Adnan YILDIZ
ÇOK MU ZOR BU ÇEŞMEYİ KURTARMAK ?
Kültür Turizm v.b meselelere girmeyeceğiz. Ordu da son yıllarda bu konuda başarılı çalışmalar ortaya konduğunu görmekte ve bilmekteyiz.
Ve bunca çalışmaların bazen küçük görünen aslında büyük anlamlar taşıyan işler yüzünden gölgelenmesini de istemeyiz.
Mesela; Kabadüz Harami Köyü sınırları içerisinde bulunan tarihi Oluklu Çeşmesi…
Yaklaşık iki yıl önce konuyu gündeme getirmek amacıyla çeşme hakkında yazdığımız bir yazı başta Ordu Kent Gazetesi olmak üzere bazı platformlarda yayınlanmıştı.
Hemen sonrasında ise Kültür ve Turizm Müdürü Erkan Bey (sağ olsun), çeşmenin bizzat yanına giderek durumunu görmüş ve bizlere de elinden geleni yapacağını söylemişti.
Ancak her ne olduysa bu konuda henüz bir gelişme yok.
Ve çeşme, ilgilileri daha iyi tespit ederler ama bizim gördüğümüze göre daha fazla ayakta duramayacak vaziyettedir. Üstelik Ordu’dan Çambaşı’na kadar olan alanda tek tarihi eser sayılabilecek Oluklu Çeşmesi.
Bu çeşmenin kurtarılması zor olmasa gerek. Ama gittiği zaman geri getirilmesi çok zor..
O yüzden Ordu tarihi ve turizmi konusunda yapılan güzel çalışmalara Oluklu Çeşmesinin de katılması bizler için çok daha anlamlı olacaktır.
Gereğinin yapılacağı konusunda da halen umutluyuz.
11 Temmuz 2010 tarihinde Ordu Kent Gazetesinde yayınlanmış yazımız ise şu şekildeydi.
OLUKLU ÇEŞMESİ
Bir zamanlar gece gündüz yürünen yayla yollarında dermanı kesilenlerin can suyu olmuş, dört oluğunda asırlık dudak izlerini taşıyan bir çeşme var orada. Kabadüz Harami Köyünde adını verdiği Oluklu mahallesinde, şimdilerde garip kalmış, hak ettiği ilgiyi ilgilerden göremeyen ve böyle giderse, aramızdan yakında ayrılmak üzere olan Oluklu Çeşmesi.
Bilmem bileniz var mı?
Oluklu çeşmesi, bırakınız Ordu-Çambaşı arasını, Ordu’nun dahi ayakta kalabilmiş nadir tarihi eserlerindendir.
İnşa tarihi itibariyle Taşbaşı kilisesiyle arasında bir iki yıl fark vardır.
Ancak bu kadar ilgisiz kalabildiğine bakılırsa herhalde farkında değiliz.
Oluklu çeşmesi, bizim tespit edebildiğimiz kadarıyla hicri 1261, Miladi 1845 yılında, bir zamanlar Ordu belediye başkanlığı yapmış olan Süleyman Felek’in dedesi Felekzade Süleyman Seyyar Ağa tarafından yaptırılmıştır.
Süleyman Seyyar Ağa bu yıllarda Oluklu çeşmesinden başka birçok eser inşa etmiş biridir. Torunu Süleyman Felek dedesinin yaptırdığı eserleri kendi ailesini anlattığı kitabında şu şekilde anlatmaktadır.
(Osmanlı harflerinden çevrilmiş ve sadeleştirilmiş hali)
“Süleyman Seyyar Ağa, çeşitli ilimler öğrenmiş özellikle şiir konusunda ve hattatlıkta maharetliydi.
Kuylu köyünde inşa ettirdiği caminin kapısına kendi şiirini yazmıştır.
Yine kendi eliyle iki nüsha olarak yazdığı bir Kuran-ı Kerim’in otuz cüzünü Aybastı nahiyesine ve otuz cüzünü de Ordu Camii’ne vakfetmiştir.
Ayrıca 1843 Tosunalanı yaylak camisini, (?) Koşaca camisini, 1830 yılında Kuylu köyü camii bitişiğinde yedi odalı medrese, 1845 yılında Oluklu’da yayla yolunda şadırvanı inşa ederek tatlı su akıtmış ve gelen geçen içmiştir. Çeşmeye yazdırdığı kitabelere ayrıca ebced hesabıyla tarih düşülmüştür.”
Bunlardan başka Horlak yaylasında Havuz ve Akkaya mevkisinde soğuksu kaplıcaları ve binalar, Çağlandere adlı yerde bir çeşme inşa etmiş bu çeşme 1856 yılında sel tarafından yıkılmış yine 1867 senesinde Melet ırmağının taşması sonucunda ise kaplıcaların istirahat odaları ile hamam odaları da yıkılmıştır.
Kaplıcanın yıkılan bu bölümleri daha sonra torunu Süleyman Hilmi tarafından 1876 yılında tekrar yapılmıştır. Süleyman Seyyar Ağa bunların yanında Çambaşı yolunda bir kahvehane de inşa ettirmiştir.”
Süleyman Felek’in ifadelerinden de anlaşılacağı üzere Oluklu çeşmesinde yer alan kitabelerde ebced hesabıyla da bir tarih düşülmüştür.
Ancak ben bu konuda bayağı uğraşmama rağmen bu tarihi bulamadım.
Çünkü yaşlıların anlattığı kadarıyla kesme parça taşlardan oluşan çeşme 1950’li yıllarda bazı yerleri yıkıldığından köylüler tarafından bir tadilata tabi tutulmuş bu esnada parça taşların diziliş sıralarında bozulmalar olmuştur. Bu diziliş aslına uygun yaptırıldığı takdirde ebced hesabıyla atılan tarih rahatlıkla bulunabilecektir.
Ayrıca çeşmesin üzerinde başka bir yerde bir tarih daha bulunmaktadır.
Bu tarih de yine çeşmenin tadilatının yapıldığı yıl atılmış bir tarih olabilir. Çünkü Süleyman Felek’in verdiği tarihten farklı bir tarihtir ve yazı şekli de farklıdır. O yüzden çeşmenin yapılış tarihini Süleyman Felek’in söylediği tarih olarak şimdilik kabül etmek daha doğrudur.
Çeşmenin suyunun geldiği künk su boruları da yine tadilat esnasında demir borularla değiştirilmiştir.
Oluklu çeşmesinin bunlardan başka aslından farklı olan bir parçası da çeşmenin tepe kısmında bulunan başlığıdır.
Hatırladığım kadarıyla 1976 yılında bir sabah kalktığımızda çeşmenin başlığı yerinde yoktu. Gece birileri alıp götürmüştü.
Ben daha sonra ortaokul yıllarımda Ulubey’de amcamla beraber tesadüfen girdiğimiz bir dükkan sahibine Oluklu’dan olduğumuzu söyleyince, adam bize çeşmenin başlığını hatırlatarak içinde altın var zannederek kendisinin aldığını ancak bir şey bulamadıklarını söylemişti.
İşin doğrusu adamı dövmek için o günlerde bayağı plan yapmıştım. Ama başarılı olamadık.
Neyse o zamanlar köyümüzden YSE’de çalışan Mustafa Yazıcı aslını aratmayacak şekilde bir başlık yaptı ve çeşme başlıksızlıktan kurtarıldı.
Halen çeşmenin üzerinde duran o başlıktır.
Yine aynı yıllara yakın zamanlarda Remzi Kır adlı birisi tarafından da çeşmenin yanında duranların yağmurdan ıslanmamaları için çeşmeye bitişik beton ilaveler yapıldı.
Çeşmenin bugüne kadar yaşadığı sahipsizliğini ve yakın zamanda yok olacağını gören köyden bazı kişilerin çabalarıyla ilgili yerlere yapılan girişimler sonucunda, Ordu Valiliği İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü Müze Müdürlüğü’nün 31.10.2003 tarih ve 438 sayılı yazısı gereğince, Kültür ve Turizm Bakanlığı Samsun Kültür Ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu’nun 20.12.2003 tarih ve 828 no’lu kararıyla Oluklu Çeşmesi 2863 sayılı yasa kapsamında korunması gerekli kültür varlığı olarak tescil edilmiştir.
Ancak Ordu merkezden Çambaşı yaylasına kadar olan alanda günümüze kadar şans eseri ayakta kalabilen tek eser sayılabilecek Oluklu çeşmesi bundan sonrasını artık ayakta geçiremeyeceği tehlikelerle karşı karşıyadır.
Gerek etrafına sonradan yapılan beton ilavenin çökme tehlikesi, gerekse kesme taşlara oyulmuş hat sanatının güzel örnekleri sayılabilecek kitabelerinin hızla aşınarak yok olması gibi olumsuzluklardan dolayı çeşme daha fazla dönüşü olmayan yola girmeden bir an önce tedbirler alınmalıdır.
Aslına uygun bir restorasyona tabi tutularak çevre düzenlemesinin de yapılması işlemlerinin fazla bir külfet getirmeyeceği ortadadır. Ancak yok olduğu zaman hiçbir bedel onu geri getiremeyecektir.
İlgililerimizin dikkatine….
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.