Çok üzgünüm..

Yıldız ERİŞ AKATA

Çok üzgünüm...


Kısa bir ziyaretin özlem gidereceğini zannederken bu kadar üzüleceğimi düşünememiştim...

Geçtiğimiz hafta Ordu daydım ..

Hem işlerim için hem de birkaç gün yakınlarımla güzelim Memleketimi doya doya yaşamak için ...

O özlediğim Memleket kokusunu içime çekmek için ...

Ayağımın tozuyla en sevdiğim bir evde,  rıhtıma karşı bir balkon sefasında , taşbaşı fırınından çıkmış sıcacık bir yağlı ziyafetiyle beni karşılayan canımın Ordusu rüya gibiydi.....

Karadenizin yosun kokusunu , güneşin sıcak hoş geldin selamını kahve keyfiyle birlikte karşılamak insanı ne kadar mutlu ediyor bilemezsiniz....

Bu sefer işlerim bittikten sonra kendime birkaç gün izin yazmaya karar verdim ...Bu güzel havayı bırakmak için deli olmak lazım , dedim kendi kendime ...

Hem Devlet memuru değilim Allaha şükür ,ne işim olur ,hazır gelmişken kal buda senin kendine yeni yıl hediyen olsun ....

Ve öyle oldu ...

Her fırsatta Ordu ,nun altını üstüne getirdik ... Bu seyahatten Giresun bile nasibini aldı ...

Çarşı pazar her yeri dolaştım ...

Birazda alışveriş yaptım bu arada ...

Kendi esnafımızla sohbet etmek tanışmak her zaman iyi oluyor ...

Onlar beni yabancı zannediyor sonra neredeyse akraba çıkıyoruz ...

Büyük (Orta ya da Atik Ali Paşa) Caminin etrafındaki çarşıdan kasket ve boyun atkısı bile aldım....

O eski sepetler vardır hani gıdık deriz ya onlardan hediyelikler mi almadım , hamsi kızarttığım tavama kapak mı almadım ...

Benim alışveriş dediğim bahane ...

Maksat hasret gidermek ....

Kimse bilmez ben onlarla muhabbet ederken , alışverişi bahane edipte onlara nasıl gıpta ettiğimi , onların yanında nasıl dinlendiğimi , mutlu olduğumu nereden bilecekler ...

Bu gezmeler iyi geliyor ...

Bir sabahta Boztepe de kahvaltı edelim dedik , bu kadar muhteşem bir doğa harikası olamazdı , ezbere bilinen bu manzarada bir şey vardı yabancısı olduğum ....

Karşıki dağlar masmavi , hava güzel günlük güneşlik , Karadeniz muhteşem ışıltılar saçıyor , yeşillikler içindeyim , sanki hiç bağ bahçe görmesem anlarım buraya gelince bana bir görgüsüzlük , bir delilik gelir , Milletin bahçelerine imrenirim , yol boyunca gördüğüm küçücük bahçelerdeki pancara , pazıya takılırım , yani Boztepe de ben kendimi kaybederim delicesine ...

Çayın, kahvenin keyfini çıkarırım ...

Fakat bu sefer beni kötü bir sürpriz beklediğini anlamam biraz geç oldu ... Şehrin içindeki is kokusunu anlamam da öyle ..

Yukarıdan bakıldığında daha net hissedilen gözle görülen sis tabakası bu açık havada şehrimizin üzerine bir kabus gibi çöreklenmişti ... İnsan ilk bakışta anlayamıyor , normal hava durumu gibi zannediyor ama bu öyle böyle değil , bu başka türlü bir şey ...

Meğer güzelim Ordu yanıyor , ciğerleri tütüyor , pis bir kömür isi onu mahvediyor .... İçim nasıl yandı , nasıl kahroldum anlatamam... Bütün keyfim kaçtı ....

Peki şimdi ne demeli ....

Bunun hesabını kimden veya kimlerden sormalı ....

Yazık değilmi ...

Günah değilmi ...

Ben kendi şahsım adına soruyorum siz kimsiniz ?!

Benim güzelim Memleketimi kapkara pis kömüre mahkum etmeye ne hakkınız var ...

Bu duruma müsaade edenlere sesleniyorum , siz kimsiniz ....