Hurriler ile ilgili araştırmalar yapılırken en önemli kaynaklar yazılı belgelerdir. Bu belgeler, Hurrilerin dil ve diğer kültürel özelliklerini yansıtan önemli kaynaklardır.
Günümüzde tarihi belgelerle ilgili metinlerin çoğunluğunda sentetik süslemeler, bazı hatalı yorumlara sebep olmaktadır.
Avrupalı tarihçi ve araştırmacılar işin öylesine kolayına kaçmışlardır ki Anadolu'da buldukları en önemli buluntuda bile yaşayan halkın Hint-Avrupa ya da Sami kökenli olduklarını belirtirler. Oysa Hurrilerin böyle bir bağlantılarının olmadığı son yıllarda yapılan araştırmalar sonucunda ortaya çıkmıştır.
Anadolu'nun kadim kültürünü Hint Avrupa dil grubuna bağlama geleneğinden kurtulmak ve bu coğrafyada Asya dillerinin de yaygın bir şekilde kullanıldığını kabul etmek gerekir. Nitekim Hititlerle ilgili belge ve yazıtların büyük çoğunluğunda Hurrilerin dilinin kullanıldığı tespit edilmiştir.
Mezopotamya ‘da büyük bir imparatorluk vücuda getiren Sami kökenli Akadların vesikalarından öğrenildiğine göre, M.Ö. 3. binyılın sonlarında Mardin merkez olmak üzere Güneydoğu Anadolu Bölgesi ile Kuzey Mezopotamya ‘daki Musul ve Kerkük dolaylarında Hurriler adıyla anılan bir kavim oturuyordu.
Hurriler, başka bir krallığa bağlı olmayan özgür bir halktı. Hititlerin doğu bölgesindeki en büyük düşmanlarıydı.
Kimdi bu Hurriler?
Kuşkusuz bir toplumun etnisitesini ortaya koyan en önemli kültürel özellik dil yapısıdır.
Hurri dili üzerinde yapılan filolojik incelemeler, bu kavmin dilinin Asya kökenli dillerden olduğunu ortaya koymuştur. Yani Hurrilerin dili, bitişken yapılı diller grubuna girmektedir. Bir kelime köküne ekler getirilerek yeni anlamlı kelimeler türetilmektedir.
Ayrıca bu dil Urartu diline de benzemektedir.
Demek oluyor ki, M.Ö. 3. Bin yıllarında kadim Anadolu kavimlerinden biri de, Güneydoğu Anadolu’da oturan ve daha sonraları Kuzey Mezopotamya ve Kuzey Suriye’ye kadar sirayet eden Hurrilerdi.
Yine Doğu Anadolu Bölgesi’nde yapılan arkeolojik kazılar ve yüzey araştırmaları neticesinde ele geçirilen buluntulardan, M.Ö. 6000-5000 yılları arasına tarihlenen Neolitik devir kültürü ile M.Ö. 5000-3000 yılları arasına yerleştirilen Kalkolitik devir kültürünün de Hurrilere ait olduğu anlaşılmıştır. Hatta, M.Ö. 3. binyıla tarihlenen Eski Tunç Çağı kültürü ile Kalkolitik ve Neolitik devir kültürleri arasında hiçbir kopukluğun olmadığı tespit edilmiştir.
Arkeolojik buluntulara göre hüküm vermek gerekirse, Doğu Anadolu Bölgesindeki Hurri kültürünün kökleri, günümüzden 8000 yıl öncesine dayanmaktadır. Bir başka ifade ile Proto-Türk kavimlerinden biri olarak kabul edilen Hurriler, Anadolu’nun en eski sahiplerinden biridir.
Hurrilerin en önemli özelliklerinden birisi de özgürlüklerine düşkün oldukları kadar kadın haklarına da önem vermeleridir.
Hititler gibi Hurrilerde de çok tanrılı inanç sistemi vardı. Ancak Hurri halkının geniş bir coğrafyaya yayılmış olması inançlarında da farklılıklara yol açmıştır.
Hurrilerle ilgili en iyi kaynaklar Hattuşaş'ta bulunmuştur. Hitit arşivlerinde Hurrilerin inançlarından geleneklerine kadar çeşitli konularda belge yer almaktadır.
Gerçekten, yazılı kaynaklardan anlaşıldığı kadarıyla, özellikle M.Ö. 18. yüzyıldan itibaren birtakım Hurri memleketlerinden söz edilmektedir. Bunlardan birisi, asıl Hurri devletinin bulunduğu bölgedir ki, burası Van Gölü'nden itibaren Kızılırmak ve Yeşilırmak'ın Karadeniz’e döküldüğü yerlere kadar uzanan ülkedir.
Geniş manada Hurri ülkeleri sahası; kuzeyde Kafkaslardan güneyde Suriye ve Yukarı Mezopotamyaya, batıda Toroslardan doğuda Zağros dağlarının ötesindeki Urmiye Gölüne kadar uzanıyordu. Burası ôyle bir sahadır ki, sözü edilen devirde, arkeolojinin tespitine göre, Sümer ve Babil kültürü dışında tamamıyla yeni ve homojen bir yapı arz etmektedir. Ancak bu dağlık sahalarda henüz yeterli derecelerde araştırmalar yapılmamış olduğundan, yazılı belgeler çok azdır. Bununla beraber, M.Ö. 2. binyılın ilk yarısında Hurrilerin merkezi bölgesinin Van Gölü sahası olduğu anlaşılmaktadır.
M.Ö. 1950-1750 yılları arasına tarihlenen Kültepe Çağı (Asur Ticaret Kolonileri devri) metinlerinde az miktarda Hurri şahıs isimlerine rastlanıldığı gibi, Orta Fırat Bölgesindeki Mari arşivinde de Hurca dini tabletler bulunmuştur. Bu sonuncular, Hammurabi devrine ( M.Ö. 1728-1686 ) aittirler. Diclenin doğusunda, Kerkük yöresindeki Arrapha-Nuzi metinlerinde Hurri şahıs adlarına, Tel Açana'da (Hatay bölgesi) yapılan kazılarda da Hurri sanat eserlerine rastlanmıştır. M.Ö. 2. binyılın ortalarında Hitit vesikalarında “Kizzuwatna” olarak gösterilen Doğu Kilikya'da da (Çukurova ve Amik Ovası), Hurrilerin hakim bir rol oynadıkları anlaşılmaktadır.
Belgelerden öğrenildiğine göre, Eski Ön Asya ‘daki Hurri-Mitanni Devleti‘nin sınırları doğuda Kerkük ‘ten batıda Akdenize kadar uzanmaktaydı. M.Ö. 1550-1350 yılları arasında Ön Asyanın en kudretli devletlerinden biri olan Hurri-Mitanni Devleti‘nin başkenti, bugünkü Urfa-Ceylanpınarı ile eşleştirilen Vaşşugani şehri idi.
Eski ve Orta Hitit devletleri zamanında ( M.1700-1450) Güneydoğu Anadoluda yer almış olan Hurriler, I. Hattuşili'nin batıya sefer yaptığı bir sırada başkent Hattuşaş dışında kalan bütün Hitit ülkesini işgal etmek suretiyle büyük bir askeri ve siyasi üstünlük göstermişlerdir. Fakat şunu belirtmek lazımdır ki, Hurrilerin kültürü, özellikle dini inançları, Hititleri çok etkilemiştir.
Hattuşaş kazılarında ortaya çıkarılan bazı dini metinlerin Hurri diliyle yazılmış oldukları görülmüştür. Hititler pek çok Hurri tanrısını benimseyip kabul ettikleri gibi, bazı Hitit kralları da Hititçe adlarının yanı sıra Hurrice isimler de almışlardır. Örneğin Hititler, Hurrilerin baştanrısı Teşup ve onun eşi Hepat ‘ın adlarını Hurri dilindeki biçimleriyle kullanıyorlardı. Hurri kökenli Kumarbi Efsanesi ve diğer birçok efsane ve destanlar, Hitit mitolojisi ve edebiyatına girerek, kültürel alanda geniş ve derin tesirler yapmıştır. Nitekim dini tesirler altında bir kısım Hitit kral ve kraliçelerinin Hurrice isimler taşımış olmaları, bu hususun en kuvvetli delilleri olsa gerektir.
M.Ö. 2. bin yılın ortalarında Hurri-Mitanni Devleti, eski Ön Asya’nın en kuvvetli siyasi güçlerinden biri iken, Şuppilu-liuma’nın seferleriyle kudretini kaybederek, Hititlere bağlı ve Asur’a karşı tampon bir ülke haline getirilmiştir. M.Ö. 1200’ lerde cereyan eden Ege göçleri neticesinde ise hem Hitit İmparatorluğu, hem de Mitanni Devleti tarih sahnesinden çekilmişlerdir. Fakat bu, Hurrilerin etnik olarak Anadolu'dan tamamen silindikleri anlamına gelmez