KADI GÜL AHMET
Osmanlılar döneminde, rüşvet yemekle ünlenmiş Gül Ahmet isminde bir kadı varmış. Davadaki taraflardan hangisi, Gül Ahmet"e rüşvet verirse, haklı da haksız da olsa davayı o kazanıyormuş.
O günlerde bir şairin, Gül Ahmet"in bakacağı bir davası olur. Şair ne kadar haklı olsa da Gül Ahmet"e rüşvet vermeden davayı kazanamayacağını bildiğinden, onunla bir ön görüşme yaparak,davayı kazandığı takdirde yanında getirdiği bir külek yağı kendisine rüşvet olarak vermeyi teklif eder.Kadı Gül Ahmet de bu teklife tamam der ve bir külek yağı alır.
Ancak gel gör ki, sonuçta davayı karşı taraf kazanmıştır.
Şair derhal Gül Ahmet"e gidip Kadı efendi bu nasıl iş ? Bir külek yağ verip sizden söz de aldık, ama davayı karşı taraf kazandı deyince Gül Ahmet, Bak evladım!.. Der, Kadılık yaş deriye benzer, ne tarafa çekersen o tarafa uzar. Sen verdin, bir külekte bir okka yağ; karşı taraf verdi bir varilde, bir batman yağ Elbette ki o kazanacak.
Aradan uzun yıllar geçmiş, kadı Gül Ahmet emekli olmuş ve hayratına bir çeşme yaptırmıştır.Yaptırdığı bu çeşmenin alnına, kendisi tarafından yaptırıldığının, güzel bir sözle yazılmasını arzulamaktadır.
Bu söz içinse bizim şairi tavsiye ederler. Şair de çeşmenin alnına şu güzel sözleri yazar:
Gel İç Gül Ahmet Çeşmesinden Gül Abı Asa Suyu (Bugünün Türkçe"siyle, Gel iç Gül Ahmet çeşmesinden gül suyu gibi suyu)Bu söz, kadı efendinin pek hoşuna gitmiştir.
Ancak ne var ki, eski harflerle yazılan Osmanlıca"da bir söz, yerine göre değişik olarak da okunmaktadır. Örneğin: Gül kelimesi, kel, gel, kül şeklinde de okunabilmektedir.
Bu özelliğinden dolayıdır ki, bazı kimseler de çeşmedeki o yazıyı,
Gel iç Kel Ahmet Çeşmesinden Keleb-i asa Gibi Suyu olarak okur. (Keleb, Farsça köpekler anlamına gelmekte olup yazı, gel iç Kel Ahmet çeşmesinden köpekler gibi suyu anlamını içermektedir.)
Kadı Efendi bunu fark ettiğinde hemen şairi bulur ve sorar:
Bu nasıl bir yazıdır ki ?Kimileri güzel okuyor; kimileri kötü !
Şair, Ne yaparsın kadı efendi der,
Bizim şairlik de yaş deri gibidir, ne yana çekerseniz o yana uzar !...
İLGİNÇ TESADÜF
Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, kendilerine makam aracı hediye edildiği yönündeki iddiaları sert bir dille eleştirerek Allah"tan korkun ben devletin bakanıyım. Bakana araç hediye edilmez. Demiş .
Günay, herhalde ayda yaşıyor ki hiç hediye alan devlet adamlarını duymamış(!). Ya da bu konuda sicili temiz bir politikacı olmasından, böyle bir şeyi düşünemiyor. Bence ikinci ihtimal daha gerçekci.
Günay,çocukluk ve gençlik yıllarından itibaren tanıdığım, hemen hemen yaşıtım bir politikacıdır. Az çok karakter yapını bilen biriyim. Bazı konularda eleştirsem de , böyle bir hediyeyi kabul etmesine ihtimal dahi vermem.Çünkü bu hususta çok titiz bir politikacıdır.
Ancak, Yürütme ile Yargının karşı karşıya geldiği bugünlerde ise, Mamak"taki konservatuar binasındaki tiyatroya giden Günay"ın makam arabası, tam da Hukuk Fakültesinin önünde bozulup stop etmiş. Bu da, çok anlamlı bir tesadüf olmalı