PROTESTANLIK, KAPİTALİZM VE AKP
AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın iktidara geldikten sonra 59. Hükümet’in kuruluşu için 18 Mart 2003’de Hükümet Programı Hakkında TBMM Genel Kurulunda yaptığı Ak Parti Siyasal kimliğini Muhafazakar Demokrat Olarak tanımlamaktadır. Recep Tayyip Erdoğan, Yeni Siyasetimiz-Konuşmalar, Ankara 2004, s. 10-14.
AKP’nin ekonomik alandaki belki de en büyük başarısı, kapitalizmin doğallaşmasını sağlamak olmuştur. AKP, kadrolarıyla ve misyonuyla, Türkiye’de 1980’lerden sonra kapitalizme karşı en önemli direniş noktalarından biri olan İslamcılığın sistem tarafından emilmesini sağladı. AKP iktidarı, sadece kapitalizmi değil, neoliberal projeleri de kitlelere sunmuş ve aklı başında her
Müslüman’ın bunları savunması gerektiğinin altını çizmiştir.
Muhafazakar bir partinin iktidarda olması, yurt dışındaki İslami sermaye için de önemli bir kapı aralamaktadır. Her ne kadar “sermayenin renklere boyanmasını” doğru bulmayan dönemin devlet bakanı Ali Babacan iddiaları reddetse de, Middle East Quarterly dergisinde araştırmacı Michael Rubin’in yayımladığı bir makaleye göre, Türkiye’de İslami sermayenin yayılışı, AKP ile bağlantılı bir şekilde artmış ve AKP İslamcı sermayenin merkezi haline gelmiştir. Michael Rubin, Green Money, Islamist Politics in Turkey, Middle East Quarterly, p. 13-23.
http://www.aei.org/article/22013
AK Parti Siyaset Akademisi Ders Notları, Ömer Çaha, Ar-ge Başkanlığı, Çankaya/Ankara, Aralık-2009
AKP’nin ülkemizdeki büyük çoğunluğu müslüman olan toplumumuza biçtiği İslam modeli “Protestanlaştırılmış İslam” modelidir. Bu modelin meşruluğunu savunduğu en önemli husus ise AKP’nin Siyaset Akademisi Ders Notlarının 80.nci sayfasında Kapitalizmin en önemli dinamik taşı olan Protestanlık şöyle anlatılmaktadır;
Martin Luther, aynı zamanda Katolik Kilisesi’nin geliştirmiş olduğu lüks yaşam tarzını da sert biçimde eleştirir ve Alman halkının bu kadar varlık içinde yüzen bir kuruma yardım etmemesini önerir. Luther, Hıristiyanlığın sade, yalın ve mütevazı bir yaşam biçimi olduğunu savunmuştur.Peki o yüzden mi Kapitalizm Protestanlığın etkisinde gelişti ve yaygınlaştı? AKP’nin Ders notlarında Luther’in Hıristiyanlığın sade, yalın ve mütevazi olduğu sözleri söylediğine dair hangi kaynakta yazdığı dipnot olarak belirtilmemiş. Luther’in böyle bir söz söylediği bile meçhuldür. Notlarda Luther’e atfedilen bu sözler zaten Luther’in kendi düşünce ve Protestanlığın mantığına uymamaktadır. Bu sözler ders notlarına yanlış mı yazıldı yoksa kasıtlı mı yazıldı? İkincisi Protestanlıkta sadelik ve mütevazilik yoktur aksine Protestanlıkta “Kişinin ödevi dünya nimetlerinden faydalanmak ve zenginliğini olabildiğince artırmak ve servetini sınırsızca biriktirmektir.”
Kapitalistleşmeyi yaratan en önemli etki Protestan inancının değerleridir. Çünkü Protestanlık, kapitalizmi doğuracak rasyonalizme sahiptir. Diğer toplumlarda kapitalizmin ortaya çıkmamasının nedenlerinden birisi de, o toplumların kültürlerinde ya da dinlerinde “çok kazanma” etiğinin olmamasıdır. Max Weber’in meşhur tezine göre; önceleri İncil’de geçen “ona yeter” ifadesinden hareketle daha az çalışmayı daha çok kazanmaktan cazip gören bir anlayış hakimken, Protestanlık meseleye farklı bir bakış getirmiştir. Bireylerin kendileri için değil, başkaları için çalışmak zorunda olduklarını savunan Luther’e göre çalışmamak Tanrı katında haksız, bencil, dünyevi ödevlerden kendini sıyıran ve sevgisiz bir tutumdu. Sonuç olarak Avrupa’da zengin kentlerin çoğu XVI. yüzyılda Protestanlığı kabul etmiş ve zengin zanaatkarlar çoğunlukla Protestanlar arasından çıkmıştır. (Max Weber, Protestan Ahlakı ve Kapitalizmin Ruhu, Ayraç Yayınevi, Ankara 1997, s. 32, 34,
40, 53, 71.) Bu yüzden Protestanlar için meslek sahibi olmak ilahi bir görev olarak görülmektedir.
Katoliklerin ve Protestanların genel özellikleri verildikten sonra görülmektedir ki, kapitalizmin Avrupa’da bu kadar kısa sürede kabul görüp gelişmesinin tek sebebi Protestan ahlakıdır. Protestan ahlakı Kapitalizmin ruhunu beslemiş ve güçlenmesini sağlamıştır. Kapitalizm ve bu din zıt uçlarda görünse bile aslında kapitalizmle din bir ilişki içindedir.
Alman İktisatçı Prof. Dr. Werner Sombart, Kapitalist ruhunu, Weber’in tersine Yahudilikte aramıştı. Werner Sombart, Yahudiler ve Modern Kapitalizm adlı eserinde püritan ahlakın özünün Yahudi dininden kaynaklandığını, Tevrat’ın ve Yahudilerin kendilerine has karakteristikleri sayesinde kapitalizmin bu kadar gelişme kaydettiğini belirtmektedir. Sombart’a göre kapitalizmi üreten Protestanlık değil, Yahudilik’tir. Sombart, Yahudiliğin izinden Protestanlığın gittiğini söylemektedir. Sombart’a göre kısaca Protestanlık, Püritanizm, Yahudilikten doğmuştur. Sombart Weber’den farklı olarak kapitalizmin doğuşunda ve gelişmesinde Yahudilerin önemli bir yeri olduğunu düşünmektedir. Sombart, Protestanlığın görüşlerinin Yahudi görüşleriyle bağdaştığını ifade etmekte, hatta Yahudi dini, Püritenlikten önce olduğu için Püritenliğinde Yahudilikten geldiğini söylemektedir. (Werner Sombart, Kapitalizm ve Yahudiler, çev. Sabri Gürse, İleri Yayınları, İstanbul 2005, s. 19.) * (Werner Sombart, Kapitalizm Öncesi İktisadi Görüş. Kapitalizm ve Din, M.Özel çev.) M. Özel, 1.Baskı, Alternatif Üniversite, İstanbul 1993, s. 35- 45.)
AKP’nin Siyaset Akademisi Ders notlarının 89.ncu sayfasındaİslam’daki rasyonalizm ve bireycilik (dinin bireysel olarak yorumlanması anlamında) Katolik hegemonyaya başkaldıran Protestan öncülere ilham kaynağı teşkil etmiştir. Nitekim Calvin “kendisini İsa’dan çok Muhammed’e yakın hissettiğini” İslam’ın bu özelliğinden dolayı ifade etmiştir.
AKP’nin Siyaset Akademisi Ders notlarında resmen Protestanlık övülmekte Katolik hristiyanlık ise yerilmektedir. Hatta bu notlardaki bilgiye göre İslam Protestan mezhebinin öncülerine bile ilham kaynağı olmuş. İslam ile Protestanlığı hangi noktada bu kadar yakın görüyorlar? Weber’e göre Kapitalizm, Protestanlık sayesinde ortaya çıkmış ve gelişmiştir. Çünkü Protestanlık kapitalist, Katoliklik antikapitalist bir yapıya sahiptir. Bu notlardaki yorumu irdelersek İslam, Protestanlığın öncülerine yani Kapitalizme mi ilham kaynağı oldu diyeceğiz ? Tabiki hayır..28.11.2010’da Odatv’de yayınladığım (Yahudi İslamcılar) yazımda da bunları belirtmiştim. AKP’nin Siyaset Akademisi notlarına bakarsak İslama en yakın Hıristiyan mezhebi Protestanlık.. Çünkü onlara göre Katoliklik öbür dünyacı ve dünya nimetlerinden vazgeçmiş ahiretçi bir yapısı var. Ama Protestanlık çalışmayı ibadetten üsttün tutmuş, zengin olmayı, dünya nimetlerinden ve zenginliklerinden faydalanmayı amaç edinmiş kapitalist bir yapısı olduğu için AKP’de tabi ki Protestanlığı el üstünde tutacaktır. Çünkü Protestanlığın bütün doktrinleri AKP’ye ve AKP’lilerin zihniyetine uymaktadır. Zaten bu uyuşma vesilesiyledir ki AKP siyaset akademisi ders notlarında Protestanlık el üstünde tutulurken, Katoliklik basit sıradan, bağnaz, öbür dünyacı bir mezhep gibi tasvir ediliyor. Sonuçta AKP’de kapitalist, Protestanlıkta… AKP pratik yaşamda Protestanlığın bütün doktrinlerini uygulamaktadır. Yani
AKP’nin Siyaset Akademisi Ders notlarının 86.ncı sayfasında ise İslam’da reform yapılamadığı için modern dünya ile kriz içinde olduğu şöyle açıklanmaktadır; Hıristiyanlık on altıncı yüzyıldan itibaren Protestanlık aracılığıyla modern toplumun bireycilik özelliğini kazanarak modern yaşama ayak uydururken, İslam bu konuda gerçekte kendi Rönesans ve Reformunu yapamadığı için modernleşme ile uyumu konusunda ciddi bir kriz içinde bulunmaktadır.
Şimdi soruyoruz AKP’ye.. İslam’ın modern olmak için reforma mı ihtiyacı var? İslam’da reform olamayacağını bilmiyor mu AKP ve AKP zihniyetleri. Katolikliğin ve İslam’ın, modernliği yakalayabilmek için reform mu yapmaları gerekmektedir.? Bu yazıdan şunları çıkaracak olursak Katoliklik ve İslam modern çağın gerisinde kalmış, Protestanlık ise rönesans ve reform sayesinde modern dünyayı yakalamıştır. Modernlik maskesi altında İslam ve Katoliklik bir gereksinim uğruna yerilmiş, Protestanlık ise övülerek örnek gösterilmiştir. İslam’a inanan bir çoğunluk kesimin üyesi olan AKP, toplumu psikolojik anlamda İslam’da reform’un olması gerektiğine mi inandırmaya çalışıyor ? Bu notlarda yazan yazılar başlı başına bir çelişkidir. Bu notlarda yazan yazılar aslında AKP’nin zihniyetini de ortaya koyuyor. Bu notları analiz edecek olursak AKP Protestan bir zihniyete sahiptir. Burada İslam’dan daha çok Protestanlığa atıf yapılıyor ve Protestanlığın ve Kapitalizmin en büyük rakibi Katoliklik ise yerden yere vuruluyor.
AKP VE KAPİTALİSTLEŞME
Hz. Peygamber, peygamberliğinin yanında dünyevi yönleri bulunan devlet başkanlığı, komutanlık, hakimlik, muallimlik görevlerini yapmasına rağmen şaşalı ve debdebeli bir hayat sürmemiş, israf ve lüksden uzak, sade ve mütevazi bir yaşantıyı tercih ederek ümmetine örnek olmuştu.
İslam’da üretimin ihtiyaç duyulan sahalardan başka yöne kaydırılması, lüks tüketim maddelerinin üretimine yatırım yapılması, kaynak israfı olarak değerlendirilmiş, uygun görülmemiştir. İktisatçı Abdurrrahman el-Maliki’ye göre; İslam, tespit etmiş olduğu Hukuki düzenlemelere uymayan anonim şirketlerin kuruluşunu kabul etmemektedir. Tröst ve kartel amaçlı birçok anonim şirketin tek çatı altında bir araya getirilmesini de yasaklamıştır. Çünkü İslam’a göre şirketler, vakıf ve vasiyet gibi münferit bir irade türünden bir işlem değil, alışveriş ve icare gibi akitler gurubundandır. Bunun için şirkette, şirket ortaklarının doğrudan doğruya, bizzat şirketin işleyişinde yer almaları (Muşareke akdi) veya doğrudan doğruya bedenen şirkete ortak olan kimse ile mallarını ortak kılmaları (Mudarebe akdi) gerekir. Bu tür bir ortaklık ise tabiatı icabı büyük miktarda sermaye birikimine imkan tanımaz. Bu nedenle İslam’daki şirket hükümlerine göre kurulan bir şirket, büyük fabrikalar kurabilecek devasa sermaye birikimine imkan tanımadığı için bu güç ancak devlette bulunacaktır. Abdurrahman El-Maliki, İdeal Ekonomi Politikası, Türkçesi: Muhammet Hanifi Yağmur, Ta-Ha Yayınları, Ankara 1997, s. 111-112.
AKP iktidarı ile hızla yükselişe geçen, İslami pop ya da hip hop albümleri, İslami oyuncaklar, İslami bale gösterileri gibi dinin gereklerineuygun ürün ve hizmetlerle tüketicinin karşısına çıkan firmalar, İslami kesimin tüketim anlayışını değiştirmiş, kapitalist sisteme katılmaları oranında bu anlayışın yerleşmesine sebep olmuşlardır. Kapitalizmin sunduğu her türlü ürün ve hizmete “İslami” bir kılıf uydurularak bunlara ahlaki bir boyut kazandırılmış, tüketimin sadelik ve ılımlılık anlayışından lükse doğru yön değiştirmesi sağlanmıştır. “Bir lokma, bir hırka” anlayışının “Bin lokma, bin hırka”ya dönüşümü lüks otomobiller, lüks evler, beş yıldızlı oteller, moda defileleri ya da lüks davetlerle somuta indirgenmektedir.
Türban tamamen modaya tabidir. Baskın Oran ve Elçin Aktoprak, Radikal, 14.06.2006
AKP ile siyasal alanda merkeze taşınan İslamcı kesimin eşleri, tesettür giyimin yayılmasına ve farklılaşmasına öncü olmuş, düzenlenen lüks düğünler ve davetlerle abiyeler, İslami modanın önemli bir parçası haline gelmiştir. Dolayısıyla İslamcı kesimin yaşam tarzlarındaki değişiklikler bir yandan İslami modanın çıkış noktasını oluştururken, diğer yandan da bu moda aracılığıyla süreklilik kazanmaktadır.
Tayyip Erdoğan’ın ve Abdullah Gül’ün kızlarının zengin, pahalı, düğünleri, düğünlerden sonra kaldıkları ve dünyanın en romantik otelleri arasında gösterilen mekanlar, Emine Erdoğan’ın İslamcı kesim tarafından takip edilen giysi modası, Hayrunisa Gül’ün Cumhurbaşkanı eşi olma yolunda türbanının modernleştirilme girişimleri, tüketimdeki değişimler için birer örnektir.
İslamcı kesim, kapitalist sistemin içine girdikçe tüketim kültürünü değiştirmekte, paraile ilişkileri ölçüsünde tüketim kalıplarını lükse yönlendirmekteler. Bu ise, “kazandıklarını yoksullara dağıtma” şeklinde bir durum misyonlarına ters düşmektedir. Her ne kadar kapitalizmin tüketim çılgınlığı İslam’ın sadeliğinin karşısında yer alsa da, kapitalist sisteme ayak uyduran İslamcılar bunun farkında değil gibi görünmektedirler.
Birtakım İslamcılar o kadar ileri gittiler ki, "Hz. Muhammed zamanımızda yaşasaydı en lüks jipe binerdi" diyecek kadar zıvanadan çıktılar. Türkiye'deki genel çılgınlıktan, islami kesim de payını almıştır. Müslümanlar Ümmet şuurunu yitirmişler, cemaat asabiyeti bataklığına batmıştır.Elinepara geçen kesim lüks, israf, sefahat deryasına gark olmuştur. M. Şevket Eygi, Çılgın Toplum, 08. Aralık 2009, Milli Gazete
AKP’li zengin işadamlarının karinesini, hükümet döneminde sermayelerinin nasıl büyüdüğünü ve ekonomideki payını Capital Dergisi 1 Şubat 2008 tarihli sayısında şöyle anlatılmaktadır; Son dönemde bazı gruplar “hızlıbüyüme” tempolarıyla dikkat çekiyorlar. Yaptıkları yatırımlar, girdikleri yenialanlar ve kurdukları başarılı ortaklıklarla yüzde 500’lere varan büyüme rakamları yakalayanlar var. Pek çoğu yeni dönemde yakaladıkları fırsatlarla sıklet değiştirip holdingleştiler. Capital Dergisi, Özlem Aydın,Yeni dönemin en hızlıları, 1 Şubat 2008