CHP"nin çarşaf açılımı ile rozet taktığı çarşaflı kadınlardan bazıları rozetlerini çıkarmışlar.
Eyüp Belediye Başkanlığına aday olma beklentisinde olan Emin Atmaca"nın bu beklentisi gerçekleşmeyince, Genel Sekreter Yardımcısı İstanbul Milletvekili Mehmet Sevigen"i, rüşvet talep etmek gibi ağır suçlamayla itham etmesi üzerine çarşaflı bir grup, daha önce bizzat Baykal tarafından takılan parti rozetlerini çıkarıp partiden ayrıldıklarını beyan etmişlerdir.
Bu belli ki, tamamen kişisel çıkar için yapılan fevri bir tepki.
Diğer taraftan İzmit Belediye Başkanı adayı Sefa Sirmen"in, belediyeler olarak her mahalleye bir Kuran kursu açılması görüşü, kamuoyunda ve basında türlü spekülasyonlara neden oldu. CHP yanlısı bir çok köşe yazarı ile birlikte laiklik ilkesinin bir numaralı savunucularından Yargıtay Onursal Başkanı Sabih Kanadoğlu da, CHP"deki bu yeni anlayış ve değişimin laiklik için bir tehdit oluşturduğu yolunda endişelerini dile getirdiler.
Şüphesiz CHP" deki bu değişim ve yeni anlayış, toplumun kafasını karıştırmaktaydı. CHP gibi laikliği, parti rumuzundaki altı oktan biri olarak temel ilke edinmiş bir siyasi parti, dini siyasete alet mi ediyordu ki ? Yoksa bu konudaki endişeler,laikliği bir nevi dinsizklik olarak algılayanlardaki şartlı bir refleksin tezahürü müydü ki ?
Bu konuyla ilgili olarak önceki akşam, Star Tv"de Uğur Dündar"ın sunduğu haberlere konuk olan Genel Başkan Deniz Baykal, önce biraz teklemesine rağmen sonra tabir caizse, Arap atı gibi açılıp bu konuyu, öyle güzel bir biçimde izah edip anlattı ki gerçekten de takdire edilmeye değerdi.
Sayın Baykal özetle, dinimizi ve Kuran"ı öğrenmek isteyen insanların önüne, laiklik ilkesini bir engelmiş gibi koymanın veya bir duvarmış gibi örmenin, CHP"ye oy vermek isteyenleri ise kılık ve kıyafetlerini dikkate alarak değerlendirmenin doğru olmayacağını vurguluyor; kişinin kılık kıyafetinde, ancak kamusal alanlar için belli standartlara uymasının gerektiğini anlatmaya çalışıyordu.
Kuran"ı doğru bir şekilde ve mealiyle birlikte öğrenmenin laikliğe aykırı bir yanı olmayacağını özellikle belirten Baykal, laiklik karşıtı insanların düzenlediği Kuran kurslarına katılan gençlerin beyinlerini, Kuran"da olmayan hurafelerle doldurmasının önlenmesi için bu kursların, Diyanetle birlikte, laikliği tartışılmayan kurumlar tarafından verilmesinin daha doğru ve gerekli olduğunu mantıklı bir biçimde anlatmaya çalışıyordu Tv ekranlarında .
Sayın Baykal"ın söyledikleri, kim ne derse desin bir yerde gerçekleri yansıtıyordu. CHP yönetimlerinin bugüne kadar, laikliği öne sürerek halkın dini konularda bilgilendirilmesine duyarsız kalması, bilhassa eğitim çağındaki kuşaklara, din adına bir takım hurafeleri benimsetmeye çalışanlara ve dini siyasete alet edenler için bulunmaz bir fırsat olmuş; böyle fırsatsa Atatürk"ü, Cumhuriyeti ve laikliği düşman belirleyen kişilerin oluşmasına zemin hazırlamıştır.
Sayın Baykal bu anlayışıyla, laiklikle din arasındaki kırmızı çizgiyi kesin bir şekilde belirleyerek partisi CHP için artık yeni bir politik strateji belirlemiştir.
Eğer parti teşkilatı da bu anlayışı benimseyip sosyal demokrasi anlayışıyla bütünleştirir ve bu anlayış ilerde sulandırılmaz ya da taviz verilmeksizin devam ettirilirse ayrıca bunların yanında parti içi demokrasiye ve halkın sesine önem verirlirse CHP, 1973"li yıllarda Ecevit"in dönemindeki gibi geniş halk yığınlarının tekrar umudu haline gelebilir.
Ve böylece de kendilerini dinin tek sahibi gibi görenler , meydanın artık boş olmadığını görür; manevi duyguları istismar yoluyla siyaset yapmaya çalışanların da yolu, bir bakıma tıkanmış olur.
Manevi inançlara saygılı, çağdaş , ekonomisi güçlü ve gelir dağılımı adil bir toplum ile altyapısı dünya standartlarında ve her şeyden önce demokrasinin vazgeçilmez ilke olarak benimsendiği bir ülke için CHP"nin, bir siyasi kitle partisi olarak, temel ilkelerinden sapmadan ve parti içi hizipleri bertaraf edip yeniden yapılanması ülkemiz adına sevindirici bir değişim olacaktır.
*********
TRT"de görev yaptığım yıllarda hava durumunu sunan rahmetli Ersin İmer"le zaman zaman sohbetimiz olurdu.
Rahmetli esprileri ve fıkralarıyla bulunduğu ortamı neşelendirmeyi seven ve bilen biriydi.
Hava durumunu sunarken, eğer hava yağmurlu olacaksa , masanın altından çıkardığı şemsiyesini gösterip, Evden çıkarken bunu unutmayın diye uyarıda bulunurdu.
Yine bir soğuk bir kış gecesi hava tahmin okuduktan sonra Hepinize donsuz geceler diye espri yapmıştı.
Ne yazık ki bu esprisi, ona çok pahalıya mal oldu. TRT Yönetimi kendisine ekranı yasakladı.
Bu yasak rahmetliyi sudan çıkmış balığa çevirdi ve çok geçmeden de hayata veda etti.
Geçtiğimiz Perşembe akşamı NTV de sunulan Haydi Gel Bizimle Ol programıma ünlü manken Asuman Krause katılmıştı.
Program sunucularından Çiğdem Anad, Krause"ye, beline taktığı kemerle ilgili olarak, ne alakası varsa Bekaret kemeri mi? diye bir soru yöneltince bu defa Müjde Ar aldı sazı eline;ortaçağda, Avrupalıların savaşa giderken eşlerine taktıkları söylenen bekaret kemeri üzerine, güncelleştirilmiş belden aşağı bir geyik muhabbetidir başladı ki sorma gitsin.
Maalesef özel bir aile ortamında bile konuşulmayacak cümleler, televizyon ekranlarından fütursuzca sarf ediliyordu.
Birden merhum Ersin İmer"in başına gelenleri hatırlayıp kendi kendime bu RTÜK denilen kurum, acaba ne için kurulmuş ki diye sordum.