Zamanın birinde bir kral varmış. Bu kral, çocukluk arkadaşını her gittiği yere götürür, onunla dertleşir, ona danışırmış. Kralın arkadaşının bir özelliği varmış: Olumlu ya da olumsuz her olayın ardından:” Vardır bunda da bir hayır !” dermiş. Bir gün birlikte ava gitmişler. Kralın arkadaşı bir yanlışlık yapıp, kralı başparmağından vurmuş ve kopmasına sebep olmuş. Kral acılar içinde kıvranırken, arkadaşı:” Vardır bunda da bir hayır!” diye söyleniyormuş. Kral, acı içerisinde öfkelenerek bağırmış : “Ne yaptın? Bak, başparmağım koptu! Bir de utanmadan, bunda bir hayır olduğunu söyleyip duruyorsun. Seni zindana attıracağım!” , demiş ve hemen askerler kralın arkadaşını zindana götürerek hapsetmişler.
Aradan bir süre sonra kralın yarası, başparmağını kaybetmiş olarak geçmiş. Bir gün yine ava çıkmak istemiş ve askerleriyle birlikte çok uzaklara gitmiş. Gittiği yerde de insan yiyen bir kabileye yakalanmış. Kabilenin adamları kralı ve yanındakileri birer direğe bağlamışlar ve önlerine, onları pişirmek üzere ateş yakmak için bir yığın odun koymuşlar. Bu arada bir tanesi, kralın başparmağının olmadığını fark etmiş. Kabile geleneklerine göre herhangi bir uzvu eksik olan birini yemek uğursuzluk getirirmiş. Hemen kralı çözüp, serbest bırakmışlar. Ama askerleri bırakmamışlar.
Başparmağının eksikliği nedeniyle kurtulduğunu anlayan kral, hemen zindandaki arkadaşını hatırlamış ve onun yanına gitmiş. “Bak, parmağımı vurdun diye seni zindana attım ama başparmağım olmadığı için insan yiyen kabilenin elinden kurtuldum. Seni zindana attığım için üzgünüm, affet beni!” , demiş. Arkadaşı ise gayet sakin ve mutlu bir şekilde :” Zindana atılmamda da vardır bir hayır!” diye cevap vermiş. Kral hayretle :” Yahu zindana atılmanın neresi hayırlı ola be adam?” diye bağırmış. Arkadaşının cevabı ise şöyle olmuş : “Pek muhterem kralım! Parmağını vurmasaydım bana kızmayacaktın ve zindana atmayacaktın. Av için gittiğin o yere beni de götürecektin. Başparmağın eksik olmadığı için yamyamlar seni de yiyecekti ve tabii ki beni de...”
Hayata her bakımdan olumlu bakabilmeliyiz. Bir işe giriştiğimizde, başımıza istenmedik bir olay geldiğinde sakin olmaya çalışarak olayın iyi tarafına bakabilmeliyiz. Meşhur bir söz vardır ya :” Bardağın dolu tarafını görebilmek...” , diye. Olumsuz durumlar karşısında hemen paniğe kapılmak, sinirlenmek, üzülmek, kendimizi yıpratmaktan başka bir şeye yaramıyor. Üzülüp sinirlenmek için harcayacağımız enerjiyi, çözüm bulmak için harcayabilmek ve olaylara olumlu yaklaşabilmek, bizim için daha faydalı olacaktır