Merhum halk ozanı Şemsi Yatsıman, memleketi Kırşehir"e olan özlemini Memleket Hasreti diye yazdığı uzun bir koşma ile dile getirmişti
Bu normalin üzerinde, fazla kıtadan oluşan koşma şeklindeki şiir beni çok etkilemişti. O, nasıl ki yıllardır memleketi Kırşehir"e özlem duyuyorsa, ben de yine yıllardır ayrı olduğum Ordu"ya özlem duyuyor, orada geçirdiğim günlerimi hayalimde yeniden yaşıyordum.
Bu özlemle Memleket Hasreti diye Ordu"yla ilgili, koşma şeklinde bir şiir yazdım.
Bu şiir yıllar önce, Ankara"daki Orduluların telefon numaraları için, Ordu İli Kültür ve Kalkınma Vakfı tarafından bastırılan Telefon Rehberine yazıldı.
Daha sonra bu şiire, biraz ekleme ve düzeltmeler yaparak, gelirini Ordulular Vakfına bağışladığım Taflan Yaprağı adlı şiir kitabımda yer verdim.
TRT nin Türkiye"nin Sesi Radyosunda Ordu iline ait bir programa,Ordulu TSM sanatçısı Ayşe Taş ile birlikte katılmıştım. Ayşe Taş, TSM sanatçısı olmasına rağmen başta Ordu"nun Dereleri olmak üzere bazı Ordu türkülerini seslendirdi.
Ben de Memleket Hasreti adlı koşmayı okudum. Ayşe Taş çok duygulanmış, gözyaşlarına hakim olamamıştı.
Lise yıllarında öğretmenim olan ORSEV Başkanı sayın Şevinç Özel ve birçok hemşehrim bu şiirden çok etkilendiklerini bildirerek beni kutladılar.
Şimdi diyeceksiniz ki, bunları niçin anlatıyorsun ?
Ben kendimi övmeyi sevmem ancak,Ordu"daki bir yerel televizyonda Ozan Baba adıyla program sunan zat-ı muhterem bu şiiri, yazımından hemen sonra nerden elde etmişse kendine aitmiş gibi televizyonda okumuş. Okusun okumasına da bir de sahiplenip şiirde geçen kişi adlarını kendine göre değiştirip yazdığı kitabına da koymasın mı !
Lakin bu değişikliği yaparken, şiir tekniği hakkında fazla bilgisi olmadığından 6+5 lik hece vezninin kuralını ihlal ederek 11 hece yerine, 13 hecelik bir mısra yazmış.
Neyse, Çok etkilenmiş, ne de olsa eski bir dosttur deyip üzerinde durmadık.
Bu hususta kendisini uyaranlara da, Ordu"yu yalnız o mu biliyor ? diyerek güya kendini savunmuş.
Bu mantıkla yarın, Ordu"yu yalnız merhum Sıtkı Çebi mi biliyordu deyip onun araştırmalarına da sahip çıkarsa şaşmamak gerekir.
Ben,gerek şiirlerim, gerek yazdığım her ne varsa, onun gibi para kazanmak için yazmıyorum.Bir hobi olarak memleketime, karınca kaderince bir kültür katkısında bulunmayı amaçlıyorum.
Onun için fazla önemsemeyip bu konunun üzerine, eski bir dost ve merhum teyze oğlumun da süt kardeşi olmasını ve önemli bir rahatsızlık geçirdiğini de dikkate alarak, bugüne kadar gitmedim ancak, TGRT"de yayınlanan Ordu ile ilgili bir programda, yine kendisine aitmiş gibi bu şiiri okuduğunu duydum.İşte bu bardağı taşıran son damla oldu.
Okusun, yine de bir şey demeyeceğim. Yeter ki sahiplenmesin. Nitekim, bu şiirin bana olduğunu bilenlerin kafasında az da olsa bir istifam yaratmasına hiç hakkı yok.
Televizyon programı yapan bir insan,halkın karşısında prestijini biraz olsun düşünmez mi ?
Şimdi buradan kendisine bir taşlama yazıp gönderme yapıyorum. Anlar mı bilmem !
Ozan Baba, Ozan Baba !
Korsan şiir yazan Baba
Böyle ozanlık mı olur
Sen olmuşsun Korsan Baba!
Kopyalayıp yazıyorsun,
Benim deyip okuyorsun
Haberin yok, akrep gibi
Sen kendini sokuyorsun.
Şiir yazmak ince sanat,
Bilmiyorsan etme inat.
Başkasının eseriyle
Sürülür mü hiç saltanat !
Sanma saftır, tüm insanlar,
Aklı olan seni anlar.
Senden iyi cazgır olur,
Güreşirken pehlivanlar!
Şair Ali bilir sözü ,
Yalan ile uymaz özü,
Kendi yazar,kendi okur;
El malında yoktur gözü
*********
Geçenlerde Ordu"ya geldiğimde, Gökhan Akçiçek adlı bir gencimizin şiir kitabından birkaç şiirini okudum.Serbest vezinle yazılan şiirler, ancak bu kadar anlamlı ve akıcı olurdu.
Kendisiyle tanışma fırsatı bulamadım ama, bizim mahallenin sakinlerinden Alucralı merhum Yahya Akçiçek"in oğlu olduğunu ve şiir konusunda bir çok ödül aldığını öğrendiğimde daha da mutlu oldum.
Elmalık Mahallesinde emekçi bir ailenin çocuğunun, edebiyatta bu kadar başarılı olması bana, meşhur yazar Muzaffer İzgü"yü çağrıştırdı.
Kendisini bir kez daha kutluyor, başarılarının devamını diliyorum.