Toplumda insanlar bir çok işlerini ve sorunlarını aralarında dayanışma yaparak çözümlemektedirler. Bu yerine göre, sülalelerde akrabalık dayanışması, köy ve mahallerde komşuluk dayanışması tarımda imece dayanışması, metropollerde ise hemşerilik dayanışması şeklinde olmaktadır.
Ancak bu tür dayanışmalar, başkalarının haklarını gasp edici olursa adil ve ahlaki olmaz. Yoksa, Bu benim amcamın oğlu, yok bu benim köylüm ve yahut bu benim hemşerim anlayışıyla, başkalarının hak ettiği bir makamı veyahut herhangi bir şeyi onlara verir veya tahsis edersek adam kayırma yapmış oluruz.
Maalesef çoğu zaman, bu husus pek dikkate alınmamaktadır.
Bir devlet kurumuna atama yapılırken veya devlet ihale açtığında,esasa alınması gereken gerçek kriterler yerine; başta siyasi görüş de dahil olmak üzere, bir takım yakınlıklar kriter olarak alınmaktadır.
Peygamber Efendimiz(SA) Mekke"yi fethedip Kabe"ye girdiğinde , Kabe"nin anahtarı bir müşrikteydi. O müşrik kişi, Peygamber Efendimizin anahtarını kendinden alarak Müslüman olmuş birine vereceğini düşünerek anahtarı Peygamberimize uzatır. İşte tam bu sırada Emaneti ehline veriniz diye bir ayet gelir. Bunun üzerine Peygamberimiz anahtarı o kişiden almaz ve ona Kabe"deki görevine devam etmesini söyler
Bu , bir dini ayettir. Ancak, laik bir çok Avrupa ülkesinde, devlet işlerinde ahlaki ilke ve esas olarak dikkate alınmaktadır. Bizde ise maalesef her gelen hükümet, Yeter ki bizim siyasi görüşümüzden olsun da deneyimi, kariyeri olsun olmasın önemli değil zihniyetiyle işe adam değil, adama iş bulma gibi uygulamalara itibar etmektedir.
Bugün birçok metropolde her ilin,ilçenin hatta birçok köyün dahi bir derneği veya vakfı bulunmaktadır. Bunlar aynı il, ilçe ve köyden olan insanlar arasındaki dayanışma ve yardımlaşmayı sağlamaktadırlar. Bu gibi oluşumlar, haksız kayırmalar olmadığı takdirde toplumumuz için faydalı etkinliklerdir.
Ben Ankara"da yaşadığım için, diğer büyük şehirlerdeki Ordululular arasındaki hemşerilik dayanışması hakkında pek bilgim yok.
Ankara"daki Ordulular arasındaki hemşerilik dayanışması ise bildiğim kadarıyla, Ordulu potansiyeline göre hiç de iç açıcı değil.
Kendim ve eşim emekliyiz. Çocuklarımsa, geçerli birer mesleğe sahip olup özel sektörde çalıştıklarından, hemşerimiz vekil ve bakanlardan, ilimize ve ülkemize güzel hizmetler yapmaları, başarılı ve sağlıklı olmaları dışında herhangi bir beklentim olmadığı gibi Ordulular ile olan münasebetleri hakkında da pek bilgim yok.
Bunun yanında , Emekli Sandığı Genel Müdür Yardımcısı Yavuz Uzun, yine aynı kurumda çalışan Basri Dalak, Ahmet Baysal ve Sosyal Sigortalar Kurumunda Varol Canik Sayıştay"da Burhan Tokcan gibi bürokratlarla başta Dr. Haluk Yürür, Dr.Ahmet Bacınoğlu, Numune Hastanesinde Fatsalı Dr. Namık Bey ve Ankara Hastanesinde Dr.Sezgin Aksoy gibi tabiplerle şimdi ismini hatırlayamadığım birkaç değerli hemşerimizin Ordululara gereken ilgiyi gösterdiklerini duymaktayım. Ayrıca, Em. Gazi Binbaşı Yusuf Ziya Çol da buradaki Ordu ile ilgili kültürel etkinliklerde, oldukça aktif hizmetlerde bulunmaktadır.
İş adamlarımızdan ise Çetin İşletmeleri sahiplerinden Onur ve İhsan Çetinceviz kardeşler bütün sosyal etkinlerin, sponsorluğunu üstlenip,bilhassa vefat eden hemşerilerimizin cenaze defin işlem ve törenlerinde ,şirketlerine ait özel ambulansları ile minibüslerini tahsis ederek , gösterdikleri yakın ilgiyle herkes tarafından takdir edilmektedirler.
Libya Caddesindeki Ordulular Kültür ve Kalkınma Vakfının Lokali ve Restaurantı ise
Ankara"daki Orduluların buluşma yeri olarak bilinmektedir.
Ancak, mülkiyeti Ordu Özel İdaresine ait olan Restaurantı, Ordu İl Genel Meclisi aldığı kararla satışa çıkarıyormuş. Biz Orduluların sosyal ve kültürel dayanışmadan anlayışı da böyle oluyor herhalde (!)
,
Müteahhit yapmış yapıyı
Özel İdare almış tapuyu
Kim ne diyebilir ki vakfa,
Çık deyip gösterdi mi kapıyı (!)