İNATÇI KEÇİLER
Biz ilkokul devam ettiğimiz yıllarda, Hayat Bilgisi kitabında; İnatçı Keçiler diye bir öykü vardı. Bir derenin üzerine kurulmuş dal köprüden karşıya geçmek için iki keçi, aynı anda karşılıklı olarak köprüye çıkarlar. Ancak köprü,yalnız birinin geçebileği genişliktedir. Tam köprünün ortasına geldiklerinde, ikisi de önce ben geçeceğim deyip inatlaşıp tokuşmaya başlarlar. Sonunda, birlikte köprüden düşüp; derenin sularına kapılıp giderler. Halbuki inatlaşmayıp,uzlaşarak önce biri; sonra diğeri geçseydi başlarına bu olay gelmeyecekti.
Bugün ülkemizin gündemini, tamamen türban sorunu işgal etmektedir. Bu konuda halkımız ikiye bölünmüş durumda. Öyle ki, Ahmet ve Ali Nesin kardeşler bile bu konuda aykırı düşünmekteler.
Bir kesim türbanın, laiklik ilkesi için tehlike arzettiğini, bugün için yüksek öğrenimde serbest bırakılırsa, yarın orta, hatta ilk öğretimde ve kamusal alanlarda da serbest bırakılacağından ve toplumda mahalle baskısının oluşacağından endişe etmektedeler. Türbanın yüksek öğrenimde serbest olmasından yana olanlar ise, bir bayanın dini inancına uygun gördüğü kıyafeti nedeniyle öğrenim hakkından mahrum edilmesinin insan haklarıyla ters düştüğünü ileri sürmekteler..
Velakin, toplumun her iki kesimi, dal köprünün ortasında karşılaşan inatçı keçiler misali uzlaşma yolunu aramamaktalar. Bana göre herkesin, çevresine zarar vermeden, kendisi gibi yaşam tarzını başkalarına da dayatmadan ve Cumhuriyetin temel ilkelerini zedelemeden barış içinde yaşaması , toplumun uzlaşabilceği bir ortak payda olmalıdır.
Ülkemizin çözüm bekleyen bir çok sorunu dururken gündemi, türbanla kördüğüm etmek, en çok toplumumuza zarar verecektir.
Kimi türbana evet, kimisi hayır diyor
Soran yok ki fukara sofrasında ne yiyor ?