Kendime yaptığım iyilikse senden vazgeçmem, asfaltlar niçin üşüyor?

Bırakıp gittiğim adreslerde saatler duruyor.

Seni örseleye örseleye göğsümden söküyorum, düşgücünü yitirmiş ellerimle. Cebimden düşürüyorum, otobüslerde elini bırakıp kaçıyorum. Sonra, gün boyu dağılmışlığımı onarıyorum gece boyu. Son sureti de silinsin istiyorum gözlerinin. Tüketen sabrıma şaşıyorum.

Uzadıkça uzuyor gece: Topla topla bitmeyen karanlık. Bilmem ki bu uzun gecede şimdi sen, bana öfkeni dindirmek için, esmer ılık bir ağzı uzun uzun öpmekte misin?

Gövden başka gövdeleri severken beni özlesin.

Beni başka aşkların rüyalarında sayıkla.