MERHABA …
Birkaç gün kaçtım buralardan, sezon boyu okul, dershane, Ordu spor derken yoğun bir trafik içinde oldum. Yeğenimin düğünü bahane oldu, “İskenderun, Hatay” derken hem tatil yaptım hem de sizleri özledim.
Öyle oldu ki,Ordu da önemli adımlar olurken, sayın Ömür Köleoğlu İstanbul da seçmeler için sayın alt yapı sportif direktörü Turgut Kırı oraya davet etti, Ordu da ise iki dev takımın değerli yöneticileri Ordu spor için geldiler. Turgut hocam ve ben, İkimizde yoktuk ama buradan kendilerine çok teşekkür ederiz, ki sayın Ömür Köleoğlu , Hakan Şahin, Murat Gürsoy, yöneticiler ve alt yapının çok değerli hocaları orada idiler.
Onların değerli fikirlerini not olarak aldılar ve bizlerle an be an paylaştılar. Bunlar Ordu için süper ligde iyi bir sezon geçirmiş olan Ordu spor için önemli adımdı. Yönetim alt yapıya desteğini verdi. Ordu spor alt yapı takımları da bu sezon başarı oldu, yeterlimi; bizce az olsa da gelecek için bu adımlar çok önemli. Önemli bir adım ve çalışma. Bizlerde şanslıyız. İstanbul dan oradaki seçmelerden de, da iyi haberler alınca oh dedik.
Yolumuz doğru.
Arsenal kulübünün alt yapısını temsilen gelen değerli isimler kurdukları “Elit Akademi” ile 6-16 “yaş tüm sporculara üst düzey çalışma verileceğini bunun içinde alt yapı hocaları ile sıklıkla beraber olup, onlara katkılar yapılacağını uzun vade plan içinde önemli bir merkez olunacağını anlattılar. Eğer bu takım süper lig de olmasa, hoca Cuper diye isim başında durmasa kim bu kadar ses yapar ki?
Bunlar yaşanırken alt yapıda U13 maçlar devam ediyordu, finaller oynanıyor. Pazar günü U 13 takımı da Demir spor gibi güçlü bir takımı yenerek Ordu ilinde şampiyon olması beni mutlu etti. Maçtan sonra beni arkadaşlar aradılar, sevinmeleri çok güzeldi. Kendilerini ve hocaları Kamil Yılmazı buradan tebrik ediyorum.
Alt yapıyı yoğun bir trafik bekliyor. Seçmelerimiz var bu ayın “15-16-17-“sin de. Gelecek olan insanlar , onların evlatları, genç sporcular bu üç gün başımızın tacı, misafirlerimiz. Umarım içlerinden birkaç isim bulunurda Ordu spor kazanır.
Bu seçmelerde tüm amatör kulüplerimiz davetlimizdir. Onlarda izleyebilir ve anlaşırsa alabilir. Orası bir herkes için meydan. Birde bir yol haritası çizdik alt yapı için, derdimiz buradan birkaç ismin çıkmış olması.
İşte o zaman sırtımdaki terin kokusu misği amber gibi olacaktır. Helalinden, sabırdan ve bizlere inanan yönetime bunu yaşatmış olacağımızdan. Gerisi peri masalı, oda bizlere uzak…
Ne güzel sizlerle olmak.
GÖRDÜĞÜMÜ İNSAN SANIYORUM
Hastalığım bu benim. Elimde değil. Öyle sanıyorum, inanıyorum, konuşuyorum. Sonrada başka yerlerde, dillerde o sözlerimi dinlemek zorunda kalıyorum. Aslında güveniyorum ya, güvendiğim yüreklere karlar yağıyor. Bir yerde okudum. Güzel sözdü;” Güven göz yaşı gibidir, gözden düştü mü, bir daha geride gelmez.”
Düşmeye görsün, hakikaten gelmiyor. Yeri bomboş kalıyor.
O yüzden birinin kalbinde olmayı hak etmeyene ne sır vereceksin nede el. Nefes onlarla alınmaz. Yaşamakta onlarla olmaz. Onların içlerindeki küçüklük, dışlarındaki bozuklukla meydana her daim çıkıyor.
Güvensiz ve dengesiz.
Aslında öyle sevmeli ki insan, kimse ayırmasın, herkesi değil , öylesini seveceksin ki, sana bırak dilini, gözü ile bile ihanet etmeyecek. Arkandan kuyu kazmayacak yanında başka arkanda başka yürek taşımayacak. Delikanlı olacak, adam denilen cinsinden.
Herkesin yanında yürüyen bir dostu olurda, bugünlerde nedense sadece postu bulabiliyoruz. İçindekini ise asla. Kurban olduğum Allah, yan yana iki eli niye her daim sımsıkı tutturmaz da arızaların olduğu koltuk altı kirini de yanında verir ki?
Pisliği çekmek insana farz mı kılındı da bizim bunca yıl haberimiz olmadı? Sünnetine razı idik bir çok yaramazın ama işin içinde farz olunca yandık bittik kül olduk. Başım ağrıyor aslında, ilacı yok, kronik bir durum.
Hastalık mı ne, gördüğüm herkesi insan sanmam.
İyi yapılan ne varsa konuşalım, yapanı övelim, ama doğru yapılanı, onu yapanı sürekli kötülemek ise art niyetin yada yalan üzerinden rantın ayak sesi değil de ne? Poktan insanların sözlerine itibar edip, bizler yanımızda gezdirirsek, nasıl doğru yolu bulabiliriz ki? Aklımızın son durağında bile bir banka dahi davet edemeyeceğimiz yürek fakirlerine kolumuzda servet kadar itibar katıyoruz, onunla gizliliklerimizi paylaşıyoruz, sonunda ise sokaklarda bunları her ağızdan duyuyoruz.
Bu tiplere ne derseniz deyin.
Koyudurlar. Açılmaz, bakırcılarda, kalaycılarda fayda etmez. Kapkara gezerler. Elli beş yaşına geldim. Yaşlandık şurada. Babam öldüğünde 36 yaşında idi, ne çok yaşamış derdim, şimdi bakıyorum da o hep kolunda adam gezdirmiş, insan bulmuş. Bugün adı geçince hepsinin gözlerinde bir tomar yaş.
Biz ise adam tanımayı beceremeden hop diye koltuklara atlamışız. İnsan kaynağımız ya da Arge miz o kadar dolu değilmiş, anladım.
Birde bize takılıp ta bizi anlatan poktan adamlar anlasa.