BİR ADAM
İstediği sadece bir dünya kurmaktı kendine. Sıradan hayatında, aslında sıradışı şeyler yaşamayı hiç düşünmemişti. Tek isteği şöyle herkesin bilindik hayatları, tanıdık hayallerinden istemişti. O sadece bir dünya kurmak istedi, içinde sevdiği kadın olsun, iyi bir işi, akşam eve geldiğinde yorgunluğunu atacak sıcak bir evi…Ancak kader bunu istemedi , başka şeyleri yazmıştı onunda alnına. Acı denilen sabıkalı kalleş, onu da serbest bırakmadı. Kurmak istediği dünyada kendinden başka kimsesi kalmadı.
Harbi adam, harbiden delikanlıydı… Ama yetersizdi bunlar, yetmemişti ki mutlu olabilmesi için kader yazgısına…
Erkek elleri, oldukça güçlüydü, ya peki yüreği defalarca darbe almışsa ve bu yitik adam yetimse bir de yoksa annesi, sevdiği kadın terk etmiş, bunalıma girdiği için çok sevdiği işinden de kovulmuşsa daha ne kadar dayanabilirdi ki… Dayanamadı oda. Pek çok insan gibi çareyi kefene sarılı kaderde buldu.
Ölmeyi istedi, bu hayattan en kadar çabuk gidersem, o kadar çabuk kavuşacağım mutluluğa diye düşündü… Ama ölemedi, ölmedi… İstanbul’un dar sokaklarında rüzgara aldırmadan yürürken, cebinde yoktu beş kuruş parası. Sığındığı tek limanı ‘o güçlü İlah’ vardı yanında. Ama sesine ses veren kalmamıştı en sonunda… Birkaç arkadaşı da parasız günlerinde terk etmişti yoksul İstanbulluyu..
Ama Allah yürü ya kulum derse bir gün birine, elbette o zaman bitecekti kaderindeki siyah lekesi… Ve tam da öyle olmuştu. İstanbul’un o dar sokaklarında , onun sesi yükseliyordu artık, şarkılar söylüyor, albümler çıkartıyor, konserlere gidiyordu… Aslında artık hiç yalnız değildi, ama geçmişte yaşadıklarını da bir an olsun unutamazdı…. Ve o şimdi bir sanatçı, bir ses, bugün şarkılarını dinlediğiniz güçlü adam…
SEVDİKLERİNİZİN KIYMETİNİ BİLİN! İYİ GÜNDE HERKES YANINIZDA OLUR ZATEN…