Bir zamanlar girdiğimiz sana yağ kuyruklarını hatırlıyorum da!....

Orhan YÜCEL

Ne kadar da şartlandırılmışız ki, bir zamanlar sana yağ kuyrukları oluşturuyorduk. Sanki sana yağsız bir hayat olamazmış gibi.

Şimdi yeni yeni öğrendiğimiz gerçeklerle kendimize gelmeye başlıyoruz. Kimler ve neler uğruna margarin yağlarına mahkûm edilmişiz ve özbeöz kendi yağlarımızdan kimlerin menfaati uğruna uzaklaştırılmışız.

Halis muhlis kendimize ait tere yağımız bize yasaklanmış ve yenmesi tehlikeli ve zararlı gibi empoze edilmiş. Kur-an’da da geçen ve sevgili peygamberimizce yenmesi tavsiye edilen zeytin ve zeytinden elde edilen zeytinyağı da zararlı yağlar arasında sayılmış. Mısır özü, ayçiçeği yağı gibi yağlar tavsiye edilmiş.

İşte böylesine propagandaların etkisiyle bir zamanlar yaşanan margarin yağ sıkıntısında günlerimiz sana yağ kuyruklarında geçmiş. Şimdilerde gıda uzmanları bize empoze edilen bu bilgilerin tamamen yanlış olduğunu ve dünya ticaretini elinde bulunduran zengin ülkelerin bir oyunu olduğunu açığa çıkarmaya başladılar.

Margarin yağı ve mısırözü yağı tüketimine kimlerin menfaati amacına hizmet etmek üzere bilinçli bir şekilde nasıl yönlendirildiğimizi daha iyi kavrayabilmek için geçmişe uzanıp şöyle bir gezinti yapalım ve işin gerçek yönlerini anlamaya çalışalım.

Geçmişte uygulamaya konan Marshall Planı 2. Dünya Savaşı sonrasında 1947 yılında önerilen ve 1948-1951 yılları arasında yürürlüğe konan ABD kaynaklı bir ekonomik yardım paketidir.

Aralarında Türkiye'nin de bulunduğu 16 ülke, bu plan uyarınca ABD'den ekonomik kalkınma yardımı almıştır (wikipedia).

ABD geçmişten beri dünyanın en büyük mısır üretici ülkesidir. ABD birikmiş olan mısır dağlarını eritmenin bir yolu olarak mısırözü yağı ihracatını keşfetmiştir. Marshall yardımının şartlarından biri Türkiye'nin ABD’den mısırözü yağı almasıdır

Buna paralel olarak Türkiye’de ilk margarin fabrikası kurulur. 
Yine aynı dönemde yüz binlerce zeytin ağacı sökülerek bir katliam yapılır. Kalan zeytin ağaçlarından elde edilen zeytinyağının büyük bölümü ABD tarafından Dolar karşılığı alınır ve mısırözü yağı TL karşılığı satılır.Türk insanı zeytinyağından soğutularak mısırözü yağına ve margarine alıştırılır.

Bu amaçla zeytinyağı ısınırsa kanser yapar gibi yalanlar uydurmaktan da geri kalınmaz. Hâlbuki zeytinyağı halk ağzındaki deyişiyle dumanlaşma derecesi en yüksek (en zor yanan) sıvı yağlardan biridir.

Bununla da kalınmaz, kötülemek için tıpkı bugün yapılan halkla ilişkiler endüstrisi çalışmaları gibi “Zeytinyağlı yiyemem aman, basmadan fistan giyemem aman...” diye türkü sipariş edilir ve ülkenin en popüler türküsü yapılır.

Katı yağ/margarine mahkûm edilen halk, 20-30 yılda bir kaşık yağa bile muhtaç hâle getirilir.

Bugünde durum aynı değil midir? Ülkemiz kendi yerli tohumunu üretemeyince tohum ithal edecek duruma getirilmiştir. Dışarıdan ithal edilen tohumlardan üretilen sebzelerin genetiği ile de oynanmaktadır. Bu şekilde insanımızı kendi ellerimizle yavaş yavaş yok olmaya doğru itmiş olmaktayız.

Türkiye yakın zamana kadar tarımda kendi kendine yeterli bir ülke konumundaydı. Geçmişte tarım politikasındaki yanlış uygulamalar dolayısıyla şimdilerde hem tohum, hem meyve sebze başta olmak üzere gıda maddeleri ithal eder duruma getirildik.

Hayvancılıkta da durum aynıdır. Dışarıdan et ithal etmekteyiz. Hem de ne eti yediğimizi bilmeden et tüketimine zorlanmaktayız.

Daha sağlıklı ve geleceğinden daha emin nesiller yetiştirmeyi gerçekten arzuluyorsak, işe sağlıklı beslenme şartlarını oluşturmaktan başlamalıyız. Yediklerimizin sağlık açısından daha uygun yiyecekler olduğundan emin olmalıyız. Sağlıklı nesiller yetiştirmenin yolu sağlıklı beslenmeden geçmektedir.

Gıda uzmanları başta margarin olmak üzere, mısır özü yağı, ayçiçeği yağı gibi yağlar yerine saf tere yağı ve zeytin yağı tüketmemizi tavsiye etmekteler.

Artık zengin ülkelerin oyununa gelmeyelim. Tüketeceğimiz sebze, meyve ve tüm gıda ürünlerinin üretilmesi safhaları ile ilgili kararları kendimiz verelim. Dışarıdan ithal edilen fikir ve tavsiyelere kulak asmayalım. Kendi yerli gıda üretim politikamızı oluşturalım ve gıdada dışa bağımlılıktan biran önce kurtulalım.