Gazeteci Muharrem Sarıkaya'nın Haber Türk Televizyon Kanalında sunduğu " Gündem" programının önceki akşamki konuğu Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay'dı.
Sayın Günay, Sarıkaya ve diğer gazeteci iki arkadaşının gündemi işgal eden siyasi gelişmelerle birlikte bakanlığını ilgilendiren konulardaki sorularını, kendinden emin, gayet mantıklı ve sağduyulu bir şekilde yanıtladı.
Bakanlığını ilgilendiren konulardaki soruları çağdaş bir yaklaşımla yanıtlaması, ülkemiz geleceği için bizleri bir hayli umutlandırdı.
Koyu muhafazakar bir imaj sergileyen AK Parti Hükümetinde Günay gibi çağdaş yaklaşımlara açık birinin Kültür ve Turizm Bakanı olarak görev yapması ülkemizin AB'ye entegre olmaya çalıştığı bir döneme rastlaması, ülkemiz adına bence önemsenmesi gereken bir şans.
Çağdaş sanatlara olumlu yaklaşımı , bu konuda AK Partiyi her zaman eleştiri yağmuruna, tutanlara bu fırsatı vermemesi ise ayrıca çok önemli bir tavır.
Ancak sayın Ertuğrul Günay'ın bu olumlu ve çağdaş yaklaşımının, AK Parti içindeki oldukça bağnaz bir güruhu rahatsız ettiği görülmektedir.
Bunu ,bir doku uyuşmazlığı olarak da algılıyabiliriz...
Bu uyuşmazlık, zaman zaman kendini en çarpıcı bir biçimde hissettirmekte ve Ertuğrul Günay'ın hükümet üyesi bir bakan olarak siyasi erkini de olumsuz olarak etkilemektedir.
Bu nedenledir ki sayın Günay, Başkent Ankara'daki Ordulular Vakfıyla ilgili olarak Ordu Valisine sözünü geçirememiş, vakfın hoyratça ve onur kırıcı bir biçimde sokağa atılmasını önleyememiştir.
Bu durum, onun siyasi prestijinin hemşerileri karşısında sarsılmasına neden olmuştur.
Geçtiğimiz günlerde TBMM'sindeki " Üstün Hizmet" töreninde, hükümet üyesi bir bakan olarak oturacak bir sandalye dahi bulumaması da yine bu doku uyuşmazlığının bir başka tezahürü olsa gerek...
AK Partiye sağladığı onca olumlu katkıya rağmen AK Parti içindeki bağnaz bir güruh, onu hala içlerine sindirememektedirler.
Onun miletvekilliğini ve bakanlığını, partilerinin bir lütfu gibi görmektedirler.
Bu durumda öncelikle, onu AK Partiye geçmesi için ikna eden partilililer duyarlılık göstermeli ve Ordu yerel basını da her türlü desteği vermelidir. Çünkü Günay gibi oldukça birikimi olan çağdaş bir politikacı olup, herşeye rağmen ilimiz için bir değerdir. Kişisel hesaplaşmaları bir tarafa bırakıp ona sahip çıkmak bizler için bir görev olmalıdır.
Ne var ki ,bugüne kadar ne böyle bir yaklaşım tezahür etmiş ne de sayın Günay bu konuda bir rahatsızlık duyduğunu ifade etmeye kalkışmıştır.
TBMM sindeki Üstün Hizmet Töreninde karşılaştığı saygısızlığı protesto etmek amacıyla salonu terketmesi ise bir anlık öfkesinin tezahürü olarak sabun köpüğü gibi uçup gitmiştir.
Gelelim sonuca:
Bütün bu olanlara katlanması, oturduğu koltuğun cazibesinden mi yoksa ülkesine üstün hizmet etme istek ve anlayışından mı kaynaklanıyor ?
Bana göre ,ikinci tez daha çok geçerli...
Ya sizce !...
**********
Gerçek Gazetesinin haberine göre, geçtiğimiz yıl hacı olan Ordu Valisi Ali Kaban, Müftü Tacettin Sevinç'e zulmetmiş.
Müftü Bey, onun baskısına dayanamayarak yaş haddini beklemeden emekli olmayı yeğlemiş.
Müftüye zulmeden hacı, Zühtü'ye neler yapmaz ki !
Şimdi diyeceksiniz ki Zühtü dediğin de kim ki ?
Lafın gelişi... Bana göre Ankara'daki Ordulular vakfı da olabilir; size göre de, içki yasağından mağdur olan turistik restoran işletmecileri...
********
Önceki akşam Kanal 52 televizyonuna konuşan MHP Milletvekili Rıdvan Yalçın, Ordu'nun bugünkü güçlü siyasal konumuna rağmen devletten rutin hizmetler dışında hiç bir hizmet almadığını söylüyordu.
Sayın Yalçın bu konuda oldukça haklıdır ve bu konuşmasıyla, kemiyetin değil keyfiyetin önemli olduğunu çok net bir şekilde vurgulamıştır.
Gerek sayın Yalçın olsun gerekse CHP Milletvekilimiz Rahmi Güner; her ikisi de muhalefet görevlerini layıkıyla yerine getirmekteler. Bu bakımdan kendilerini kutluyorum.
Ancak, yine her ikisininde Başkent Ankara'daki Ordulu hemşerilerinin birlik ve beraberliği ile dayanışmalarına duyarsız kalmalarına da pek bir anlam veremiyorum.