Bir sınıf öğretmenine yaşatılan acı dolu günler!...

Orhan YÜCEL

28 Şubat’ın sorumluları tutuklandıkça ve hesap vermeye başladıkça, o karanlık günlerde yaşanan acı olaylar da gün yüzüne çıkmaya ve bilhassa olayı yaşayanların anlatımı ile kamuoyuna duyurulmaya başladı. Öylesine olaylar anlatılıyor ki, o günleri görmüş ve yaşamış olmamıza rağmen, bu kadar da mı dedirtecek cinsten olayları öğrenmekteyiz. Bu soruşturmanın açılmış olması, o süreçte yaşanan acıları da yeniden gündeme taşımış oldu.

İşte o günlere ait bir sınıf öğretmeninin başından geçen acı dolu günleri: Binlerce öğretmen mesleğini kaybetti. Sınıf öğretmeni Ünzile Yücel, bu isimlerin başında geliyor. Başörtülü olduğu için gittiği her okuldan sürülen Yücel, en sonunda 'kurumun düzenini bozmak' gerekçesiyle memuriyetten atılır. Ardından eşinden ayrılır. Ailesinden de destek görmeyince geçimini, evde yaptığı pasta-böreklerle sağlamak zorunda kalır.

Öyle ki, bir zamanlar öğretmen olduğu okulda arkadaşlarına börek satar duruma gelir. Yücel, yaşadıklarını anlatırken, başlatılan soruşturmanın 'intikam duygusu' ile yorumlanmasını haksızlık olarak görüyor: "28 Şubat, bir nesli yok etti. Suç işleyenler cezalandırılmalı."

Ünzile Yücel, üniversiteye başörtülü girişler yasaklandığında henüz biyoloji ikinci sınıf öğrencisidir. Başını üçüncü sınıftan itibaren açmamaya kararlı olan Yücel okulundan mezun olur. Biyoloji öğretmeni olarak Aksaray ilinin Boğazköy kasabasında başlar. 1994 yılında 2 aylık stajyer öğretmenken başörtülü olduğu gerekçesiyle ilk soruşturmasını geçirir. Müfettişin anlayışı soruşturmanın büyümeden kapanmasına yardımcı olur.

Başörtüsünün sorun olmayacağı bir yerde çalışmak isteyen mağdur öğretmen, 1997 yılında tayinini Ankara Mamak İmam Hatip Lisesi'ne aldırır. Gittiği her yerde teftiş için gelen müfettişler burada da rahat bırakmaz.

Yücel, yaşadığı psikolojik harbin karşılıklı bir savaşa dönüştüğünü ifade ediyor. "Yaşadığım stres gebeliğimi düşükle sonlandırdı. Tedavi olmak için hasta sevk kâğıdı vermek istemediler. Sevk kâğıdı almak istediğim için de hakkımda soruşturma açıldı." ifadelerini kullanıyor.

Mağdur öğretmen, sürgün ve teftişlerin sonunda 2001 yılında "kurumun düzenini bozmak" suçundan memuriyetten ihraç edilir.

Yaşadığı stres, mesleğinden ihraç edilmesi ve başka sebepler sonucu eşinden boşanır. Boşanmayı kabullenemeyen ailesi de yardımını esirgeyince yaşamını devam ettirmek için yaptığı pasta ve börekleri satarak geçimini sağlar. Önce öğretmelik yaptığı okulda öğretmen arkadaşlarına yaptığı börekleri satar.

Arkadaşının yardımıyla bir hastanenin bilgi işlem servisinde iş bulur. 2006 yılında çıkan af yasasına kadar da geçimini böyle devam ettirir. Başvurusunu yapar ve mesleğe tekrar adım atar.

Ünzile Yücel acılarla dolu o günleri yaşayanlardan sadece birisi. Buna benzer acılar yaşayan daha binlerce vatandaşımız bulunmaktadır. Şimdi bu yaşananları hiç hesaba katmadan, geçmişin unutulması ve hesap sorulmasının önüne geçilmesini isteyen belli bir grup var. Hatta hesap sorulma işleminin başlatılmasını, intikam alma olarak değerlendirenlere de rastlamaktayız.

Bu acılı günleri kendileri yaşasaydılar, yine böyle konuşabilirler miydiler acaba? Diye çok merak etmekteyim. Demokrasilerde, imtiyazlı sınıf olamaz. Herkes yaptığı haksızlığın, hukuksuzluğun, yaptığı zulümlerin hesabını eşit şekilde kanunlar önünde vermeli. Hiç kimse hesap vermekten imtina edilmemeli.