HAFTANIN ARDINDAN

Şair Ali Öztürk

*Maliye Bakanı Kemal Unakıtan"ın, İstanbul"da düzenlenen ve 600" yakın Türk ve Arap İşadamı ile Arap ülkelerinden gelen çok sayıda  hükümet yetkilisinin katıldığı forumda, Ortadoğu bölgesindeki sorunları kastederek “Aramızda bir sorun olduğunda kendimiz çözmüyor, başka yerlere havale  ediyoruz. Onlar işin içine giriyor. İşler arapsaçına dönüyor.” Şeklindeki sözlerinin salonda şaşkınlık yaratması üzerine kırdığı potu  düzeltmek için “Arapsaçı bizde bir deyimdir. Arapların saçı gür ya ! gerçi benim saçım yok” diyerek ortamı düzeltmeye çalışmış.

      Araplar, bunu yemişler mi bilmiyorum. Ancak, buna da şükretmek gerek. Ya Unakıtan,

       “ Ne Şam"ın şekeri ne Arap"ın yüzü” deseydi herhalde salonda tek bir Arap kalmazdı.

          *Geçen aylarda, Show TV deki “Var mısın Yok musun” adlı  programa İETT"de şöför olarak çalışan Ali Osman adında bir Bulgar göçmeni bir yarışmacı katılmıştı.        

      Program sırasında sunucu Acun Ilıcalı, “Kendinizden biraz bahseder misiz ?”  dediğinde Ali Osman beyin, Türkiye"ye göç etmeden önce  Bulgaristan"da  yaşadıklarını anlatması, insanların öz vatanında,kendi milletinin bayrağı altında yaşamasının ne büyük bir şans olduğunu gösteriyordu.

            O zamanın Bulgar devleti, Müslüman Türk halkının isimlerini değiştirip, Türkçe konuşmayı yasaklamış, camileri kapatmış, ibadet etmeye, hatta dini bayramların bile kutlamasına izin vermemiş.Kısacası Türkleri asimile etmek için en ağır koşulları uygulamış.

      Fatih Altaylı"nın “ Teke Tek” adlı programına katılan türbanlı iki genç kız ise, Humeyni"yi sevdiklerini, Atatürk"ü ise sevmediklerini söyleyip; eğer  ülkemiz İngilizlerin idaresinde olsaymış  dini vecibelerini daha özgürce yapabileceklerini ifade ediyorlar.

      Ne diyelim, nasıl ki insanlar hasta olunca sağlığın değerini anlıyorlarsa,  milli egemenliğin  değerini de ancak başka  milletlerin boyunduruğu altında yaşadıklarında anlarlar.

      *MHP Ordu Milletvekili Rıdvan Yalçın"ın, Ordu Özel İdaresi tarafından  sembolik bir kira karşılığında Ankara"daki Ordu İli Kültür ve Kalkınma Vakfına tahsis edilmiş olan restoran ve dükkanın satılmasına ilişkin,  Ordu İl Genel  Meclisinin kararını eleştirmesi Ankara"daki Ordulular arasında memnuniyet yarattı.

      “ Demek bizimle de ilgilenen bir milletvekilimiz” varmış  diyen bir çok Ordulu hemşerimiz Yalçın"ı bu çıkışını takdir etmekteler.

      İl Genel Meclisi Başkanı Şanser Şahin"in “ Orduluların parasını kolluyoruz” şeklindeki açıklamasını ise tuhaf bulduklarını söyleyen vakıf yöneticileri, kollandığı söylenen miktarın  aylık, 2.000-2.500.- YTL civarında olduğunu, bu paranın  vakıfın büro, personel giderleri ile sosyal ve kültürel etkinlerinde kullanıldığını açıklamaktadırlar.

      Başkentteki Orduluların, sosyal ve kültürel etkinlerle bir araya gelmesine vesile olan vakıfa  bu kadarcık bir destek neden çok görülmektedir  ? 

      Başkentte neredeyse bir çok köyün bile vakıfı veya derneği varken Orduluların da böyle bir kurumunun varlığını zora sokmak kime ne kazandırır ki ?