Çoban Ve Profesör

Özgür ULAŞ

Son günlerde çok güncel bir tartışmayla ülke çalkalanıyor.

Olayın gelişimi kısaca şöyle, ünlü bir manken kızımız televizyon programında “çobanların oyuyla benim oyum eşit olmamalı” diye buyurdu.

Ülke neredeyse bu söylem üzerine birbirine girdi, hatta yurtdışındaki haber bültenlerinde bile bu konu yer buldu. 

      Peki eğri oturup doğru konuşmak gerekirse, sevgili manken kızımız  savunduğu görüşlerde haksız mıydı??

Bu görüşleri ilk kez kendisi mi bulup dile getiriyordu??  

      Haksız olup olmadığını tabii ki bilemeyiz ve fakat bu oyların eşit olmaması gerektiği fikri binlerce yıldır savunulan bir görüştür. Sözgelimi, Platon adlı felsefeci şöyle bir soru sorar. 

      “Diyelim ki bir köyde, bir ayakkabıcı, bir nalcı, bir marangoz ve bir de doktor var. Hasta olduğunuzda bunların isimlerini kâğıtlara yazıp kura çekerek mi tedavi olacağınız kişiyi seçersiniz yoksa sizi tedavi etmesi için doğruca doktora mı koşarsınız?” 

      İşte sorunun özü budur. Manken kızımızın “oyum eşit olmamalı” dediği kişiler elbette gerçek çobanlar değildir. Buradaki çoban nitelemesi, ülke gerçeklerinden habersiz bir şekilde TV"lerde sadece magazin programları ve dizilerden başka bir şey izlemeyen, hayatı boyunca spor gazeteleri dışında gazete okumamış, müzik yerine arabesk böğürtüler dinleyen, eğitimsiz, cahil, kahve köşelerinde ya da kadınlar gününde zamanını geçiren kişiler için söylenmiş bir nitelemedir. 

      Çevrenize bakarsanız siz de bunlardan yığınla örneği hemen yakınınızda görebilirsiniz..  

      Ülkemizdeki ortalama eğitim seviyesinin ilkokul dördüncü sınıf olduğu da göz önüne alınırsa, manken kızımıza bu kadar tepki gösterilmesinin anlamını biraz düşünmek gerekir. 

Cahil kesimi oy deposu olarak gören kesim oldukça rahatsız oldu bu görüşlerden.

Oysa yukarıda da yazıldığı gibi, bu görüşler ilk kez ortaya atılmıyor. Hatta dünyada şu anda elitist demokrasi denilen kavram tartışılmakta.  Nedir bu elitist demokrasi?? 

      Tabii ki herkesin oy hakkı kutsaldır ve fakat ülke yönetmek de çocuk oyuncağı değildir. Elitist demokrasi temel olarak şunu söyler.

Bilinçli seçmenlerin ülke yönetiminde söz hakkı bilinçsizlere göre daha üstün olmalı.

Bunun için de eğitim seviyesine göre bir yol belirlenebilir. Sözgelimi,  okuma yazma bilmeyen bir kişinin oyu ile bir profesörün oyu eşit olmamalı, cahil kimsenin oyu bir sayılıyorsa profesörün oyu on bir sayılmalı.

Yani eğitim seviyesiyle oy hakkı doğru orantılı olmalı 

      Bu elbette sorunlar çözmez ve fakat çözülmesinde kolaylık sağlar. bu şekilde cahil kimseler oy deposu olarak görülmeyeceği için seçmenlere popülist söylemler yerine daha akılcı söylemlerle yaklaşacak olan partiler önce kendilerine çeki düzen vermek zorunda kalıp sonra da ülke yönetiminde daha nitelikli davranmak zorunda kalacaklardır.. 

      Mustafa Kemal, bir bozkırın ortasına seçim sandığı koyup halka, “seçin bakalım, saltanat mı cumhuriyet mi?” diye sorsaydı kesinlikle halk saltanatı seçecekti.

Bunun yerine Ulu Önder ne yaptı? Halka sormadan doğru kararı alarak cumhuriyeti ilan etti. Ki zaten farkındaysanız, o günlerin intikamı alınmak isteniyor..

Yani çoğunlukta olmak her zaman olayları haklı yapmıyor.. 

Gülümseyin , her şey doğal sürecinde bir gün iyi olacak.. J 
 

       ozgurulast@hotmail.com