BASIN TİBÜNÜ YADA ŞEREF TRİBÜNÜ

Mustafa KÖKSAL

 

Bolu maçında B blokta hocalarla oturuyorum. 

Kafamı kaldırdım baktım basın tribününe oturan insanların yarısı ne oy atıyor nede yazıyor ne de bir sıfat taşıyor.
Bir kaç isim orda, adlarını vermek istemiyorum. 
 
Bu nasıl bir işki, bir iş yerinde çalışıyor diye, aslında kalemle hiçbir yakın ilişkisi olmayacak kişilerin burda, yıllarca bu mesleğe emek vermiş üstatların yanında basının bir mensubu gibi oturacaklar….?
 
Bende gdeceğim oy atacağım. 
Bundan sonra biraz zor. 
Orda oturanlar artık oylarını atsın, nasıl olsa oturanda, basın mensubu havasında olanlarda onlar.
 
Fazla uzatmanında anlamı yok. Anlaşılacak bir resim var orda.
Sonra şeref tribünündeki insanların bir çoğu aslında, para verdimde buraya girdim, manzarası dışında bu resimde asla olmayacak insanlar.
 
Bilet almış, yer edinmiş, oraya oturmuş. 
Bakınca doğru. 
Etik olarak ise zırva bir görüntü.
Fantezi yada koyu bilal türü bir şekil kirliliği. 
 
Aslında “tarak, baş” hikayesi varya buda öyle bir şey.
Neyse, basının kendi yerindeki, oturağındaki  ağırlığı olmuyorsa, şeref tribünü yol geçen hanı gibi trafik yoğunlugu içinde her hafta aynı yanlışı yaşıyorsa, sportif bir yol haritasının düzgün olmamasındaki haklılık niye canımızı çok sıkıyor ki? 
 
Hani nerde tribündeki muhteşem Kanuni modelleri, bakıyorsun daha çok Bekri Mustafaların olduğu bir mekanı gözlüyor bakışlarımız. 
O bakışın ateşinden ne olur külünden ne olur.
 
Her tarafın siyaseten kavrulduğu bir yerde hakkıdır hakka tapan milletimin istiklal denilecek yüzü kaldımı? 
 
Kim ne yapıyorsa bir bakanına,  başkanına önce rahmet sonra selamet okuyup işe öyle yaklaşıyor. 
 
Kimsenin aklından önce Orduluyum Ordusporluyum geçmiyor. 
Diyende yalan söylüyor.
 
Benimkisi üzüntüde birkaç cümle kelam. 
 
Tribünün duayelerindende sesler çıkmıyor.
Boyunlarındaki kimliğin isim hanesinde yazan kişiye uyuyorsa seste çıkmıyor, solukta.
 
Mesele  bu hafta bay geçen Orduspor’un Adana maçı ve sonrasındaki alacağı puanlarla oluşturacağı yer. 
Şimdilik onları bekliyoruz,  
bu yüzdende ne biliyorsak onu yazıyoruz. 
Tribünlü olamasak ta…
 
Nasıl olsa kalemimize yol veren bir kardaş var bu Ordu kentte…
 
Ya Olmasa idi.